TÜRKİYE'YE RAĞMEN OLMADI, OLMUYOR, OLMAYACAK

Faruk AKTAŞ 21 Ağu 2020

Faruk AKTAŞ
Tüm Yazıları
Suriye'nin geleceği ile ilgili tüm tarafların üzerinde anlaşabileceği bir anayasa oluşturulması fikri ilk olarak Türkiye, Rusya ve İran arasında yürütülen Soçi görüşmelerinde Ocak 2018'de gündeme getirilmişti.

Suriye’de 9 yılı aşkın süredir devam eden iç savaş ve siyasi kaosun sona erdirilmesi çerçevesinde yürütülen en önemli diplomatik girişimlerden biri olan Cenevre görüşmeleri uzun bir aradan sonra yeniden başlıyor.

Kasım 2017’de 8’inci yapılan Cenevre görüşmelerinin 9’uncusu bu hafta başında başlayacak.

Ancak bu görüşmeler öncekilerden farklı.

Önceki 8 görüşmede taraflar arasında siyasi konular ele alınmıştı.

Bu görüşmelerde ise temel konu anayasa.

Suriye’nin geleceği ile ilgili tüm tarafların üzerinde anlaşabileceği bir anayasa oluşturulması fikri ilk olarak Türkiye, Rusya ve İran arasında yürütülen Soçi görüşmelerinde Ocak 2018’de gündeme getirilmişti.

Birleşmiş Milletler’in (BM) de sürece dâhil edilmesinin ardından Eylül 2019’da Suriye Anayasa Komitesi kurulmuştu.

150 kişiden oluşan Anayasa Komitesi’de Suriye rejimini ve muhalifleri 50’er kişi temsil edecek. Diğer 50 kişi de BM’nin belirleyeceği Suriye’deki sivil toplum kuruluşları temsilcilerinden oluşacak.

İşte hafta başında başlayacak bu görüşmeler bu Anayasa Komitesi’nin ilk toplantısı olacak.

Bu toplantı ile ilgili en çok merak edilen konulardan birisi PKK’nın Suriye kolu PYD’nin bu görüşmelerde yer alıp almayacağı.

Zira daha önceki görüşmelerin tümüne ABD, PYD’yi dâhil etmek istemiş ancak Türkiye’nin kararlı duruşu karşısında bu amacını hayata geçirememişti.

Konu geçtiğimiz günlerde ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’e soruldu.

Jeffrey, "Suriye Anayasa Komitesi'nde yer alanlar, müzakerelere katılanlar, tüm ülke genelinden seçiliyor. Katılım spesifik, örgütsel bir yapıya dayanmıyor. Kuzey Doğu Suriye'de yaşayanların temsili konusu dönem dönem gündeme geliyor. Size söyleyebileceğim şu, olması gerektiği gibi, bunu dış güçler değil, Suriyeli farklı muhalif unsurlar, Kuzeydoğu Suriye'deki siyasi ve hükümet güçlerinin temsilcileri ile şu anda bu konuyu tartışıyor" dedi.

Daha önceki Suriye toplantılarına PYD’nin katılıp katılmayacağı sorulduğunda Jeffrey dâhil tüm ABD’li yetkililer “Bunu Türkiye ile aramızda konuşup bir sonuç almaya çalışıyoruz” diyorlardı.

Jeffrey bu kez öyle demiyor.

“Bu konu dış güçlerin konusu değil, muhaliflerin kendi aralarında tartıştığı bir konu” diyor.

Yani Ankara’nın PYD’nin katılımına müsaade etmeyeceğini bildikleri için farklı arayışlar içindeler.

Biz bu arayışları, 21 Mayıs tarihli bu köşemizde “PKK’yı Cenevre’ye taşıma oyunu” başlıklı yazımızda gündeme getirmiştik. (http://gazetebirlik.com/yazarlar/pkkyi-cenevreye-tasima-oyunu/)

Söz konusu yazıda, ABD ve Fransa’nın Suriye’deki muhalif Kürt grupları ile PYD ve ona yakın PKK’nın uzantısı grupları uzlaştırıp “Kürt Ulusal Birliği Partileri” adlı yeni bir oluşum kurduğunun haberini vererek, Washington ve Paris’in bu çabalarının en önemli amacının PYD’yi Suriye görüşmelerine dâhil etmek olduğuna dikkat çekmiştik.

