SANAYİ SAVAŞLARI

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Sanayi dediğimizde iki anlamı vardır. Geniş anlamıyla endüstriyel üretim dar anlamıyla da otomobil tamirhanelerinin olduğu bölge.

Sanayi dediğimizde iki anlamı vardır. Geniş anlamıyla endüstriyel üretim dar anlamıyla da otomobil tamirhanelerinin olduğu bölge. Her şehirde bulunur. Eğer şoförü olan azınlık içinde değilseniz ve araba sürücüsüyseniz yolunuz bir defa düşmüştür. Orada hayatın yalın bir yüzüyle karşılaşırsınız. Tamirhanelerin hepsi kir pas içinde olsa da inanılmaz bir düzene sahiptir. Ustalar ve çıraklar arasında muazzam bir koordinasyon vardır. Usta sadece araca değil size de bakar. Bir hikaye koleksiyoncusu edasıyla sizi oraya getiren olaylar zincirini inceler ve çözüm yollarını sunar. Kısa vadeli çözümü, orta vadeli çözümü ve uzun vadeli çözümü sabırla sıralar. Kendi önerisini de belirtir. Sanayide daima demlenen bir çay ya da yakınlarda bir çaycı vardır. 

Araban mı bozuldu arkadaşım ne bu detaylar diye aklınıza gelebilir. Çok şükür öyle bir dert yok şimdilik. Olmasın da. Ama sanayi dediğimiz yere biraz daha yakından baksak orada işleyen mekanizmanın, Türkiye’nin işleyişinde nasıl önemli bir yere sahip olduğunu görürüz. Bunun tek gören ben değilim. TRT’de yayınlanan Sanayi Savaşları belgeseli de aynı noktaya tutulmuş. TRT Belgesel’de yayınlanmaya başlayıp gördüğü ilgiden sonra TRT1’de de yayınlanmaya başlayan belgesel, Anahtarcılar ve Çarkçılar isimli iki grubun hurdalıktan topladıkları malzemelerle çalışan birer araç yapma serüvenlerine odaklanıyor. İçlerinde yüksek okul mezunları da var hayat üniversitesi mezunları da. Fevri olanları da sakin olanları da. Her hafta farklı bir proje etrafında yarışıyorlar. Bazen kazanıyorlar bazen kazanamıyorlar ama asla kaybetmiyorlar. Çünkü üretiyorlar. 

Bu belgesel iki noktada ilgimi çekiyor. İlki benzerlerini anlı şanlı uluslararası kanallarda gördüğümüz bir yapımı Türkiye’de çekmeleri. Elbette yerel tatlar belgesele damgasını vuruyor. Menemen de yapıyorlar çay da demliyorlar. Ama ortada yerli yapıma güvenen bir kanal yönetimi, yapımcısına güvenen sanayi çalışanları, tüm ekibe güvenen bir yapım şirketi var. Eminim program yapmanın daha kolay yolları da vardır ama onlar zora talip olmuşlar. Karşılığını da izleyicilerden fazlasıyla görüyorlar. Demek ki en kısa yol her zaman iyi değilmiş, demek ki ortaya anlamlı şekilde konulan emekler izleyicilerden karşılık görüyormuş. 

İlgimi çeken diğer nokta ise; Türkiye’nin içinden geçtiği zor zamanlarda bu ülkenin bir araya gelirse neler yapabileceğini simgelemesi. Kurtuluş Savaşı’nı temsil ediyor adeta sanayi savaşları. Yerli üretime ve milli duruşa selam gönderiyor. Yerli araba yapamazsınız, yerli uçak hayal, yerli insansız hava araçları olmaz diye tepinenlere inat izleyicilerin gözünün önünde bir özgüven kulesi inşa ediyor. Bu yönüyle bir belgeselden daha fazlası. Evet ortada iki ekip var, her hafta bunlardan birisi kazanıyor ama diğeri kaybetmiyor. Ülke için dökülen akıl ve alın terlerinin boşa gittiğini söylemek haksızlık olur. 

Sanayi Savaşları bize herkesin işini en iyi şekilde yapmasıyla nasıl muhteşem bir manzaranın ortaya çıkacağını gösteriyor.