SINIR GÜVENLİĞİ: TÜRKİYE'NİN ŞANSSIZLIĞI

Prof. Dr. Fahri ERENEL
Sınır güvenliği, komşu iki ülkenin aldıkları /alacakları tedbirler ile sağlanması gereken bir ortak faaliyettir. Sınırın iki tarafındaki devletlerin uluslararası hukuka göre birçok yükümlülükleri bulunmaktadır.

Sınır güvenliği, komşu iki ülkenin aldıkları /alacakları tedbirler ile sağlanması gereken bir ortak faaliyettir. Sınırın iki tarafındaki devletlerin uluslararası hukuka göre birçok yükümlülükleri bulunmaktadır. Türkiye’nin en önemli şansızlığı, Suriye ve Irak gibi sınır ve ülke içi güvenliğini sağlayamayan, ekonomik düzeni darmadağın olmuş, iç ve dış göçlerin yaşandığı, yasal kurumları çalışmayan ve merkezi otoritenin etkinliğini kaybetmiş olduğu başarısız devletler ile komşu olmasıdır. Bu şansızlığı arttıran ise emperyalist güçlerin 1’inci Dünya Savaşı sonunda cetvel ile kendi menfaatlerine göre çizdikleri sınırlardır.

Bu tür devletlerde kaybolan devlet otoritesinin yerini bölgede menfaati olan küresel güçlerin ve onların beslemeleri olan terör örgütleri, suç örgütleri, silahlı gruplar veya aşiretler gibi devletaltı aktörlerin hızla doldurduğunu görüyoruz. Irak ve Suriye’de yaşanan tam da budur. Bu durumda karşıda bir muhatabın olmadığı ya da mikro düzeyde muhatapların olduğu bir ortamda sınır güvenliği sağlanmaya çalışılmak durumunda kalınmaktadır. Dolayısıyla başarısız devletlerle komşu olmak başlı başına bir risktir ve terörizm, göç, kaçakçılık gibi sorunları da beraberinde getiren bir durumdur.

OTORİTE BOŞLUĞU

1990’lı yıllarda Irak sınırı ile başlayan otorite boşluğu 2011 yılından itibaren Suriye sınırında da oluşmaya başlamıştır. Güç boşluğunu başta DEAŞ ve PKK/PYD olmak üzere radikal gruplar ve terör örgütleri doldurmaya başlamıştır. Türkiye; güvenliğini ve siyasi bütünlüğünü hedef alan ve hatta daha da ileri giderek tek taraflı egemenlik ilanında kadar giden (DEAŞ gibi) ya da bu maksatla ABD tarafından hazırlanan (PKK/PYD terör örgütü gibi) devlet altı yapıların güvenlik risklerine maruz kalmaya başlamıştır.

Türkiye, Suriye iç savaşının çıktığı 2011 yılından beri Suriye’ye komşu sınır yerleşim birimlerimize hedef gözetmeksizin, çok sayıda saldırı düzenlenmiş, çok sayıda vatandaşımız yaşamını yitirmiş, iş, sosyal ve çalışma yaşamı ciddi şekilde kesintiye uğramıştır. Bir devletin en önemli görevi ülkesinin bekasını ve refahını sağlamaktır.

Türkiye, sınır güvenliğinin tesisi için NATO dahil her seviyede girişimde bulunmuş, ancak bir sonuç alamamış ve saldırılar ABD ve AB ülkelerinin terör örgütü yanlısı tutumları ve onların koruyucusu olmaları nedeniyle giderek artmıştır.

