PETRA

Hakan DİKMEN 09 Haz 2020

Hakan DİKMEN
Tüm Yazıları
Bir kaç aydır virüs nedeniyle evlere kapandığımız günlerde moralim çok bozulmuştu.

Bir kaç aydır virüs nedeniyle evlere kapandığımız günlerde moralim çok bozulmuştu. Çünkü, o günlerde yapacak çok işim vardı. Üniversite için radyo açacaktım. yurt dışında yayın yapan bir televizyon şirketine program hazırlayacaktım. Türk Pop tarihi ile ilgili belgesel çekecektim. Her şey durdu durdu ama benim yaşadığım zaman tükeniyor birbiri ardına geçiyordu. Biraz tembelleşip her gün evin internet çeken bir köşesşnde yaşamaya başladım. Zaten ev internet kafe gibi olmuştu. Herkesin önünde bir bilgisayar hatur hutur çalışıyordu. Alıştığım günlük yürüme mesafemi artık yapamıyordum. Böylesi yapılacak işlerin yanısıra gezecek de o kadar çok yer vardı ki. Hatta bilet ve tur paramı ödediğim Alaska seyahati vardı. Benim için tam bir macera olacaktı. Ardından Ortaasya'da dolanıp atalarımızın izini sürecektim. Bunu hem belgesel olarak çekecek hem de seyahat anısı olarak yazacaktım. Bunun da parasını ödemiştim. Uçak, konaklama ve iç gezi otomobil kiram yandı. Ama, " yenilen pehlivan doymazmış" deyip yeni planlar yapmaya başladım bile. Şimdilik hangi ülkeler olduğunu yazmıyorum. Olursa paylaşacağım. İşte durum bu haldeyken size beni en çok etkileyen mekanları yazmak istiyorum.

Geçen yıl gittiğim  Muhteşem kumtaşı şehri Petra, beni çok etkilemişti. Binlerce yıl önce yaşayan insanları düşünüp onların yaptıkları, MÖ 3. yüzyılda, yumuşak taş kayalıklardan saraylar, tapınaklar, mezarlar, kiler ve ahırlara hayran kalmamak çok zor. Bu muhteşem yapılar Nabati'ler tarafından inşa edilmiş. Bugün çok az tanıtım gerektiren bir Unesco Dünya Mirası Alanı. İnanıyorum ki bu bölge sizi de etkileyecek ve gezi planlarınızda en az iki gün olarak yer alacaktır. Pandemi bitti sayılır. Yapın artık planları.

 Nebati'ler Ürdün'ün bu müstesna şehrinde , oyma yetenekleri, hidrolik mühendisliği, demir üretimi ve bakır rafine etme gibi usta inşaatçılar topluluğu olarak yıllarca yaşamışlar. Bu bölgedeki halkın yok olmasına en büyük nedeni yaşadıkları bir deprem olmuş. Çok kişi ölmüş geri kalanlar da başka yörelere göç etmişler. Şam'dan Arabistan'a giden kervanların ticaret yollarını yıllarca bu bölgede Nebatiler yönettti.  Yapılarının çoğunun sağlam kalmasının nedeni üzerinin kumlarla kapalı kalması ve Şam'dan Arabistana giden yolun değişmesi nedeniyle unutulmuş olması. Bu da günümüzün şansı olmuş ve bize yürüyüş parkurları boyunca gizlenmiş sürpriz mimari ve görsel hazine sunmuş oluyor.

Antik Kent'e, girip yaklaşık birbuçuk kilometre dar kaya aralarından yürüyüp tam, "yahu daha ne kadar yürüyeceğiz de ne göreceğiz" diye düşünmeye başladığınızda karşınıza Petra'nın en etkileyici yerlerinden biri olan "Al Khazneh" olarak bilinen Hazine'nin nefes kesici görüntüsü çıkıyor.  Mezar olarak hizmet etmek için demir yüklü kum taşından oyulmuş olan Hazine, aslında ismini Mısırlı bir firavunun hazinesini en üst katta sakladığı sanılmasından alıyor.  Yunan tarzı sütunlar, oyuklar ve kaideler, duvar işlerinin gerçekten etkileyici şaheserleri yürüdüğünüz yola değiyor.

