SORGULAMAK

Ekin GÜN 05 Ara 2020

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
Komplo teorisyenliğine uzak olsam da Biden'ın kazanmasının ardından birkaç gün sonra aşı müjdesinin dünya kamuoyuyla paylaşılmasını milyonda bir tesadüfle açıklayabilir miyiz?

Ne çabuk unutuyoruz değil mi?

ABD seçimlerini Joe Biden’ın kazanmasının ardından dünyada koronavirüs aşılarının bulunmasının ardı arkası kesilmiyor.

Pfizer-BioNTech, Moderna ve Sinovac bunlardan en popüler olanları.

Trump’ın deyişiyle “tarihin en kötü başkan adayı” olan Joe Biden’ın kazanmasının ardından tüm dünyada yaşanan bu aşı enflasyonu insanlığı “heyecanlandırmıyor” değil!

Komplo teorisyenliğine uzak olsam da Biden’ın kazanmasının ardından birkaç gün sonra aşı müjdesinin dünya kamuoyuyla paylaşılmasını milyonda bir tesadüfle açıklayabilir miyiz?

Ya da soruyu tersten soralım…

Dünyada koronavirüs salgını yaşanmasaydı Trump’ın karşısında Obama ailesinin ebeveynliğini üstlendiği, kız kardeşiyle eşini milyonların gözü önünde karıştıran “Bunak Joe’nun” kazanması şansı var mıydı?

İnsanlığın eve hapsolduğu, tüm sosyal hayatını uygulanması zor yasaklarla bırakmak zorunda kaldığı ve korku tazyikinin zirve yaptığı zor ve sıkıcı günlerden geçiyoruz.

En az salgın kadar yasaklarla dükkânları kapatılmış ya da geliri büyük oranda etkilenmiş, çalışan işçisine ayın sonunda ödeyeceği maaşı düşünen esnafların, işine bu zor koşullarda sahip çıkmak için çalışan kesimin kaygıları da gerçekçi.

Ülkeyi tam kapatarak salgının önüne geçileceğini iddia eden ama temelde ülkenin ekonomik dengelerinin sarsılmasını uman muhalefetin ana amacını konuşmak yersiz.

Zaten biliyoruz.

Ya medyaya ne demeli?

Geçmişte başörtülü kızların avcılığına soyunanların şimdi maskesiz insan avına çıkma telaşına şaşırmak mümkün mü?

Gazeteciliği bırakıp avcılığa soyunacakları bir ortam var ne de olsa!

Gönüllü zabıtalığa soyunan gazeteler ve televizyon kanalları ise artık giderek can sıkıcı olmaya başlıyor.

İnsanların sokağa çıkma saatleri arasında evlerinde bunalıp bir nefes almaları bile onlara çok geliyor.

Saat dokuz olmadan eve yetişme telaşıyla işinden çıkıp toplu ulaşımı kullanan insanların “sosyal mesafelerini” dillerine dolamaları da mı gazetecilik sayılıyor?

“Luppo’cuları” aşağılamak kolay değil mi?

Bilim kurulundan beklentilerimiz ise daha bilimsel.

Aşı daha Türkiye’ye ulaşmadan, bilgi kirliliğinin çok olduğu bir ortamda aşıyla ilgili topluma sunacakları bilimsel açıklamaları bekliyoruz.

Beklediğimiz bilimsel açıklamalar, “aşı olmayanların toplu mekânlara girişi yasaklanmalı” cümlelerinden daha önemli.

En basitinden aşı olduktan sonra dahi genel tedbir kurallarına neden uymamız gerektiği ve uyacaksak aşının bizi nasıl koruyacağını bilmemiz bir yurttaş olarak hakkımız değil mi?

Öyle ya, neticede neden-sonuca dayalı bilimin dünyanın boğuştuğu ve post-truth çağla birlikte bilgi kirliliğinin pik yaptığı bir dönemde açıklayacağı çok şey olsa gerek.

Çünkü bilim sorgulanırsa, bilimdir. Çok değil daha birkaç zaman önce DSÖ’nün kabul etmediği bilimsel gerçekleri “özgür” sosyal medya platformları yasaklamadı mı?

Bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dijital faşizmle ilgili çok haklı sözlerine kulak vermek gerek:

“İnsanın geleneksel hayat tarzında çeyrek asır gibi kısa sürede yaşanan bu radikal değişimin sonu, doğru bir altyapıyla desteklenmez ve adil bir anlayışla yönetilmezse modern köleliğe varır. Bireyi bir isim veya numaradan ibaret gören dijitalleşmenin sonu faşizme çıkar.”

Katılmamak mümkün mü?