UKRAYNA KRİZİ ÜZERİNDE RUSYA'YI OKUMAK

Prof. Dr. Fahri ERENEL
Tüm Yazıları
Rusya, sürekli olarak Ukrayna ve Belarus'un Batıya eklemlenmesinin Rusya'nın bütünlüğü ve güvenliği açısından ciddi bir zafiyet oluşuracağını ve bu tür bir gelişmeye asla müsaade etmeyeceğini her ortamda dile getirmektedir.

Ukrayna odaklı kriz giderek tırmanıyor.O kadar ki 04 Aralık 2021 tarihli Almanya’nın önemli gazetelerinde Bild, “Putin’in Ukrayna’yı İşgal Planı” başlığı altında üç aşamalı bir plan ile Rusya’nın Kiev dahil Ukrayna’nın üçte ikisini ele geçirmeyi hedeflediğini öngören haritalarla destekli bir analize yer vermiştir. Strateji’nin üç önemli faktörü olan  kuvvet, zaman ve mekan dikkate alınarak hazırlanmış olduğu düşünülen planın hedefinin, uygulanabilir olduğu ve kısa sürede Ukrayna’nın hassas ve zayıf olduğu olduğu bölgelerini kontrol altına alarak Ukrayna’yı teslim olmaya zorlamak olduğu öngörülmektedir.

Rusya, sürekli olarak Ukrayna ve Belarus’un Batıya eklemlenmesinin Rusya’nın bütünlüğü ve güvenliği açısından ciddi bir zafiyet oluşuracağını ve bu tür bir gelişmeye asla müsaade etmeyeceğini her ortamda dile getirmektedir. Bu yöndeki bir gelişme Rusya açısından sonun başlangıçı olabilir. Tekrar hızlı bir bölünmeye doğru gidebileceği endişesi Rusya tarafından yakından takip edilmektedir.

BAĞIMSIZLIK ODAKLI İÇ HAREKETLER

Başkanlık sistemiyle idare edilen, kendi anayasaları ile yasama ve yürütme organlarına sahip 21 cumhuriyet, 9 eyalet, 46 bölge, 2 federal statüye sahip şehir, 5 özerk bölgeden oluşan, 83 idari birimli bir federasyon olan Rusya, ayrıca çok ciddi alt yapı sorunları, pandeminin olumsuz etkileri, artan yoksulluk, ekonomik yeterszlikler gibi sorunlarla boğuşmaktadır. Bu sorunlar ile birlikte Rusya’nın kendine özgü iç yönetim yapısı Çeçenistan örneği gibi bağımsızlık odaklı iç hareketleri canlandırabilir. Bu kez kalkışanların sayısı dış destekle dahada artabilir.

Putin’in kafasını kurcalayan önemli sorun alanlarında biri de yaşlanmadır. 2020 yılında 500 binden fazla Rusya vatandaşı ülkeden ayrılmıştır. Bunu dengeler mahiyette iç savaşın sürdüğü Donbass bölgesinden 650 bin Ukrayna vatandaşı Rusya vatandaşlığına geçmiştir. Yani nüfus kaybı bir şekilde telafi edilmiş olmuştur. Ancak, Rus doğurganlık oranının nüfusu aynı dengede tutmak için gerekli yüzde yüzde 2,2'nin çok altında olduğu (yüzde 1,61 ) tespitler arasında yer almaktadır. Bu ise göçler hesaba katılmadığı takdirde 80 yıl sonra Rusya nüfusunun 106 milyona düşeceği, yani nüfusun 40 milyon azalacağı anlamına gelmektedir. Rusya'da doğurganlığın düşük olmasının yanı sıra, alkolizmin etkisi ile de ölümler artış göstermektedir.

YAŞLI NÜFUS

Rusya’da her 100 evlilikten 65'i boşanmayla sonuçlanmaktadır. Bu durum ise ailelerin üçte bire yakınının çocuklu anne veya babadan oluşmasına yol açmaktadır. Giderek artan bu yeni aile yapısı önemli bir sosyal sorun olarak görülmektedir. Ülkedeki yaşlı nüfus da diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi artmakta ve dolayısıyla istihdamda sorunlar baş göstermektedir.

SSCB’nin dağılması sonrası kimlik arayışına devam eden Rusya bazen bir İmparatorluk gibi hareket etmekte,eski bakiyesi olan ülkelerin içişlerine dahi karışma hakkını kendinde bulabilmekte, ulus devlet olma çabaları ileriye taşınamamaktadır. Sovyetlerden miras kalan ve etnik kökenlere dayalı çok sayıda özerk cumhuriyete bölünmüş olan Rusya’nın yapısı, ülkenin bir ulus devlet hâline gelmesinin önündeki en büyük engeldir. Diğer taraftan Rusya’nın tam anlamıyla bir federasyon olduğunu söylemek de mümkün değildir. Zira federasyon, yüksek seviyede özerkliğe sahip federe birimlerin ve bölgesel siyasi oyuncuların varlığını gerektirmektedir. Günümüz Rusya’sında ise bu tür siyasi unsurlar söz konusu değildir ve yakın gelecekte de böyle bir ihtimal mümkün görünmemektedir.

KİMLİK ARAYIŞI

Kimlik arayışına devam eden Rusya’da ağır basan imparatorluk hayali emperyalist dünya görüşünden de vazgeçmemesine yol açmaktadır. Orta Asya, Libya, Suriye, Körfez bölgesi faaliyetleri emperyalist görüşünün uygulama sahalarıdır. Gorbaçov döneminde batının verdiği doğuya doğru genişlememe sözü konusunda kandırldığını gören Rusya adeta stratejik yanlızlığı bilerek tercih etmiş durumdadır. Çin ile olan yakınlaşması ABD’nin iki büyük gücü birbirinden ayrırarak tekrar hegemonyasını güçlendirme çabalarına set vurmak amaçlı olduğu dikkate alınmalı, Çin ile Rusya arasında birçok sorun alanları olduğu unutulmamalıdır.

