PKK'NIN BİDEN UMUDU YA DA HAYAL KIRIKLIĞI

Faruk AKTAŞ 30 Oca 2021

Faruk AKTAŞ
Tüm Yazıları
Türkiye, ABD'deki seçimleri Biden'ın kazandığının ortaya çıkmasının ardından gerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gerekse de diğer yetkililerin ağzından Washington ile ilişkileri düzeltme yönündeki istek ve iradesini açık bir şekilde ortaya koydu.

ABD’nin yeni Başkanı Joe Biden, önceliğini pandemi ve ekonomik kriz gibi iç sorunlarla mücadeleye vermiş olsa da bütün başkentler açısından önümüzdeki dönem içinde Washington’un yeni politika öncelikleri ve eğilimlerinin nasıl olacağı en çok merak edilen konuların başında geliyor.

Ve ABD’nin yeni dönem dış politikaları tartışılırken Ankara-Washington ilişkileri öyle veya böyle bu tartışmaların içine giriveriyor.

Zira Biden döneminde ABD’nin dış politikasının ana akslarının transatlantik ittifakı güçlendirmek ve Rusya’yı çevrelemek olacağı biliniyor.

Bu aksların nasıl işleyeceği de önemli ölçüde Türkiye-ABD ilişkilerinin seyriyle ilgili olacak.

O nedenle her tartışmada konu dönüp dolaşıp burada düğümleniyor.

Türkiye, ABD’deki seçimleri Biden’ın kazandığının ortaya çıkmasının ardından gerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gerekse de diğer yetkililerin ağzından Washington ile ilişkileri düzeltme yönündeki istek ve iradesini açık bir şekilde ortaya koydu.

Ancak Washington’dan şu ana kadar bu yönde açık ve net bir yanıt gelmedi.

Aksine, Biden’ın kabinesine ve alt birimlere atadığı kişilerin PKK/PYD ile yakın isimler olması ilişkilerin düzelmesi bir yana daha da gerilebileceğinin işareti.

Yeni Dışişleri Bakanı Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın Türkiye’yi “sözde müttefik” olarak nitelendirmesi de Biden yönetiminin bakış açısına yönelik önemli bir emare.

Tüm bunlara Hillary Clinton ile kızı Chelsea Clinton'ın YPG’li kadın teröristlerin hayatını anlatan bir film çekeceği yönündeki haberler, Ayn El Arab’ın (Kobani) DEAŞ’tan alınışının yıl dönümü nedeniyle CENTCOM ve Koalisyon Güçleri’nin YPG’ye yönelik kutlama mesajları vs eklenince Ankara-Washington ilişkilerinin özellikle PKK/YPG’ye verilen destek ve Türkiye’nin güney sınırlarının dışında bir “terör devleti” oluşturma çabaları ekseninde ciddi gerilimlerle karşılaşabileceğini gösteriyor.

Bütün bunlar ABD’den yansıyan ve Ankara-Washington ilişkilerinin olumsuz seyredeceği yönündeki değerlendirmeleri güçlendiren unsurlar ki biz de birkaç yazıda bu unsurlar üzerinden benzer yönde değerlendirmelerde bulunmuştuk.

Ancak bu yazıda dikkat çekmek istediğimiz başka bir konu var.

Malum başta FETÖ ve PKK olmak üzere Türkiye düşmanı çevrelerin büyük kısmı ABD’deki seçim sürecinde Biden’ın yanında yer almış, seçim sonrasında da zafer çığlıkları atmaya başlamıştı.

Özellikle PKK çevreleri, Biden’ın gelişi sonrasında Suriye’den başlayıp Irak’a uzanan sonraki hedeflerinin ise Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusu olacağı bir “terör devleti” kurma konusunda epey umutlanmaya başlamıştı.

Söz konusu kesimler uzun süreden bu yana bu amaçları doğrultusunda Washington nezdinde yoğun girişimlerde bulunuyorlar.

Ancak bu kesimler şu ana kadar ki çabalarından umduklarını bulamamış olacak ki çıtayı düşürmeye başladılar.

