ÖNLEMLERİ GEVŞETMEYELİM!

Fehmi KETENCİ 14 Ara 2021

Fehmi KETENCİ
Tüm Yazıları
Haftanın üç günü okul yollarındayım ben. Pazartesi, perşembe ve cumartesi. Pazar günleri okul yok ve ben genelde evdeyim.

      Haftanın üç günü okul yollarındayım ben. Pazartesi, perşembe ve cumartesi. Pazar günleri okul yok ve ben genelde evdeyim. Okul günlerinde Bostancı-Sefaköy Beşyol arasında toplu taşıma kullanarak, toplamda iki saate yakın, yolculuğum var İstanbul’da. Bu günlerde genelde, çok özel bir durum olmadıkça yolculuk planım; Soğütlüçeşme Merkez istsyonuna kadar Marmaray ile, Söğütlüçeşme’de ise bu kez metrobüse aktarma yapıyorum.

      Anadolu yakasında metrobüsün başlangıç istasyonu Soğütlüçesme olduğu için, boş olan metrobüs bulabiliyorum ve özellkle sağ taraftaki tekli koltuklara yerleşerek salı ve cuma sabahları erken, yaklaşık bir saate yakın yolculuğumu, okulun olduğu Sefaköy Beşyol durağına veya çarşamba günü bir diğer okulun olduğu Cevizlibağ durağına kadar kendimi koruma konusunda güvenli bir ortamda toplu taşıma yolculuğu yaparak okullara varabiliyorum. Bu arada geçtiğim yerlerde etrafı gözlemliyorum. İstanbul’un değişen görüntülerine ahlanıp vahlanıyorum.. Gözlemlerimde, bir zaman Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediği gibi İstanbul’a gerçekten ihanet edilmiş.

      Bakınca, gördüklerimizden İstanbul’a ne kadar ihanet ettiğimizi rahatlıkla görebiliyoruz. Toplu taşımada onca yapılanlara rağmen metrobüsün kendi yolunda gittiği E5 üzerindeki o trafik karmaşasından, ben metrobüs içinde rahatça oturabiliyor olmama rağmen, iyice tıkış tıkış olan o trafikte olmadığım için halime şükrediyorum. Bu konuda kendime, iyi ki, iki buçuk yıl önce, artık İstanbul trafiğinde bu kalabalık trafik eziyetine katlanmak istemiyorum gibi radikal bir karar verip, hiç arkama bakmadan arabamı satmışım. O günden beri gideceğim yerlere toplu taşıma kullanarak gidiyorum.

      Bu arada, yaklaşık iki yıldan fazladır pandemi dönemi yaşadığımız bu sürenin önemli bir bölümünü 65 yaş üstü olarak ev hapsine mahkum olarak geçirmek zorunda olduğumuzdan arabaya pek de ihtiyacımız olmadı. O nedenle sattığım arabamın yokluğunu pek de hissetmedim dersen abartmamış olurum. Evde arabaya ihiyaç olduğunda oğlumun arabasıyla o ihtiyacımızı da giderebildiğimiz için arabasız yaşamak pek de zor gelmedi.

      Hala da özel araç eksikliğini hiç hissetmiyorum. Uzun zamandır Marmaray, metrobüs, metro, tramvay, zaman zaman da minibüs dolmuşları kullanarak gitmek istediğim yere rahatlıkla gidebiliyorum.Tabii ki bu yolculuklar sırasında, maskem mutlaka takılı, dezenfektan ve özellikle limon kolonyası sık sık kullanıyor, olabildiğinde sosyal mesafeyi korumaya çalışarak yolculuğumun güvenli olmasına özen gösteriyorum.

      Son günlerde yaşananlara bakınca, pandemide kendimizi koruma konusunda asla ihmal gibi bir zaafa düşmemeliyiz. Eskiden olduğu gibi, belki de daha da sıkı, tüm korunma önlemlerini eksiksiz sürdürmek durumunda olduğumuzu asla unutmamalıyız.

      Koronavirüsün ne yapacağı pek belli değil. Yaklaşık birbuçuk aydan beri stabil, aynı istatistiki çizgisini muhafaza eden pandemi koşullarının ne olacağı konusunda yorum yapamamamız gibi bir durumla karşıkarşıyayız. Üstüne üstlük, Afrika’dan ihraç edilen yeni varyant Avrupa’da birçok ülkede endişe yaratan bir gelişme gösterirken, işin mutlaka ciddiye alıması gerektiğini gösteriyor.

      Sağlık Bakanlığımızın son açıklamasına göre, yeni varyant ülkemizde, biri İstanbul’da, beşi İzmir’de olmak üzere altı kişide görülmüş. Ancak buların ağır vakalar olmadığı şimdilik elde olan bilgilerden.

      Şu anda yaşanan durum pek de rahatlatıcı değil. O nedenledir ki, aldığımız önlemleri asla gevşetmeden ve özellikle de aşılama konusunda olması gerekenleri asla ihmal etmeden üzerimize düşeni mutlaka yapmalıyız.

BİR TUTAM TEBESSÜM

UZAYLI UNUTMAZ!

    Uzayda sıkılan astronotlardan birinin yeryüzündeki uzay üssü ile geyik muhabbeti arasında ilginç bir konuşma geçer,

    - “Alo, Huston!... İlkyardım çantası nerdeydi ya?!...”

    - “Yine ne halt yediniz lan orada!?...”

    - “Çok önemli bir şey yok, her şey yolunda merkez!...Ya, geçenlerde Uşak’ta taşa tuttuğumuz uzaylılarla  karşılaştık da burada, tanıdılar bizi yezitler...Onlar da bizi yoğun taş yağmuru altına tuttular, kırdılar Cemal abinin fanusunu da!...