MÜZİĞE GÖNÜL VEREN ŞEF GÜLSEN YAVUZKAL VE KORAL İSTANBUL: 'MÜZİĞİN BİRLEŞTİRİCİLİĞİYLE BİR ARAD

Gülay YÜCEL 21 Oca 2018

Gülay YÜCEL
Tüm Yazıları
Temel felsefesi, renk-dil-din-ırk ayrımı gözetmeksizin, insan sevgisi ve barış içinde şarkı söylemek olan Koral İstanbul'un kurucusu Gülsen Yavuzkal, YeniBirlik'e koronun çalışmalarından söz etti.

Sanatın kalbi Beyoğlu’nda, soğukça bir İstanbul akşamüstü Koral İstanbul’un şefi Gülsen Yavuzkal’la korosu ile haftada bir yaptığı prova öncesi buluşuyoruz. 

Gülsen Yavuzkal kendisinin, hatırlamadığı bir dönemde müziğe başladığını ki, bunun da anne karnında olduğunu söylüyor. Yavuzkal, “Annemin sesi çok güzeldi, çok şarkı söylerdi evde. Bende zannediyorumki karnındayken de çok şarkı söyledi” diyor... Müzik tutkusunun çok küçük yaştan beri olduğunu, müzik denince her şeyin durduğunu anlatıyor. Koral İstanbul’un kendisinin bir rüyası olduğunu söylerken ki gözlerinde ve sesindeki coşkuyu fark edebiliyorsunuz. Gülsen Yavuzkal, müziğe gönül vermiş, gönlündekileri de başka insanlarla paylaşmak isteyen bir insan... Din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı olmaksızın müziğin birleştiriciliğine inancı tam... En önemli sorunlarının prova yapabilmek için mekan sorunu olduğunu söylüyor. 

Son derece başarılı bir CV, Gülsen Yavuzkal.. Nasıl tarif eder kendini.. Müziğe adanmış bir yaşamı..

Gülsen Yavuzkal, hatırlamadığı bir dönemde müziğe başladı ki, sanıyorum bu anne karnında. Annemin sesi çok güzeldi, çok şarkı söylerdi evde. Ben de zannediyorum karnındayken de çok şarkı söyledi. Müzik tutkusu çok küçük yaştan beri ben de var. Müzik dendi mi her şey duruyordu çocukluğumda da.. İlk hatırladığım ses, Anadolu Kavağı’nda geçti 3-4 yaşlarım, vapurun “vuuu” sesi. Beni şu an bile duyduğumda mutlu ediyor, sesti çünkü, netice de seste müzik olduğuna göre. Bir de komşumuzda bir testi vardı (kiremitten). Onu üflerdim, bir tek ses çıkardı, hangi sesti bilemiyorum, incecik bir sesti, bütün gün onu üflerdim. İlkokul yıllarımda mandolin dersleri başladı. Piyanoya çok tutkum vardı. O yaşlarda koro müziği çok hoşuma gidiyordu, Beatles’ın şarkılarını ezberliyordum. Resim yeteneğim de olmasına rağmen, müziğe yönlendim. Hem konservatuvar eğitimi aldım, hem müzik çalışmalarım devam etti, korolara gittim, piyano dersleri, yüksek okul müzik, konservatuar şan bölümü derken hayatın içinde çalışmalara başladım. 

Bu çalışmalarınız gösteriyor ki, amatör ruhunuzu başarıyla muhafaza edebiliyorsunuz? Zordur, özellikle sanatla uğraşan insanlar için. Nasıl başarıyorsunuz?

Koromuzun içerisinde amatörler de var, profesyoneller de var. Bir kere tamamıyla profesyoneller zaten operada söylüyorlar, belli kurumlarda mesela Devlet Çok Sesli Korosu’nda gibi. Ama onların yaptığı bu iş, bir iş oluyor. Bizim yaptığımız iş değil. Bizim yaptığımız hobi. Daha bir tutkulu. Ama bu da hiç kolay değil. Profesyonel arkadaşlar mütevazi davrandıkları sürece amatörlerde gelişiyorlar. Burası bir okul. O tutkuyla gelen “ben de söylemek istiyorum” diyen, işittiğini ses olarak verebilen insan da bunu yapmalı. Onlar daha hızlı ilerliyorlar ve daha bağlı oluyorlar koroya. Profesyonellerdeki o tevazu olduğu sürece, kucak açtığı sürece amatörlerde bu işte yol alıyorlar ve çok gelişiyorlar. O zaman daha güzel bir harmanlama oluyor, burası bir okul gibi olmuş oluyor, bir sürü insan bu konuda yetişmiş oluyor. 

