UMUT

Dr. İlhami FINDIKÇI
Tüm Yazıları
Eski Türkçedeki "um" kökünden gelen "umut" ile Farsça kökenli "ümit" kavramlarını yaklaşık aynı anlamda kullanıyoruz.

Yaşamın her daim canlı tutulmasıdır “umut”… Ancak bir düşünce, duygu, davranış, kişilik özelliği olarak hayatımızı kuşatan ve çok yönlü bir işlevi olan umudu, tanımlamak, anlatmak, anlamak ve davranışa dökmek kolay değil. Zira umut; bireyin kişilik yapısı, aile ve çevrenin yetiştirme biçimi, dini duygular ve toplumsal psikolojiyle yakından ilgilidir.

Eski Türkçedeki “um” kökünden gelen “umut” ile Farsça kökenli “ümit” kavramlarını yaklaşık aynı anlamda kullanıyoruz. Umut bireyin; içinde bulunduğu belirsizlik haliyle baş etme gücü, gelecekle ilgili olumlu beklentileri, iyimserliği, başarma güdüsü ve yarına güveni içeren bir duygu halidir. Umut; arzu, temenni, tevekkül, kadere rıza, istek ve yaşama sevinci gibi kavramlardan farklıdır ve aktif bir sürece sahiptir.

İnsanlık tarihi boyunca filozoflar ve bilim adamları bu kavrama ilgi duymuştur. Aristo; umudu, uyanık insanın rüya görme hali şeklinde tanımlamış. Yusuf Has Hacip; hükümdarın, kendisi, ailesi ve halkı için bir umut kapısı olmasını ısrarla savunmuştur.

Günümüzde konuya ilgi duyan ve önemli çalışmalar yapan C.R. Snyder; umudu, bilimsel yöntemlerle daha ölçülebilir hale getirmiş ve bireylerin sahip oldukları umut potansiyeline göre yaşamlarını daha zengin bir içerikle ve pozitif bir bakışla renklendirdiklerini vurgulamıştır. Bazı filozofların umut kavramına mesafeli durmaları hatta umudun insanı pasif hale getireceğine inanmalarına karşılık umudun, bireyi tembellikten, gelişigüzellikten ve rehavetten kurtaran aktif bir süreç olduğu dikkat çekmektedir.

UMUT BEKLEMEK DEĞİLDİR

Dolayısıyla umut, yarınla ilgili olumlu beklentiler ya da arzular içinde olup çaba göstermeden beklemek değildir. Tersine umut; bireyin normal şartlarda ya da içinde bulunduğu belirsizlik hali yahut sahip olduğu problemin çözümüne ilişkin olumlu bir beklenti içine girmesi ve aktif halde olmasıdır. Bu beklenti ve arzunun umut olması için bireyin; belirli amaçları tespit etmesi, amaçlarına ulaştıracak yol ve yöntemleri belirlemesi ve nihayet bu amaçlara ulaşmak için harekete geçme cesaretini göstermesi, aynı zamanda motivasyonunu güçlü tutması gereklidir.

Bu noktada bireysel bir özellik olarak umudun da kişiden kişiye farklı olduğunu hatırlamamız gerekir. Diğer kişisel özellikler gibi umut da iki temel kaynaktan beslenir. Biri, genetik yolla geçen mirastır. Diğeri daha anne karnından itibaren başlayan ailenin çocuk yetiştirme süreci ve çevrenin çocuğa kazandırdıklarıdır. Böylece genetik miras ve yetiştirilme biçimi, bireyin umut konusundaki düşünce ve davranışlarını belirler ve şekillendirir.

Özellikle aşırı koruyucu ve aşırı hoşgörülü yahut aşırı disiplinli ve otoriter tutumla yetiştirilen çocukların, benlik algılarının yeterince gelişmediğini, kendilerini ifade etmekte zorlandıklarını, paylaşıma açık olmadıklarını, anti sosyal kişilik eğilimi geliştirebildiklerini biliyoruz. Bu şekilde yetiştirilen çocukların; genel olarak olumsuz bir hayat algısı geliştirdikleri, hayatın günlük akışı ve kurallarına uymakta zorlandıkları gibi geleceğe yönelik umutlarının da zayıf olduğu dikkat çekicidir.

UMUT YEŞERTİLEBİLİR Mİ?

 Bugün insanlığın temel sorunu olan ve sıkça dile getirmeye çalıştığımız insani değerlerdeki aşınma ve insani krizin önemli sonuçlarından birisi de kuşkusuz günümüz insanı ve toplumlarının gelecek kaygısı ve geleceğe dair umutsuzluğudur. Zira yeryüzünde bireylerin giderek, kalabalık bir yaşamın içinde yalnız kaldıklarını, maddi tatmin alanlarında zirveye ulaşmakla birlikte temel bir ihtiyaç olan mana alanında derinleşemediğine şahit oluyoruz. Umudunu yitiren bireylerin, hayattan geri çekildiklerini ve depresyona girdiklerini, kendilerine göre bir çıkış yolu bulamadıkları için hızla intihara yöneldiklerini gözlüyoruz. Benzer bir geriye gidişin toplumlar için de geçerli olduğunu biliyoruz.

Acaba bireyin, toplumun ve insanlığın umudunu yeniden yeşertmenin yolu var mıdır? Kuşkusuz vardır. Ülke TV’de Dostumuz Orhan Karaağaç’ın moderatörlüğünde yayınlanan, Konuşacaklarımız Var programında Prof. Dr. Mehmet Faik Yılmaz, Prof. Dr. Nurullah Genç, Uzman Klinik Psikolog Rabia Hamadie ile birlikte bu soruya cevap aradık. 

İnsan neyi ümit etmeli, edebilmeli? Haftaya pozitif psikoloji ve inanç gücünün umut üzerindeki etkileri ile konuya devam edeceğiz.