 

 

Petra nerede?

Petra bugün Ürdün'de bulunan ve MÖ dördüncü yüzyıla kadar uzanan antik bir şehir. Bir zamanlar büyük metropol ve ticaret merkezinin kalıntıları artık önemli bir arkeolojik alan ve turistik cazibe merkezi olarak hizmet vermektedir.

Petra, Ürdün'ün başkenti Kudüs ve Amman'ın yaklaşık 150 mil güneyinde ve Şam, Suriye ve Kızıldeniz arasında yer alıyor. bu coğrafya da onu bölgedeki bir ticaret merkezi olarak ideal hale getiriyor.

Çöl ve engebeli, dağlık araziyle çevrili olduğu göz önüne alındığında, alan, güzel kaya mimarisi ve yenilikçi su yönetim sistemi nedeniyle tarihçiler ve arkeologlar tarafından önemli tarihi eser olarak kabul edilir.

 

 

Petra, binalarında kullanılan taşların rengi nedeniyle “Gül Şehri” olarak da anılıyor. UNESCO bu bölgeyi 1985 yılında Dünya Mirası olarak kabul etti.

Petra şehri, Ürdün'ün güneybatısındaki bölgeye özgü bir Arap Bedevi kabilesi olan Nabatiler tarafından bir ticaret merkezi olarak kuruldu.

Petra'da yaşayan ve ticaret yapan Nabatiler bu şehri kısa süre içinde önemli miktarda zengini olan sanatçıların ve tüccarların yaşadığı bir yerleşim merkezine dönüştürdü. Ama şu bir gerçek ki çalışarak kazananın karşısında daima bir kıskanç bulunur. Bu sefer de  böyle oldu ve  Yunan İmparatorluğu MÖ 312'de bu güzel refah içinde yaşayan şehre saldırdı. Aslında bu saldırı da Nebati'lerin tarih sayfası içinde varlıklarını ortaya çıkardı. Bu saldırının sonunu merak ederseniz hemen size yazayım. Nabati'ler, şehri çevreleyen dağlık araziden yararlanarak Yunan işgalcilerini başarıyla def etti. Dağlar etkili bir şekilde doğal kale duvarı görevi gördü, Petra'yı destekledi. Böylece Yunanlılar başaramadan geri döndüler. Ama bir kez ortaya çıkmışlardı. Bir çok hükümdarın gözü bu bölgeye çevrildi ve bu sefer de Romalılar MS 106'da Petra'yı istila ederek yeni kazanılan bölgeyi ilhak etti ve adını Arabistan Petraea olarak değiştirdi. MilattanSonra sekizinci yüzyılın başlarında, depremlerin de etkisiyle Petra büyük ölçüde terk edildi ve artık ticari, politik ve kültürel olarak önemli bir yer olmaktan çıktı.

Bugün durum nasıl derseniz; 1812'de Petra'nın eşsiz kalıntıları İsviçreli kaşif Johann Ludwig Burckhardt tarafından “keşfedildi”.  1993 yılında Bizans dönemine ait Yunan parşömenlerinin keşfi ve bölgenin kumlar altına gömülmüş daha önce bilinmeyen bir anıtsal yapının uydu görüntüsü ortaya çıktı.  Petra'nın Unesco tarafından Dünya Mirası olma neden ise şöyle;  

"Üstün Evrensel Değeri, ayrıntılı mezar ve tapınak mimarisinin büyük bir kısmında bulunması.

Bunun yanında dini yerler; mevsim yağmurlarını kontrol eden ve koruyan geniş bir sarnıç ve rezervuar ağı ile birleşen kalan kanallar, tüneller ve saptırma barajları ve bakır madenciliği, üstün zeka ve mühendislik özelliklerini sunması.

Tapınaklar, kiliseler ve diğer kamu binaları da dahil olmak üzere geniş arkeolojik kalıntılar günümüze ışık tutması.  

Helenistik mimari cephelerin Khasneh, Urn Mezarı, Saray Mezarı, Korint Mezarı ve Deir ("manastır") gibi geleneksel Nabati kaya mezar tapınağı / mezarları ile kaynaşması, eşsiz bir sanatsal başarıyı göstermektedir. Bir de bunların Milattan Önce yapıldığını düşünürseniz değerini daha çok anlayacaksınız." Denmiş ve dünya miras listesine alınmış.

