​TEKNOLOJİ VE EKMEK

Tuğrul GÜNAY 18 Kas 2017

Tuğrul GÜNAY
Tüm Yazıları
Tekerleğin icadından, yarı iletkenlerin ve yapay zekanın hayatımıza girişine kadar teknoloji, insanların çalışma şekilleri üzerinde kafa karıştırıcı bir rol oynayageldi ve bugün görünen o ki işler daha da karışıyor.

Tekerleğin icadından, yarı iletkenlerin ve yapay zekanın hayatımıza girişine kadar teknoloji, insanların çalışma şekilleri üzerinde kafa karıştırıcı bir rol oynayageldi ve bugün görünen o ki işler daha da karışıyor. İnternet hayatımıza girinceye kadar, işgücünü oluşturan halkın teknolojik gelişim ve bu gelişimin kendi hayatı üzerinde yaratacağı etkiler hakkında fikir sahibi olması mümkün değildi çünkü konunun tartışıldığı kaynaklara ulaşabilmek büyük istek ve gayret gerektiriyordu. Kaldı ki, zaten ortaya çıkan bir teknolojinin memlekete ulaşması bile bir kaç seneyi buluyordu. Haliyle, teknolojik gelişimin insan hayatı üzerinde yaptığı etkinin iyi-kötü bağlamındaki tartışmaları nispeten entellektüel düzeyde kalmıştır. 

Oysa bugün, internet sayesinde piyasaya çıkan herhangi bir ürün hakkında bilgilenmek bir kaç saat sürmüyor. O da İngilizce bilmiyorsanız, Türkçeye çevrilip size servis edilinceye kadar geçen zaman. Dolayısı ile teknolojik gelişimin doğuracağı sonuçları ve birey olarak hayatınızı ne şekilde etkileyeceği ve iyi-kötü bağlamı, artık herkesi ilgilendiriyor. Bilginin her geçen an katlanarak arttığı bir dünyada, içinde barındığı lambadan daha düne kadar sadece saçlarını gösteren teknoloji cini, devasa cüssesi ile bir daha girmemek üzere lambadan çıktı. Haliyle, öğrenmenin ve bilginin parmaklarımızın ucunda olduğu günümüz dünyasında, içinden geçmekte olduğumuz teknolojik dönüşüm sürecinin kendisi ve evlatları üzerinde yaratacağı etkiyi araştırmamak, bu konuda bilgilenmemek, birey için artık bir seçenek değil. Nitekim, teknoloji sadece, hayatımızı kolaylaştıran ve bize kafalarımızı önünden ayırmadığımız ekranlar sunan bir kısım çekik gözlü ve sarışın adamların aktiviteleri gibi algılanma lüksüne sahip bir kavram olmanın çok ötesinde. Dilde, dinde, kültürde, insan psikolojisi üzerinde ortaya çıkardığı bütün değişimlerin ötesinde teknoloji, insanca bir yaşam temin edecek geçim kanallarımızı, yani ekmeğimizi dönüştürmekte. 

Daha dün, sekreterlik bir meslekken bugün bir sekreterin yapabileceği hemen bütün işler cepteki bir aletle yönetilebiliyor. Ötesi belki de beyin ameliyatı yaparken sıfır hata ile çalışacak cerrah robotlar ve avukatlık hizmetlerini en iyi bilinen avukatlık bürosundan bile daha iyi ve bir kaç saniye içinde sunabilecek yapay zeka algoritmaları. Bu dönüşüm, piyasanın talep ettiği çalışan profili ve çalışanın becerileri üzerinde değişimler meydana getirerek işgücü piyasasını derinden etkileyecek.

Her ne kadar medyadan ve diğer bilgilenme kanallarımızdan bize sürekli olarak daha kötü ve daha az güvenli bir dünya tasavvuru pompalanıyor olsa da, içinde bulunduğumuz çağ, savaşlarda kaybedilen insan sayısı bakımından ele alındığında insanlık tarihinin en barışıl dönemi. Yani zaman, gündelik olaylardan etkilenip üretkenliği düşürmek için, dayatıldığı gibi, kötü bir zaman değil. Süregelen çalışmaların da gösterdiği üzere, insanlar, makineler ve algoritmalar birleşerek yeni yetkinliklere ihtiyaç duyan işler geliştirmekle kalmıyor, yeni yetkinliklerin oluşmasına da imkan sağlıyor. Aslında çalışan ve üretmek isteyen insanlar için yepyeni imkanlar ortaya çıkıyor. Rutin, kendini tekrar eden ve tehlikeli görevler insanlardan makinelere geçerken, kariyer değiştirmenin iş hayatının tipik bir parçası olacağı bir gelecek için bireylerin, organizasyonların ve eğitim sistemimizin bu dönüşüme adapte edilmesi şart. 20. YY’a ait fabrika çağı dönemi kapanırken, toplumun bütün katmanlarını etkileyecek yeni işler ve organizasyon modelleri ortaya çıkmakta. Maaşlı işlerin toplam işgücü piyasasında azınlıkta kalacağı bir dünyada, çocuklarımızın bu şartlara ne şekilde eğitilerek hazır olacakları bir muamma. Ayrıca, istihdam politikalarının daha esnek bir yapıya evrilerek, sosyal güvenliği temin edici ve yeni fırsatlar için eğitim imkanlarını sağlayıcı olması gerekliliği de su götürmez bir olgu. 

Halihazırda içinden geçmekte olduğumuz ve 4. Sanayi Devrimi diye tanımlanan bu süreç, basit bir otomasyon süreci değil.  Gelecek 10 yılda, bugün tanımlı olan iş dallarının yüzde 50’sinin artık olmayacağı, dijital paranın merkez bankası paralarının yerine daha güvenilir bulunup banka aracılığı olmadan insanların birbirlerine borç verebilecekleri, istenilen eğitimin internetin olduğu dünyadaki her coğrafyada bedava ya da çok ufak ücretler karşılığında alınabildiği bir dünyada yaşıyor olacağız. Hoş, Bitcoin’deki fiyat artışlarına ve çevrimiçi alınabilen eğitimlere bakarsanız, bugün çoktan bu dünyada yaşıyoruz bile!  Bu yeni şartların olmazsa olmaz düsturu, daha özgür bir dünyada ayakta kalabilmek için becerilerin ve yetkinliklerin sürekli geliştirilmesi, hayat boyu öğrenmek.

Bu bağlamda, eğitim sistemi değişikliği tartışmalarının çok hararetli olarak yapıldığı günümüzde, eğitim sistemimizde bu vizyona uygun, geleceğin işgücü ihtiyaçlarına göre köklü bir yenilemeye gidilmesi bir tercih değil, bir zorunluluk olarak görünüyor.