TAM ŞİMDİ İSRAİL'İ KONUŞMA ZAMANI!

Arzu ERDOĞRAL 04 Mar 2020

Arzu ERDOĞRAL
Tüm Yazıları
Arap Baharı ile başlayan karışık süreç en çok Arz-ı Mev'ud (vaad edilmiş topraklar)'ın hayalinde olan Siyonistlerin işine geldi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, karşımızdaki senaryonun asıl hedefinin Suriye değil, Türkiye olduğunu ve Suriye'de istediklerini alanların hemen namluları Türkiye'ye çevireceklerini söyledi. Ayrıca, "Bize verilen söz neydi? YPG, PYD'yi bunları bu bölgelerden çıkacaklardı. Ne Rusya ne ABD bu sözleri tutabildi, çıkaramadılar." diyerek mevcut pozisyonu bir kez daha gözler önüne serdi.

Olayın başına dönelim şimdi!

Esed ile ilişkiler gayet samimiydi. Vizeler kalkmış, ticari ilişkiler güçlenmişti. Türkiye bu ilişkileri durup dururken bozmadı. Mazlumun yanında yer aldı. Kendi halkının katili olan Esed'in yanında ise İran ve Rusya durdu. ABD ise Esed ile birlikte boy göstermese de PKK ve PYD'yi desteklemeyi tercih etti. İsrail’de süreci dışarıdan idare etti.

Arap Baharı ile başlayan karışık süreç en çok Arz-ı Mev'ud (vaad edilmiş topraklar)’ın hayalinde olan Siyonistlerin işine geldi.

Bilindiği üzere 1897'de yılında İsviçre'nin Basel kentinde toplanan Birinci Siyonist Kongresi'nde 50 yıl içerisinde Filistin toprakları üzerinde İsrail devletinin kurulması, 100 yıl içerisinde de Türkiye'nin Güneydoğu'sunu da içine alan Nil'den Fırat'a kadar 'Büyük İsrail' devletinin kurulması kararı alınmıştı.

İsrail'in Başbakanlarından Ben Gurion 1948'de Siyonist İsrail devletini ilan ederken "Filistin'in bugünkü haritası İngiliz manda yönetimi tarafından çizilmiştir. Yahudi halkının, gençlerimiz ve yetişkinlerimizin yeniden çizmesi gereken bir başka harita vardır ki, o da Nil'den Fırat'a kadar olan bölgeyi kapsamaktadır” demişti.

1974 yılında ise dönemin İsrail Savunma Bakanı Ariel Şaron “Türkiye de alaka alanımız içindedir” ifadelerini kullanmıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise 2009 yılında Başbakanlığı döneminde mayınlı arazilerle alakalı eleştirilere karşı önemli bir cümle kurmuştu.

“Biz hiçbir zaman İsrail'in Arz-ı Mev’ud planına bu ülkede prim vermeyiz”

Erdoğan’ın bugünkü söylemlerine ve mücadelesine baktığımızda da o günkü sözlerinin halen geçerli olduğunu görüyoruz.

Bu planla mücadele çerçevesinde son olarak ABD Başkanı Donald Trump ile Siyonist İsrail Başbakanı Netanyahu’nun "Yüzyılın Planı" adını verdiği Ortadoğu sözde barış planında Kudüs'ü bölünmemiş bir şekilde İsrail'in başkenti ilan etmesine de en önce Türkiye karşı çıktı. 

Suriye’de ise bir yandan PKK-PYD’yi ABD üzerinden destekleyen İsrail diğer yandan da Rusya ile Türkiye’nin arasını bozarak ileriki zamanlara hazırlık olarak bölgede karışıklığın devam etmesi için uğraşmaktadır.

Nitekim İsrail’in Rusya’ya yönelik telkinleri tuttu ve Putin Türkiye ile ilişkilerin bozulmasına neden olan bir tavır içerisine girdi.

Öte yandan 28 Şubat 2020’de İsrail Savunma Bakanı Naftali Bennett, “İran'ın İsrail'in yanına konuşlanması için hiçbir neden yok.” diyerek İran güçlerini 12 ay içinde Suriye'den çıkarmayı hedef olarak belirlediklerini söylese de bölünmüş bir Suriye planlarına bu durum pek uymuyor.

İsrail ve diğer ülkelerin amacının farkında olan ve buna göre hareket eden Türkiye, Esed rejiminin alçak saldırısı sonrası şehit vermemizle birlikte Bahar Kalkanı Harekatını başlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vurguladığı gibi bizim diğer ülkeler gibi Suriye’de toprak ve petrol derdimiz yok. Güvenli bölgeyle sınırlarımızı teminat altına almak amacımızdan da bizi döndürecek bir güç yok.

Türkiye bölgedeki oyunları tek başına bozmaya çalışırken elbette bu kolay olmayacak. En can sıkıcı olansa düşmanlarımızın safında yer alanların ülkemizdeki varlığı…

 “Şehitler Tepesi” boş kalmadığı için bugün rahat bir hayat sürenlere geçmişten bugüne bu vatanın nasıl korunduğunu anlatacak değiliz.

Devletinin yanında duran bu milletin varlığı, bu günleri de atlatmamızda en büyük güç olacaktır.