Vakıf Katılım web

​MHP: DÜN, BUGÜN, YARIN..

Avni ÖZGÜREL 04 May 2017

Avni ÖZGÜREL
Tüm Yazıları
Sancı son bir- iki senenin sancısı değil.

Sancı son bir- iki senenin sancısı değil. Yarayı eşelediğinizde sıkıntıların 12 Eylül öncesinden başlayarak sürüklene sürüklene bugüne taşındığını söylemek mümkün. Rahmetli Alparslan Türkeş’in karizmatik şahsiyeti ve ismi çevresinde oluşan saygı halkası dolayısıyla perdelenen meseleler onun vefatından sonra gün yüzüne çıktı.

Soğuk savaş yıllarında siyasetin hakim karakter çizgilerini dönemin koşullarının belirlediği ortamda filizlenen MHP, devlet çekirdeğindeki anlayış doğrultusunda toplumda  ‘anti-komünist’ duyarlılıklara sahip blok oluşmasına katkıda bulundu. 

Söz konusu dönemde MHP’nin fikri dokusunda öne çıkan vurgu ülkücülük, 9 ışıkçılıktı.. Ancak siyaset sahnesinde var olma, daha ötesi ön safta rol üstlenme arzusu MHP’nin söylemine muhafazakar kitlelerin aşina olduğu temaları ekledi. ‘Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin’ diyerek yola çıkmış olan MHP’nin 70’lerin ortasındaki söylemi ‘Türk- İslam sentezi’ne evrildi; değişim Necip Fazıl Kısakürek’in MHP kurultayına katılıp hac ziyaretinden dönen Alparslan Türkeş’le yan yana gelmesiyle perçinlendi.

MHP koalisyon hükümetlerine katıldığı 1973-80 döneminde milletvekili sayısının 1’den başlayıp önce 3’e sonra 16’ya çıktığını da unutmamak, aynı dönemde ülkücü kadroların acımasız, provokasyonlarla çevrili bir çatışma tablosuna çekildiğini göz ardı etmemek lazım.

1980 darbesi geldiğinde durum kaba hatlarıyla böyleydi. 

Sonrası malum… Siyasi yasaklar, Milliyetçi Çalışma Partisi dönemi, 95 seçimlerinde yüzde 8,2’lik oyla baraj engeline takılış.. 1977’de efsanevi lider Alparslan Türkeş’in vefatıyla yaşanan kavgalı kurultaylar ve neticede Devlet Bahçeli’nin genel başkan seçilmesi..

Okurlar 1999’da MHP’nin Devlet Bahçeli liderliğinde katıldığı ilk seçimde yüzde 18’e yakın oy aldığını herhalde hatırlayacaklardır. 15 Şubat 1999’da Abdullah Öcalan’ın Kenya’da yakalanıp Türkiye’ye getirilmesinden bir buçuk ay sonra yapılan seçim, Bülent Ecevit’le birlikte Devlet Bahçeli’yi hükümete taşıdı. Ama aynı MHP 2002’de yüzde 10’luk seçim barajının altında kalarak meclise giremedi. 2007’de yüzde 14, 2011’de 13, 2015 Haziran’ında 16, 2015 Kasım’ında 12 oy aldı.

BUGÜN..

MHP’nin bugününü değerlendirmek için Türkiye’de 2011 sonrası yaşananlara bakmak lazım.. Oslo görüşmelerinin çöp tenekesinden boşalırcasına gündeme döküldüğü 2011 Eylül’ünden sonra Türkiye öyle bir girdaba yakalandı ki MHP sarmalın yıkıcı etkisinden kendini kurtaramadı. Gelişmeleri 2012 Şubat’ında MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifade için savcılığa çağrılması tetikledi.. Gülen Cemaati’nin kurguladığı operasyon MİT’in hükümetin emriyle terör örgütü PKK’yla pazarlık yaptığı iddiasına dayanıyor, bunu İstiklal Mahkemeleri döneminden beri akla gelmemiş vatana ihanet suçu değerlendirmeyi hedefliyordu. Olay görünürde Türk devletinin üç kurumu karşı karşıya getirmişti: MİT, emniyet ve yargı.. Başbakan Tayyip Erdoğan bunun Fetullah Gülen kontrolünde hareket eden devlet yapısına sızmış grubun hükümete karşı örtülü bir darbe girişimi olduğu teşhisiyle harekete geçtiğinde MHP şaşkınlık geçirdi. Devlet Bahçeli basına yansıyan fotoğrafa bakarak AK Parti’ye yüklendi, Hakan Fidan’ın ifade vermeye gitmesi gerektiğini savundu; saldırıyı boşa çıkarmak için hükümetin MİT kanununda değişiklik yapma girişimine de karşı çıktı. Bir yıl sonra Mayıs ayında İstanbul’da patlak veren Gezi Parkı protestoları Devlet Bahçeli’nin gözünde Tayyip Erdoğan’ın hoşgörüsüzlüğünün sebep olduğu olaylar dizisiydi. 2013 sonunda 17-25 Aralık tuzağı ortaya çıktığında da Devlet Bahçeli dolayısıyla MHP,  tabloyu ‘cemaat’ boyutuyla görmedi. Gülen Cemaati’yle yıldızı hiç barışmamıştı MHP’nin, ama siyasi mücadele söz konusu olunca tehlike ne boyutta olursa olsun önüne perde gerilebiliyordu. Nitekim MİT’e ait TIR konvoyu Adana’da durdurulup arandığında da Devlet Bahçeli bunu Tayyip Erdoğan’ın tehlikeli oyununun açığa çıkması olarak değerlendirdi. 2014 Mart’ında Gülen Cemaati’nin devletle kavgasının istihbarat/casusluk boyutuna vardığını gösteren bir gelişme yaşandı. Suriye’deki gelişmeleri değerlendiren dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu'nun gizli toplantısının ses kaydı basına sızdı. Devlet Bahçeli’ye göre skandalın sorumlusu Tayyip Erdoğan’dı ve ‘Cemaat denilerek izah edilemezdi..’ 