Nebatiler Kimdir ?

Bu yazımda hep bahsettiğim Nebatiler'i merak etmiş olabilirsiniz. Sizi bilmem benim aklıma hemen Nebatiyağ markaları geliyor. Şaka yapıyorum. Kısaca anlatmak isterim. 

Nebatiler, köken olarak Kuzeybatı Arabistan’da yaşayan göçebe bir kavimdi. MÖ 4. yüzyılda ilk defa tarih sahnesinde göründüler. Ölü Deniz’in 80 km güneyinde, Ürdün Çölünün kenarında yaşıyorlardı. Hayvancılık ve ticaretle uğraşan göçebe kabilelerdi. Saldırılardan uzak güvenli yer Vadi Musa’ya yerleştiler. Burada deve, koyun, keçi ve at beslediler, çölde teraslar kurup üzüm bağları ve zeytin yetiştirdiler.  Daha ne yapsınlar dediğiniz duyar gibiyim ama dahası da var. Onlar, Ticaret yollarını kontrol etmeleriyle de tanındırlar. Baharat, tütsü, yağ ve parfüm ticaretinde ustalaştılar. Romalılar ve Helenistik dönem Yunanlılarıyla; Perslerle ticaret yaptılar. Kervanları Arabistan’dan Akdeniz’e, Mısır ve Mezopotamya’ya sevk ettiler. Ticaret sayesinde çok zengin ve nüfuzlu hale geldiler. Görkemli bir şehir kurdular ve onu geniş̧ bir ticaret krallığının merkezi yaptılar. Kuzeyde Dımaşk’a (bugünkü Şam), Edom’a ve Havran’a, güneyde Kızıldeniz’e kadar krallıklarını büyüttüler.  Demir ve bakır madenlerini kullanmayı öğrendiler. Zeki ve pratik Nebatiler, ticaret yaptıkların milletlerin zenginliklerini ve kültürlerini ülkelerine taşıdılar. Antik Yunanistan, Romen, Mısır, Mezopotamya stilleri harmanlayarak benzersiz bir mimari ile muhteşem Petra şehrini yaptılar. Dediğim gibi, kendi gelenekleriyle sınırlı kalmayan, sıra dışı halk Nebatiler, diğer kültürlere açık insanlardı. Yunan, Roma kültüründen etkilenip yepyeni bir kültür yarattılar. Benzersiz mimari yetenekleriyle görkemli El Hazne’yi yaptılar. Buna görkemli saraylar, muhteşem tapınaklar, mezarlar ve tiyatroyu da  eklediler. Kullandıkları dil Arapçanın temellerini teşkil eden Arami diliydi. Kitabelerinde hekimlerden ve şairlerden söz edilir. Bu güzel ülkenin bu güzel insanlarının sonları ne oldu derseniz; Nebati Krallığı MS. 106 yılında Romalıların istilasına uğradı. Bunca güzelliğin içinde savaşmayı pek sevmezler hatta bilmezlerdi. Bu nedenle Romalılara karşı koyamadılar ve ülkeleri Roma topraklarına dahil edildi. Depremler, değişen ticaret yolları ve Haçlı Seferleri’nin ardından zaten o bölge terkedildi.   Nebatiler de tarih sahnesinden silinip, tarihin derinliklerine gömülüp gittiler.

Petra'da Çekilen Filmler

İsviçreli gezgin Johann Burckhardt tarafından tekrar keşfedilinceye kadar sadece göçebe Arapların bildiği unutulmuş̧, 1400 yıllık bir kayıp şehir olan Petrada çekilen filmler. 

·         Sinbad and the Eye of the Tiger (1977)

·         Indiana Jones: Son Macera (1989)

·         Çölde Tutku (1997)

Diğer film ve dizilerden bazıları

·         Terra X – Expedition ins Unbekannte (1984) TV Seri.

·         Xin A Li Ba Ba (1989)

·         Mortal Kombat: Annihilation (1997)

·         Son of God (2001) TV Dizisi.

·         Mumya Geri Döndü (2001)