PEYGAMBERİN AHLAKI

Cemalnur SARGUT 21 Şub 2019

Cemalnur SARGUT
Tüm Yazıları
"Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim" diyen bir peygamberin ümmetiyiz.

Her insan doğuştan İslam fıtratı üzerine yaratılır. Fakat huy ve karakter bakımından nefsin zaafları da onu etkiler. Aynı zamanda geldiği ülkenin dini ve özellikleri de bu kulun bu fıtratını ortaya çıkaramamasını sağlar. İşte burada bütün insanlar ilahi davete muhataptırlar. Fakat bu daveti idrak ettikleri ölçüde kâmil insan ve hakiki Müslüman olma yolunda ilerlerler. O halde biz kullar olarak talim ve terbiyeyle ancak bu yolda ilerleyebiliriz. Peygamber efendimiz Allah’ın özel seçtiği ve senin için bütün alemleri yarattığım dediği bir kuldur. Onun yaşantısı güzel ahlakın ortaya çıkışıdır. Bize düşen onun hayatını özümsemek mümin ve Müslüman olarak hayatımızı idame ettirmektir. Her insan için Mahkeme-i Kübra’da iki tane şahit isterler. Bu iki şahitten biri Kuran yani ilim diğeri de Hazreti Peygamberin sünneti yani ameldir. Bu yüzden de peygamberin yaptıklarını yapmak ve ona benzemeye çalışmak her kulun vazifesidir.

Mümin Müslüman olmak aslında Allah’ın verdiklerine razı olmakla alakalıdır. Ve bunun neticesi mutlaka şükürdür. Ama şükür ağzımızla söylemek çok güzel olmakla beraber asıl kazancımız kalbimizin Allah’la ilişkide olması ve verdiklerinden memnun olmasıdır. Müminin hakiki anlamı da budur.  Müslümanlık teslimiyet demektir. Zaten içinde teslimiyet, selam ve hayır olan kelime anlamı Allah’a teslim olmayı ve her şeyi güzel görüp iman ettirmeyi gerektirir. Sıkıntı ve belaları, zorlukla karşılasa bile şikâyet etmez. Bundan dolayı da Müslüman kavramı sadece şekliyle olduğu gibi değil hakikati ile kalpte tecelli etmelidir ki; biz hakiki insan olalım; mümin Müslüman olarak da felah bulalım.

Allah bize sadece Kuran’ı göndermiş olsaydı, biz onu okur anlasak da hal haline getiremezdik. Peygamberin yaşantısı bütünüyle Kuran’ın hakikatidir. Her yaptığı ile örnek almak gerektiğine inanıyorum. Peygambere bağlılık o kadar hat safhaya ulaşmalıdır ki; onun halini giyinmekte zorluk çekmeyelim. Bazı İnsan-ı Kamiller onun her yaptığını taklitte olsa yapmaya gayret ederler. Mesela bir tanesine sormuşlar; “Hiç kavun yedi mi?” O da “peygamber nasıl yedi bilmiyorum, onun için ben de yemiyorum” demiş. Demek ki peygamberin hal ve hareketleri bir mümin için çok büyük bir önem arz ediyor. Bizim şeklinden çok, hal ve hareketlerini ve davranışlarını hal edinmemiz lazım. Çünkü sadece giyimiyle peygamberi ele alırsak, o zaman Ebu Cehil’in de aynı devirde, aynı şekilde giyindiğini hatırlamak gerekir. O halde onun halini, yaşantısını, yaptıklarını, kadına verdiği değeri, İslam’a verdiği değeri, insana verdiği değeri, din, dil, ırk ayırmadan herkese gösterdiği sevgiyi, birleştiriciliğini, kimseyi aşağı görmediğini bilip yaşantımızda uygulamalıyız. Güzel ahlakı tamamlamış bir peygamberden bahsediyoruz. Ancak onunla yaşar ve onun özelliklerini giyinirsek Allah’ın huzuruna çıkacak yüzü bulabiliriz. Bu yolda karınca bile olsak yolunda olmak önemlidir. Gayreti elden bırakmamak gerekir. Gayret geçmişte, gelecekte ve anımızı doğru yaşayabilmek için gösterdiğimiz çabadan ibarettir. Okuyarak, öğrenerek, nefsi terbiyeden geçirerek güzel ahlakı giyinmeliyiz. Güzel ahlak insanın taşıdığı en güzel kıyafettir. Güzel ahlak insana asalet, zarafet ve letafet kazandırır. Bütün kalplerde iz bırakır. Çünkü Allah’ın hoşnutluğu güzel ahlaka bağlıdır.

Herkes kendi hakikatine yani kemaline ulaşabilir. Kendinde tecelli eden Allah’ın ismini ortaya çıkardığı zaman Allah’la ilişkisi tamamlanır. Çünkü ismin hakikati Allah’a aittir. Dolayısıyla böylece kendi kemal noktasına erişir, kendi miracını yapar. İşte o noktada insan kâmil insandır. Bu kemallik peygamberin kemaliyetiyle alakalı olamaz; biz onun cüzüyüz, o ise kül. O ekmeldir biz kendi şahsımızda ancak kemal noktasına ulaşabiliriz. Kemal noktası Kitap ve peygambere harfiyyen uymaktır. Dervişlik, doğru bir hayatla züht ve takvayla Allah’a ulaşmaya çalışmaktır. Güzel ahlak terbiye olmuş bir nefis, güçlü bir irade edep ve adaptır. Kültürümüzde yerleşmiş ne güzel kelamı kibar sözler vardır; “Edep bir tac imiş nuru Hüdadan. Giy o tacı emin ol her beladan” Vesselam...