Üçüncü bir seçenek ise Rusya Dünyası kavramı etrafında şekillenmektedir. Rus kültürünü eşsiz bir medeniyet olarak tanımlayan bu görüş sahiplerine göre medeniyet kavramının genişleme imkanlarından yoksun olduğu ve dolayısıyla Rusya’nın yakın çevresindeki devletler tarafından kendilerine yönelik bir tehdit olarak algılanmadığı düşünülmektedir.

Putin de bu kavramı ilk defa 2001 yılında düzenlenen Rusya Yurttaşları Kongresi’nde dile getirmiş ve Rus dünyası kavramının hem Rusya’nın coğrafi sınırlarının hem de Rus etnisitesinin çok ötesine geçtiğini belirtmiştir. Bu kavram, 2007 yılında Rus Dünyası Vakfı’nın kurulmasıyla birlikte kendi uygulama alanını da bulmuştur. 2010 yılı sonrasında kendisine yönelik muhalefette artış ören Putin, Rus toplumunu kendi etrafında konsolide edebilmek için Rus dünyası düşüncesini ülkenin dış politikasına dâhil etmeye başlamıştır.

ORTODOKS MEDENİYET

Aynı zamanda bu kavram devletin kontrolünde olan Rus Ortodoks Kilisesi’nin resmî söylemi haline gelmiş, Batı’ya karşı bir denge olarak “Ortodoks medeniyet” fikri savunulmaya başlanılmıştır. Rus Ortodoks Kilisesi de Rus dünyası ve Ortodoks medeniyet doktrinlerini birbirini tamamlayan iki unsur olarak kabul etmektedir. 

Rus Ortodoks Kilisesi’ne göre Rus dünyası, bugün kendilerini farklı isimlerle tanımlayan Ruslar, Ukraynalılar ve Belarusluların ait olduğu ayrı bir medeniyettir; dolayısıyla Rusya, Ukrayna ve Belarus Rus dünyasının ana merkezleri sayılmaktadır. Aynı zamanda söz konusu üç ülke bir bütün hâlinde “Kutsal Rusya” olarak tasvir edilmektedir. Bir diğer ifadeyle bu üç halk, manevi bir birlik oluşturmaktadır. Rus Ortodoks Kilisesi “Doğu Slav halklarının” bir Kutsal Rusya çatısı altında birleşmeleri gerektiğini savunarak aslında Sovyet sonrası ülkeleri Rusya’nın başında bulunacağı bir uluslar üstü yapı içinde birleştirmeyi amaçlamaktadır. 

ABD ve Avrupa Birliği’nin, Putin yönetiminin dış politikasının ana siyasi amacı olan Rus dünyası projesini kendilerine yönelik bir tehdit olarak algılamışlar ve kendilerine hedef olarak Sovyet sonrası ülkelerde Rusya önderliğinde ortaya çıkacak herhangi bir entegrasyon sürecini önlemeyi belirlemişlerdir.

SERT GÜÇ POLİTİKALARI

Avrupa-Atlantik dünyası ile Rusya arasında devam eden jeopolitik mücadelenin Ukrayna’da su yüzüne çıkmasıyla Moskova strateji değişikliğine giderek Rus dünyası doktrinini yumuşak gücün bir parçası olmaktan çıkartıp sert güç politikaları kapsamına almıştır. Bunun ilk uygulandığı yer ise 2014 yılında Rusya tarafından ilhak edilen Kırım Yarımadası olmuştur. Rus dünyası kavramı, Kırım’ın ilhakıyla büyük siyasetin bir parçası hâline gelmiştir.

Ukrayna odaklı mücadelede Rus Dünyası politikasını sert güçle birleştirerek entegrasyon sürecini tamamlamaya çalışan Rusya ile buna engel olmaya çalışan ABD öncülüğündeki Batı arasındaki bir mücadele olarak görmek gerekir. Batı doğuya, Rusya ise batıya doğru genişlemek istemektedir.

Ukrayna devletinin Kırım’daki Rusların anadiline sürekli baskı uyguladığını ve bunun Rus medeniyetine yönelik bir tecavüz olduğunu savunarak Ukrayna içişlerine yaptığı müdahaleyi ve Kırım’ın ilhakını haklı göstermeye çalışmıştır. Böylece, Rus dünyası kavramı bütün dünya kamuoyuna, Rusya’nın kültürel ve manevi kimliğine yönelik herhangi bir baskı söz konusu olduğunda bu “dünyayı” korumaya yönelik dış politika eylemlerinin bir gerekçesi olarak sunulmaya çalışılmaktadır.

2014 yılındaki Ukrayna krizi ve müteakiben yaşanan gelişmelerden sonra askerî-politik hegemonyaya sahip olmadan Sovyet sonrası coğrafyadaki ülkelere kendi entegrasyon modelini kabullendirme gücünün olmadığını anlamış ve yakın çevresine yönelik sert gücü kullanmaya başlamıştır.

Rusya, Rus dünyası düşüncesini yakın çevresinde yaymak için gerekli yumuşak güç potansiyeline sahip değildir; dolayısıyla 2014 yılında Kırım’ı ilhak ederek Rus dünyası doktrinini doğrudan sert güç politikasının bir parçası olarak kullanmaya başlayarak genişleme politikasının bir aracı hâline getirmiştir.

Yararlanılan kaynak

https://insamer.com/tr/rus-dunyasi-doktrini-ve-dis-politikaya-yansimalari_3186.html