Çalışmalarınızdan biraz bahsetseniz?

Haftada bir gün toplanıyoruz. Günümüz fiks, çünkü herkesin iş hayatı var. İstanbul zor bir şehir. Seçtiğimiz repertuarda hakikaten koristlerin sevdiği eserler oluyor. Bir kere çok seslilik esas, koroya girenlerin bu seslere uyumu önemli. Dinleyiciye de biz önem veriyoruz, önemsiyoruz. İstediğimiz kadar çalışalım, seyirci yoksa kendi kendimize söyleriz, o da bir zevk aslında. İnsanın kendi kendine söylemesi de. Her insan şarkı söylemeli, sesi güzel olmasa bile. Ama korolarda uyumsuz sesler barınamıyor. Bu bir takım çalışması. Seyircinin de hoşuna gideceği eserleri seçiyoruz. Bizim ülkemizde çok sesli müzik çok yeni. Bunu tanıdığı eserleri çok seslileştirerek söylediğinizde daha keyifli dinliyorlar. Tabii koronun kültüründe bir kaynaşma var. Değişik ülkelerden insanlar var, eserler de böyle. Bunu sunuyoruz seyirciye bazen seyirciyi de alıyoruz şarkıların içine. Tabi buradaki esas, insanların bu eğitimi yapmaları, bu koro içinde, yaptıklarını insanlara sunmaları, insanların bunu dinleyip mutlu olmaları. Bir senkron oluşuyor seyirci ile koro arasında haliyle. Ve çok sesli müziği tanıtmış oluyoruz, onlar için de bir eğitim oluyor. Yani koro için bir eğitim olurken, insanlarla oluşan bu birliktelikte onlar için de bir eğitim oluyor. 

Kimin fikriydi Koral İstanbul?

Koral İstanbul’u kurmak fikri, benim rüyamdı. Çocukluğumdan beri çok istedim korolarda söylemek. Daha büyük bir koronun şefliğini yapıyordum, biraz daha zor oluyordu. Daha küçük bir çalışmayla hareketimiz kolay olacak diye düşündüm. Zorlanmıyor muyuz? Çok. Zorlandığımız konu çok.  

Temel felsefesi nedir?

İstanbul’da yaşadığım, doğduğum, büyüdüğüm için buradaki kültürü görürken Ermenileri görüyordum, Rum arkadaşlarımızı görüyordum, Musevileri görüyordum. Özellikle İstanbul’u güzel yapan, bir Avrupa şehri yapan bu kültür. Önemli olan burada kültürlerin kaynaşmasıydı. Birliktelik, birlikte iş yapmak. Şöyle düşündüm: Din, dil, ırk, cinsiyet... İnsanlar kardeştir. Müzik ortak bir dildir. Din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı gözetmeden bir arada sevgi bağı içinde güzel müzik yapmak. Bu genlerimle mi geldi, yaşadığım kültür mü bana bunu verdi, bilemiyorum, hayatın içinde bir seçişti bu. Herkese gelin diyorum. Çünkü çok güzel kaynaşıyor orada kültürler. Hiç olmazsa müziğin birleştiriciliğinde bir arada olalım. Hakikaten de birleştiriyor. 

Koral İstanbul ne zaman kuruldu? 

2002’de kuruldu. Bu arada biz böyle çok büyük hareketlerle istediğimiz şeyleri yapamıyoruz. Bir kere koronun sorunları neler? Mekanınız olmalı. Bir mekanı kesinlikle kirayla veriyorlar. Üç Horan Kilisesi’nde Ermeni vatandaşlarımız bizi himaye etti. Rumlar yerlerini açtı. Almanlar açtı. Oralarda çalışıyoruz. Müzik yapabilmenin savaşını veriyoruz. Ben koristlerimden ücret almıyorum. Gönüllü çalışıyorum. Ama koronun masrafları var, piyanistin masrafları var. Yer masrafı var, yeri kiralasanız, ısınması vs var. 2002’den beri biz bunu bu zorlukları aşarak yürüttük. Nasıl yürüttük, konserlerimizden elde ettiğimiz gelirleri bir kumbarada topladık. Ama bu paralar sadece koro çalışmalarına harcanmıyor, harcanmadı. Çok yüksek ücretler de talep etmiyoruz ama çarkımızı çevirmek için talebimiz oluyor. Burslu çocuklar için, göçmenler için, hayır kurumları için konserler veriyoruz.

