PKK'NIN SEFİRİ GİBİ

Faruk AKTAŞ 04 Eyl 2020

Faruk AKTAŞ
Tüm Yazıları
Macron'un Türkiye karşıtı planları çerçevesinde son uğrak noktalarından biri Irak oldu.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, son dönemde Türkiye’yi kuşatmaya yönelik her planın ya başında ya içinde yer alıyor.

Libya’dan tüm Afrika’ya Güney Kıbrıs’tan Doğu Akdeniz ve tüm Ege’ye, Suriye’den tüm Ortadoğu’ya hemen her yerde Türkiye karşıtı her oluşumda başat rollerden birini oynuyor.

Kendi çıkarını Türkiye’nin kaybetmesine endekslemiş görünüyor.

Hemen her gün bu cephelerden birinde boy gösteriyor.

Macron’un Türkiye karşıtı planları çerçevesinde son uğrak noktalarından biri Irak oldu.

Fransa Cumhurbaşkanı’nın 2 Eylül’de Bağdat’ı ziyaretinde en fazla öne çıkan konu “Irak’ın egemenliği ve dış güçlerin müdahalesi” konusu oldu.

Macron, hem Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih, hem Başbakan Mustafa Kazımi hem de kendisiyle görüşmek için Bağdat’a gelen Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani ile kameraların karşısına geçtiğinde en çok bu konuya gündeme getirdi.

Bugüne kadar “Irak’a dış güçlerin müdahalesi” konusunu en fazla ABD ve İran gündeme getiriyordu.

Her iki taraf da karşı tarafı “Irak’taki dış güç” diye tanımlayarak bu ülkeden çekilmesini istiyordu.

Tahran ve Washington’un bu yaklaşımları hâlâ devam ediyor zaten.

Ancak her iki ülkenin “dış güçlerin müdahalesi”nden kasıtları “Irak’ın iç siyasetine müdahale” konusu.

Ancak Macron’un kast ettiği o değil.

Onun kast ettiği, Türkiye’nin Kuzey Irak’ta PKK’ya yönelik yürüttüğü operasyonlar.

Yani Macron, bu operasyonların “Irak’ın egemenliğine yönelik bir dış güç müdahalesi olduğunu” öne sürerek bunun önlenmesi gerektiğini söylüyor.

Macron’dan bir hafta önce Fransa Savunma Bakanı Florence Parly de hem Bağdat hem Erbil’de temaslarda bulunmuş ve benzer yönde açıklamalarda bulunmuştu.

Bu konunun Fransa’yı bu kadar telaşlandırıp birer hafta arayla önce savunma bakanlarının ardından cumhurbaşkanlarının Irak’a gitme ihtiyacı duymalarının tek nedeni var; PKK.

Türkiye’nin Mayıs ayından başlayarak Kuzey Irak’ta yürüttüğü operasyonlar neticesinde PKK nefes alamaz duruma geldi.

Fransa, bir şekilde bu operasyonları önleyip PKK’ya nefes aldırmaya çalışıyor.

PKK, Fransa tarafından da terör örgütü olarak kabul edildiği için Macron açıkça “PKK’ya operasyon yapılmasın” diyemiyor.

O nedenle “Irak’a dış güçlerin müdahalesinin önlenmesi” yaklaşımı üzerinden bu operasyonları durdurmaya çalışıyor.

Irak’a yaptığı ziyarette de hem merkezi Bağdat yönetimini hem Bölgesel Kürt Yönetimi’ni Türkiye’nin bu operasyonlarına karşı çıkma konusunda cesaretlendirmeye çalıştı.

Gelen bilgiler Macron’un kapalı kapılar ardından görüştüğü Salih, Kazımi ve Barzani’ye, “Siz Türkiye’nin operasyonları karşısında açık tutum alın, ben konuyu Birleşmiş Milletler’e taşıyıp oradan Türkiye aleyhine karar çıkmasını sağlamaya çalışacağım” dediği yönünde.

Bu yönde bir haber PKK’nın yayın organı ANF’de bile yer aldı.

Haberde Macron’un, Türkiye’nin PKK’ya yönelik operasyonlarının durdurulması konusunda BM nezdinde bir inisiyatif başlatacağı belirtildi.

Macron istediği kadar kıvranıp dursun.

Türkiye bir yandan dizini gevşetmeden Kuzey Irak’ta PKK’nın gırtlağına çökmeye devam ederken bir yandan da siyasi ve diplomatik tüm mecralarda söz konusu operasyonların uluslararası hukuka uygun olduğunu ve bunu sürdürmeye kararlı olduğunu vurgulamaya devam etmeli.

Aynı şekilde gerek Bağdat gerekse Erbil nezdinde girişimlerini sürdürerek PKK’nın komşuluk ilişkilerine zarar vermemesinin önemini aktarmalı, ilişkilerin zedelenmesinden en çok kendilerinin zararlı çıkacağını masaya koymalı.

Türkiye sahada ve masada bu gücünü ve haklılığını ortaya koymaya devam ettiği sürece ne Macron ne de başka hiçbir hamisi PKK’yı boğulmaktan kurtaramayacak.