PKK’nın Avrupa’daki yayın organlarından Yeni Özgür Politika gazetesinin 28 Ocak tarihli manşetinde buna dair emareler var.

“Biden döneminde Kürtleri ne bekliyor?” başlıklı haber, Avrupa Birliği Türkiye Sivil Koalisyonu isimli bir oluşumun organize ettiği “ABD, Türkiye, Kürtler ve Ortadoğu: Süreklilikler, Zorluklar ve Seçenekler” başlıklı bir konferansı ve bu konferansta yapılan konuşmaları konu alıyor.

ABD’nin yeni yönetiminden çok da fazla bir şeyler beklenmemesi gerektiğini salık veren habere göre HDP Milletvekili Hişyar Özsoy, şunları söylüyor: “Bizde Biden gelirse işler düzelir beklentisi vardı. Ne yazık ki Kürtler böyle bir beklenti içinde ama ne yazık ki bu beklentinin bir karşılığı yok.”

Konferansa katılan PYD’nin Washington Temsilcisi Sinem Mihemed de, ABD’nin kendilerini taktiksel düzeyde sadece DEAŞ’a karşı askeri iş birliği yapılan bir yapı olarak görmesinden yakınıyor ve bunun stratejik ve siyasi bir işbirliğine evrilmesi gerektiğini belirtirken, PKK ve FETÖ’ye yakınlığıyla bilinen CIA Eski Ulusal İstihbarat Konseyi Başkan Yardımcısı Graham Fuller ise, "Taktiksel olarak, bazı durumlarda olabilir ama uzun vadeli olarak ABD’ye ittifak olarak güvenmek hata olacaktır. Üzgünüm ama Batının, ABD’nin ve bölgenin tarihi maalesef bu" diyerek PKK çevrelerinin Biden’a fazla umut bağlamamasını tavsiye ediyor.

Bu arada ABD Savunma Bakanlığı Başmüfettişliği önceki gün ilginç bir açıklama yayınladı.

Buna göre Başmüfettişlik, ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) ve Özel Kuvvetler (SOCOM) Komutanlıklarının savaş hukuku hükümlerini nasıl uyguladıklarına ilişkin bir inceleme başlatmış.

ABD'nin Afganistan'daki kuvvetleri ile Irak ve Suriye'de DEAŞ ile mücadele operasyonunda görevli kuvvetleri kapsayacağı belirtilen incelemenin çapının gerekli görülmesi halinde genişletilebilirmiş.

Hatırlanacağı üzere iki hafta önce ABD Adalet Bakanlığı, Florida eyalet meclisi binasına yapılan saldırıda YPG'li bir kişinin gözaltına alınması ile ilgili olarak, YPG için "terör örgütü PKK'nın alt kolu" ifadeleri içeren bir açıklama yapmıştı.

Her iki gelişme, ABD’de Türkiye ile ilişkileri düzeltme ekseninde YPG’nin de PKK gibi “terör örgütü” kapsamına alınıp bu terör örgütüyle ilişkilerin kesilmesi veya sınırlandırılmasına yönelik bir hazırlık olabileceği ihtimalini düşündürtüyor.

Bu fazlaca iyimser bir yaklaşım gibi görünebilir ancak Biden yönetiminde bu yönde bir çaba içinde olanlar varsa Washington’da Türkiye adına ilişkilerin düzeltilmesi yönünde çaba sarf edenlerin bu kesimlerle daha güçlü bir iş birliğine girmesi yararlı olacaktır diye düşünüyorum.

Hatta hali hazırda Biden yönetiminde yer alanlar arasında böyle bir yönelim yoksa bile ABD Adalet Bakanlığı’nın YPG’nin PKK’nın kolu olduğuna yönelik açıklamasından yola çıkılarak Pentagon Başmüfettişliği’nin yürüttüğü soruşturmaya YPG’nin, gerek Türkiye’ye yönelik gerekse de denetimi altındaki bölgelerde yaptığı terör faaliyetlerinin girmesinin sağlanması önemli olacaktır.