Tarzı nedir? Hangi müzikleri icra eder?

Folk dünyadan, çok sesli önemli. Spirutial, christmas şarkıları, Türk folk. Özellikle yurtdışında gittiğimizde tanıtmak için, dünya folk. Biraz da popüler söylüyoruz. Nostaljik popüler eserler, mesela rock and roll şarkıları, Frank Sinatra’nın şarkıları, Nat King Cole şarkıları, Louis Armstrong şarkıları söylüyoruz. Çok da söyleyemediğimiz şarkı var elimizde. 

Çok ses tek nefessiniz.. Müziğin dili evrenseldir.. Koro hemen her dili kullanıyor, eser tercihlerinde ne etkili oluyor? 

Koronun da keyifle söyleyeceği ama seyircinin de keyifle izleyeceği eserler ama genelde seyirci kıpır kıpır eserleri seviyor. Seyircinin keyif almasına özen gösteriyoruz. 

Her meslek grubundan temsilci var sanırım..

Her meslek var. Öğretmen, doktor, idareci... Her meslekten var. Değişiyor, papaz bile var.

‘Çok değişik konseptlerde konser verdik’

Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul, Çiğdem Akın Defilesi  

Büyükada’da - Adalar Kültür Derneği /İçinden Payton Geçen Şarkılar Konseri 

Şarkı Söyleyen Tramway Konseri ( Uluslararası Tünel Festivali)

2005  Çevre Koleji Konseri 

Alman Konsolosluğu’nda bir çok konser 

İngiliz Konsolosluğu’nda bir barış konseri, kilisede. Roger Short anısına... (2003 senesinde katledilen başkonsolos)

2013 ve 2014  Avusturya Sen Jorj Hastanesi konserleri

2012 Göz Nuru Koruma Vakfı Konseri

İsveç Konsolosluğu’nda barış konseri

Olof Palme’nin hayatını yazan Henrik Berggren’in kitabını çeviren Turhan Kayaoğlu iletişime geçti, Olof Palme’nin 800 sayfalık hayatını çevirdiğini söyledi. “İsveç Konsolosluğu’nda tanıtımını yapacağız, bize o tanıtımı yaparken Olof Palme’nin çok sevdiği Gracias a la vida’yı seslendirir misiniz?” dedi. Tabi dedim. Ve o kitabın tanıtımında konser yaptık. Bütün bunları yaparken, sadece şarkı söylemek değil, değişik kültürlerle tanışıyorsunuz. Ben Olof Palme ‘yi tanıdım, onun yazarını tanıdım, o bir kitap hediye etti, onun hayatını okuyorum.

İstanbul’un kültürel mozaiğini yansıtıyorsunuz.. Dolayısıyla önemli bir kültürel etkinlik başardığınız.. Kültür Bakanlığı vb. ilgili kurumlarını desteği var mı? Neler yapmalılar? Beklentiniz nedir?

Açıkçası biz başvuruda bulunmadık. Daha ziyade firmalardan yardım alıyoruz. Kültür Bakanlığından nasıl bir yardım talep edebiliriz, bilmiyorum. 

Sponsor bulabiliyor musunuz?

Bazı dernekler bize maddi takviyede bulunuyor. Bu tip takviyeler bazı masraflarımızı karşılıyor. Ama yurtdışına gitmek için en azından yarısını korist verse yarısını da bir yerden takviye alsak... Gittiğimiz zaman konserlere gerçekten çok ciddi kabul görüyoruz, coşkuyla karşılanıyoruz. Ve böyle bir koro da yok Türkiye’de.

YUNANİSTAN KONSERİ

08/02/2015’de Yunanistan - Selanik Mandulides Eğitim Kurumları davet etti. Ama biz kendi imkanımızla gittik. Vize konusunda Yunanistan Konsolosluğu yardım etti. Mandulides okullarında konser verdik. Sonra bir yaşlılar evine gittik, o yaşlılar evinde Türkiye’den göç eden Rumlar çoğunluktaydı. Onlara bir konser verdik, dans ettik. Sonra Atatürk’ün evine gittik, ziyaret ettik. Onun bahçesinde onun sevdiği parçaları söyledik.