Zira Suriye görüşmelerine Kürtleri temsilen, Türkiye’nin desteklediği Suriye muhalefetinin içinde yer alan Suriye Ulusal Kürt Konseyi (ENKS) zaten katılıyordu.

ABD’nin Suriye’de ENKS ile PYD’yi birleştirmek suretiyle Türkiye’ye karşı yeni oyunlar planladığını vurgulamıştık.

Türkiye, bu oyunları gördü.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ankara’da ENKS yetkilileriyle görüşerek Türkiye’ye karşı PYD ile ortak hareket etmemeleri konusunda uyardı.

Geçen üç aylık süre içinde Washington ve Paris bu “terör birliği”ni sağlamak için büyük gayret gösterirken Türkiye bir yandan Kürt grupları uyarmaya devam etti bir yandan da Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı geniş kapsamlı Pençe-Kartal ve Pençe Kaplan operasyonlarını başlattı.

Yine bu köşedeki 16 Haziran tarihli “Bir gece ansızın” başlıklı yazımızda söz konusu operasyonların en önemli amaçlarından birinin, Kuzey Irak’taki Barzanilerin KDP’si ve Suriye’de onlara yakın olan ENKS’ye yönelik “Sakın PKK/PYD ile birlikte hareket etmeye yeltenmeyin. Yoksa aynı akıbet ile karşılaşırsınız” uyarısı olduğunu dile getirmiştik. (http://gazetebirlik.com/yazarlar/bir-gece-ansizin/)

Uyarılar önemli ölçüde sonuç verdi.

KDP, Türkiye’nin operasyonları konusunda tepkisel bir tutuma girmedi.

Hatta sahada zaman zaman Türkiye ile iş birliği de yaptı.

Bu durum PKK ile KDP’yi karşı karşıya getirdi.

PKK yaklaşık iki aydan bu yana “Neden operasyonlara tepki göstermiyorsun, Türkiye’ye karşı neden bizim yanımızda yer almıyorsun?” diye Erbil yönetimini tehdit ediyor.

Gerginlik öyle bir boyuta ulaştı ki Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Dış İlişkiler Sorumlusu Sefin Dizeyi geçtiğimiz günlerde “PKK ile savaşmamak için çaba gösteriyoruz” diye bir açıklama yaptı.

Bu gerilim Kuzey Irak ile sınırlı kalmadı ve Kuzeydoğu Suriye’ye de sıçradı.

Hafta sonu PYD’nin denetimindeki Kamışlı’da yaklaşık 100 kişilik bir grup, KDP’nin Suriye kolu KDP-S’nin binasını basarak ateşe verdi.

Bu olay sonrası ABD ve Fransa’nın öncülüğünü yaptığı PYD ile ENKS görüşmeleri bir kez daha sekteye uğradı.

Dolayısıyla 24 Ağustos’ta Cenevre’de yapılacak Anayasa Komitesi toplantılarına kimlerin katılacağı tartışmalarına bu gerilim ortamında girildi.

James Jeffrey’nin sözünü ettiği görüşmeler de söz konusu gerginlikler sürerken toplantılara katılacak isimlerin belirlenmeye çalışıldığına ilişkindi.

Jeffrey, hafta başında bu açıklamayı yaparken belli ki konu henüz netleşmemişti.

Ancak dün PKK’nın yayın organı ANF’de yer alan bir haber, görüşmelere PYD’nin katılmayacağının netleştiğini gösteriyor.

“Suriye krizi için yeni bir Cenevre denemesi daha...” başlıklı haber, “Suriye Anayasa Komitesi toplantıları, 24 Ağustos'ta Kürtler ve Kuzey-Doğu Suriye temsilcileri olmadan Cenevre'de başlıyor” spotuyla verildi.

Son dört gün içinde herhangi bir değişiklik olmaz ve görüşmeler PYD’nin katılımı olmaksızın gerçekleşirse Washington ve Paris bir kez daha Ankara karşısında havlu atmış olacak.