ABD VE RUSYA’NIN ARAYA GİRİŞLERİ

Türkiye’nin Suriye Kuzeyine icra ettiği 4 harekata rağmen ABD ve Rusya’nın araya girişleri ile nedeniyle güvenli bölgeyi yeterli genişlik ve derinlikte tam olarak tesis edememiştir. Teröristler, kontrol altına alınan bölgeler arasında başta Kobani, Menbiç, Tel Abyad olmak üzere hem sınırlarımıza hem de bölgede görevli TSK Birliklerine yönelik saldırı türü eylemlerine devam etmişlerdir. Türkiye, her defasında misli ile mukabelede bulunmuştur. Halen devam eden sınırlarımıza yönelik saldırıların sorumluları, harekata son verilmesi karşılığında Türkiye’ye sınır güvenliğinin tesisi ve terör örgütünü sınırlarımızdan çekmeleri vb. birçok taahhüdün olduğu muhtıraları imzalayan, birkaç göstermelik ortak devriye faaliyeti dışında attıkları imzalara asla sadık kalmayan ABD ve Rusya’dır. Terör örgütü PKK’yı NATO müttefiki Türkiye’ye karşı tercih eden, koruyup kollayan ABD’dir. PKK’yı terör örgüt ilan etmeyen, Moskova’da büro açmalarına izin veren Rusya’dır. Terör örgütüne 350 milyon doları veren ve sonrasında NATO’ya girmek için Türkiye’nin önünde diz çöken İsveç’tir. Suriye Kuzey’inde kurulu Lafarge adlı fabrikadan terör örgütlerinin Türkiye’ye karşı güçlü mevziler hazırlamaları için çimento veren Fransa’dır. Türkiye karşıtı her türlü terör örgütlerine yardım ve yataklık yapan sözde müttefik Yunanistan’dır. Türkiye’nin harekatını kınayan, ancak kendisinin Kuzey Irak’ı bombalamasını veya Suriye’de milislerini Türkiye karşısında konuşlandırmasını kendinde hak olarak gören diğer sınır komşumuz İran’dır.

Bölgenin özellikle İdlip ve batısının birçok terör örgütünün yoğunlaştığı bölge haline gelmesi, Türkiye’nin sınır güvenliği ve aynı zamanda ev sahipliği yaptığı yaklaşık 4 milyon Suriyeli’den başka yeni göçlere de neden olabilecek potansiyeli barındırması açısından da önem taşımaktadır. Türkiye, Soçi zirvesinde bölgenin terör örgütlerinden temizlenmesini üstlenmiş olması ve zaman içerisinde bu taahhüdünü yerine getirememiş olması, özellikle Fırat Nehri doğusunda Rusya ile imzalanan mutabakatın gereklerinin yerine getirilmesi için daha aktif girişimde bulunmasının önüne engel olarak çıkmaktadır. Rusya ile imzalanan mutabakatın gerekleri tam olarak yerine getirilebilmiş olsa sınırdan ülkemize yönelik saldırıların önlenebilmesi belki de mümkün olabilecektir.

Diğer taraftan ÖSO adlı yapının en kısa zamanda bir otorite altına bağlanması gerekmektedir. Terör örgütleri dışında ileride olası bir Türkiye-Suriye yakınlaşmasına en çok engel olabilecek bir yapı olarak karşımıza çıkabilecektir.

MİLLİ GÜÇ UNSURU

Türkiye, kendi iç ve dış kaynaklı güvenliğini başka hiçbir ülkenin desteğine ihtiyaç göstermeden sağlayabilecek her türlü milli güç unsuruna sahiptir. Bu nedenle, dünyada sivil ve askeri boyutu ile harekat tecrübesi en iyi durumda olan ülke Türkiye’dir. Rusya’nın Ukrayna karşısında nasıl zorlandığını, ABD’nin Afganistan’dan nasıl acele ile çekildiğini görüyor ve biliyoruz.

Türkiye, daha önce Suriye Kuzeyine icra ettiği harekat alanları arasına boşlukları kapatacak, sınırın tamamı ile sınırdan 30-35 km derinliğe kadar alanın terör örgütlerinden temizleyecek şekilde harekat icra etmelidir. Bu Birleşmiş Milletlerin meşru müdafaya imkan veren 51’inci maddesi ile de uyumludur.

Güvenliğin sağlanması için şartların uygunluğu beklenemez. Ülkemizin güvenliğine yönelik her türlü saldırı gerekli karşılığı görmelidir ve görmektedir. Türkiye, sorunun ilgili ülkeler tarafından çözümlenmesini bundan sonra asla beklememelidir. Bu dönem geçmiştir. Sınırdaki sorunlar ABD ile Meksika arasında yaşansaydı ABD uluslararası hukuk kuralını, insan hakları vb. kavramları dikkate almadan Meksika’yı yerle bir edeceğinden hiç kimse asla kuşku duymaz. Rusya’nın Gürcistan’a neler yaptığı hafızalarımızda. Türkiye, bugüne kadar icra ettiği sınır ötesi operasyonlarda uluslararası hukuktan kaynaklanan gereklilik, aciliyet ve orantılılık ilkelerine tam olarak riayet etmiştir. Türkiye’yi savaş suçu ve benzeri nedenlerle suçlayanlar öncelikle kendi kirli geçmişlerine bakmalıdırlar.