SİCİLYA KONSERİ

Uluslararası yarışmalarda ve festivallerde yer alıyor mu Koral? 

Evet, festivale Sicilya’ya gittik. Sicilya’da yarışmaya katılmak için daha uzun kalmamız gerekiyordu. O da bizi ekonomik açıdan bağlayacağı için kalamadık. Onlara onların adasından şarkı söyledik. Çıldırdılar, kendi ülkemizden de değişik folk şarkılar söyledik. Aslında amacım, yurtdışına gidip, kendi ülkemizi tanıtan müzikler yapmak...  Yarışmalara katılmak için sponsorluk gerekiyor.

Sizin söylemek istediğiniz bir şey, mesajınız var mı?

 Benim mesajım, kültürel faaliyet, kültürel çalışmalar yapan insanlara biraz daha sivil toplum örgütleri, belediyeler ve firmaların destek vermesi. Galiba en büyük sıkıntımız bu. Müzik eğitimi küçük yaşlarda başlıyor. Ülkemizde ilkokullarda müzik dersine giren müzik eğitimcisi yok. 0-6 yaş çocuğun gelişimi için önemli, 6-12 yaş da müzik eğitimi için önemli. Bu dönemde okullarda müzik öğretmeni yok. Bizim de artık bir müzik kültürümüzün olması lazım. Bu konuda okullarda eğitime daha fazla yer verilmesi gerekir.

Koral İstanbul

İstanbul’un kültürel dokusuna dört dörtlük bir uyum sağlamış olan Koral İstanbul, farklı uluslar, dinler ve ses renklerini çalışmalarında ve konserlerinde tek nefes haline getiriyor. Bugüne dek İstanbul’un  ve  ülkemizin  tarihi ve kültürel önem taşıyan mekânlarinda  konserler  vermeye özen gösteren toplululuğun repertuarı; halk ezgileri, spiritüel ezgiler, klasik ve popüler eserlerden oluşuyor.

Temel felsefesi, renk-dil-din-ırk ayrımı gözetmeksizin, insan sevgisi ve barış içinde şarkı söylemek olan Koral İstanbul, repertuarında ülkemizden ve çeşitli uluslardan seçtiği eserleri Türkçe, Rumca, Ermenice, İbranice, İtalyanca, Arapça, İspanyolca, İngilizce, İsveççe, Zuluca, Japonca gibi farklı dillerde çok sesli olarak yorumluyor. Çeşitli meslek gruplarından oluşan koristler şehrin değişik ve çok uzak noktalarından da olsa haftada bir gün toplanıp 2002 yılından beri çalışmalarına özen gösteriyor. Yunanistan Selanik ve Sicilya –Milazzo şehırlerinde konserler veren Koral İstanbul şu ana  kadar İsveç, Norveç, Almanya, Yunanistan’dan  gelen korolara ev sahipliği yaptı. Koral İstanbul , yurt içi ve yurt dışı konserlerine  devam ediyor..

Koro Şefi: Gülsen Yavuzkal

Küçük yaşlarda müzik eğitimine başlayan Gülsen Yavuzkal, Marmara Üniv. AEF Müzik Bölümünden mezun oldu. İ.Ü. Konservatuarı’nda Prof. Yıldız Dağdelen’den şan eğitimi alan Yavuzkal çeşitli devlet okulları, özel okullar ve üniversitelerde koro eğitimi üzerine çalıştı. Sınavla kabul edildiği Int. Choir of the Foundation Vox Europae Topluluğu’nda Prof. Fritz ter Wey ve Avrupa ve Amerika’nın önemli koro şeflerinden, Prof. Rodney Eichenberger (ABD), Macaristan Cantemus Koral Enst.’nde koro şefi Szabó Dénes, Elisenda Carrasc vb... Koro eğitimi ve yönetimi üzerinde çalıştı. Barok ve Rönesans dönem koro müziği yapıtları üzerine CD kaydı vardır. Sabancı Üniversitesi Klasik Koro ve İAOK şefliğini yapmış olup halen Koral İstanbul, Borusan Çocuk Korosu ve Turkuaz Çocuk Korolarının kurucu şefidir. Çalışmalarına ve konserlerine yurtiçi ve yurtdışında devam etmektedir.