SİYASİ BELİRSİZLİK VE KAOS

Faruk AKTAŞ 27 Ara 2019

Faruk AKTAŞ
Tüm Yazıları
Irak'taki kaosun da siyasi belirsizliğin nedeni de önemli ölçüde bu iki ülkenin buradaki bilek güreşi.

Irak’ta protestolarla başa çıkamayan Başbakan Abdulmehdi’nin istifasının üzerinden yaklaşık bir ay geçti.

Anayasaya göre Cumhurbaşkanı Berhem Salih’in ülkeyi bir erken seçime götürmesi için en geç üç hafta içinde geçici bir başbakanı ataması gerekiyordu. Ancak henüz bir atama gerçekleşmedi. Zira geçici başbakanın da parlamentodan güvenoyu alması gerekiyor ancak henüz ortada böyle bir aday yok.

Aday yok derken başbakanlığa talip yok değil. Aksine ortalık aday adayı kaynıyor.

329 sandalyeli parlamentoda 48 milletvekili başbakanlık için adaylığı için meclis başkanlığına başvurmuş durumda. Ancak adeta bir yamalı bohça gibi çok sayıda grup ve bu grupların bir araya geldiği koalisyonlardan oluşan parlamentoda bu isimlerden herhangi biri üzerine karar kılınamıyor. Hatta bu grupların oluşturduğu koalisyonlar bile kendi aralarında bir isim üzerinde anlaşamıyor.

Kamu hizmetlerinin yetersizliği, yoksulluk ve yolsuzlukları protesto amacıyla ekim ayında başlayan ve yaklaşık 500 kişinin ölümü, 20 bin kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan olaylarda 29 Kasım’da Başbakan Abdulmehdi’nin istifasıyla kısmi bir durulma olsa da ülkede siyasi atmosfer tam anlamıyla kaotik bir hal almış durumda.

Petrol rezervleri açısından dünyanın sayılı zengin ülkelerinden biri olan ancak nüfusunun yarıya yakının yoksullukla boğuştuğu ülkede siyasi belirsizliğin derinleşmesinde küresel güçlerden bölgesel güçlere her ülkenin parmağı var. En çok da ABD ve İran’ın...

Zaten Irak’taki kaosun da siyasi belirsizliğin nedeni de önemli ölçüde bu iki ülkenin buradaki bilek güreşi. Oysa Irak haklı hem bu iki ülkeden de hem bunların kendi üzerlerindeki bilek güreşinden de bıkmış durumda. Protestocuların en sık kullandıkları “ABD’yi de, İran’ı da istemiyoruz” sloganı da bunu kanıtlar nitelikte.

Ancak ne Washington’un ne de Tahran’ın Bağdat üzerindeki nüfuzlarının azalmasına razı olmaya niyetleri var.

Her iki ülke de yeni kurulacak hükümette kendi borularının ötmesini istiyor.

Son olarak İsrail Genelkurmay Başkanı Aviv Kohavi’nin, "İran'ın Suriye ve Irak'a yerleşmesine izin vermeyeceğiz" şeklindeki açıklamaları Tel Aviv’in de Irak’taki gelişmelere müdahil olduğunu gösteriyor.

Kohavi’nin, bu açıklamasının nedeni İran Devrim Muhafızları'na bağlı Kudüs Gücü'nün Irak'a gelişmiş silahlar soktuğu yönündeki iddialar.

Yani iddialar doğruysa İran, Irak’ta Suriye’dekine benzer bir iç savaşın çıkması durumunda olayları kendi lehine dönüştürmek için silahlı güç biriktiriyor.

Bir an önce bu siyasi belirsizlikten çıkamaması halinde ülkeyi bir iç savaş tehlikesinin beklediğini söylemek için kâhin olmaya gerek yok.

Bu ortamdan yararlanarak ülkeye silahlı güç yığan sadece İran değil.

Terör örgütü DEAŞ da bu ortamdan yararlanarak özellikle Sünni bölgelerde gücünü yeniden tahkim etmeye başladı.

Yani daha önce birçok kez dile getirdiğimiz gibi ülke, adım adım iç savaşa sürükleniyor.

Burada bir şeye özellikle dikkat çekmekte yarar var.

O da ülkenin kuzeyindeki Kürdistan Bölgesi’nin durumu.

Irak’ın büyük bölümü protestolarla sarsılırken Kürdistan Bölgesi olayların dışında kalabildi. Birkaç küçük olay dışında bu bölgede herhangi bir vaka yaşanmadı.

Irak’ta bu siyasi belirsizliğin daha uzun süre devam edip iç çatışmaların baş göstermesi halinde Erbil’in 2017’deki referandumu askıdan indirip yeniden bağımsızlık talebinde bulunması sürpriz olmayacak.

Washington iki yıl önce alttan alta Erbil’i cesaretlendirerek referandum için teşvik etmiş ancak sonrasında onları ortada bırakmış, hatta İran destekli Haşdi Şabi güçlerine kendileri de destek vererek Kerkük ve diğer petrol zengini bölgelerin ellerinden alınmasına sağlamıştı.

 Ancak bu kez durum farklı.

ABD, PYD ile önemli ölçüde yakınlaştırdığı Erbil yönetiminin alacağı bir bağımsızlık kararını destekleyerek Irak’ın kuzeyindeki Kürt bölgesiyle Suriye’nin doğusunda YPG’nin denetiminde olan bölgeyi birleştirip PYD ile KDP, KYB ve Goran’ın ortak yönetiminde bağımsız bir Kürdistan ilanını sağlayabilir.

 Tabiî ki Kürtlerin kaşına gözüne hayran olduğu için değil, kendi denetiminde olacak bu Kürdistan’ı Türkiye ve İran’a karşı kullanmak için…