Türkiye bu tabloda 2014 Ağustos’unda cumhurbaşkanlığı seçimine gitti. Siyasi mücadele cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasında şekillenen CHP-MHP işbirliğiyle yeni bir boyuta taşındı. Kışkırtıcı saldırgan bir dille geçen kampanyanın aktörlerinden biriydi Devlet Bahçeli… Ancak her şeye rağmen Tayyip Erdoğan halk oyuyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanı sıfatıyla çıktı seçimden.. Siyasette taşların yerinden oynayacağı belli olmuştu. Ahmet Davutoğlu’nun genel başkanlığı ve başbakanlığında AK Parti yola devam ederken 2014 sonunda Erdoğan’ın emriyle yakın döneme damgasını vuran DEVLET- FETÖ hesaplaşması başladı. Zaman Gazetesi ve Samanyolu TV başta olmak üzere örgütün yayın kuruluşlarını kapsayan operasyonda Devlet Bahçeli ilk kez farklı bir tutum belirledi. ‘Suç varsa gereği yapılır..’ dedi. 

Bu noktada adeta bir yerlerden düğmeye basılmışçasına MHP teşkilatlarından Devlet Bahçeli’ye saldırılar, olağanüstü kurultay talepleri gelmeye başladı. İl ve İlçe teşkilatlarının yönetim katına tırmanan eleştirileri görevden almalarla göğüsleyen Devlet Bahçeli saldırının Fetullah Gülen’in talimatıyla başlatıldığını hissetse de emin değildi. Hoşnutsuzluğu beklentilerini karşılamadığı isimlerin ortalığı bulandırmasına bağlıyordu. Ancak rahatsızlığın boyutu ne olursa olsun 7 Haziran genel seçimlerinde alınan yüzde 16’lık oy ve TBMM’de 80’lik güç eleştirileri bastırdı. MHP için AK Parti’yle koalisyon ihtimali başta olmak üzere iktidar yolunu açan bir gelişmeydi bu. Siyasi tabloda kilit rol oynayacağı anlaşılan Bahçeli’ye CHP liderinden başbakanlık teklifi bile gitti. Ama MHP önerilen tüm formüller konusunda isteksizdi ve Kasım’da yeniden seçime gidilmesini öneriyordu. AK Parti’nin CHP’yle ‘İstikşafi’ görüşmelerinden netice alınamayınca Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın insiyatif almasıyla halk 1 Kasım’da bir kez daha sandık başına gitti. Sonuç malum; MHP’nin oy oranı yüzde 12’ye milletvekili sayısı 40’a düştü

YARIN..

Perşembenin geleceği çarşambadan belli olur lafının denk düştüğü tablolardan biri MHP’nin içinde bulunduğu durum. 

1 Kasım 2015 seçim sonuçlarının açıklanmasıyla MHP içindeki rahatsızlık zemberekten boşalmışçasına yansıdı… Merak Akşener’in başını çektiği muhalif hareket MHGP teşkilatının neredeyse bütününü kuşattı. Öyle ki MHP kurultayı toplansa muhaliflerin Devlet Bahçeli dahil yönetimi alaşağı edecek güçte ve kararlılıkta olduğu görünüyordu. Bahçeli’nin 2018’de olağan kurultay sözüne kulak veren yok gibiydi. Mahkeme kararlarının kumar masasında atılan kağıtlar misali birbiri üzerine düştüğü, birinin diğerine baskın geldiği dönem devam ederken 15 Temmuz cumhuriyet tarihinin en önemli hadiselerinden biri gerçekleşti; FETÖ’nün planladığı bir askeri darbe girişimi oldu.

Darbe girişimi ve sonrasında Devlet Bahçeli gerek partisini ve kendisini gerekse Türk devletini hedef alan saldırının nereden geldiğinin farkında olduğunu gösteren bir siyasi çizgi ve söylem benimsedi. Daha önce karşı çıktığı başkanlık sistemi Bahçeli’ye göre FETÖ ve artıklarını devletten kazıyabilmek için artık elzemdi. AK Parti’yle MHP birlikte anayasa değişikliğini hazırladılar. Bahçeli’nin isteği üzerine proje ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ olarak isimlendirildi.

SONUÇ

Gelinen noktada siyasetin yeniden şekilleneceği 2019 sürecinde MHP’nin geleceği konusunda farklı yorumlar var elbette. Yaşananların MHP’de derin yara açtığına ve bunun kolay kapanmayacağına şüphe yok.. Esasen FETÖ yapılanmasının med-ceziri andıran saldırılarının benzer ya da farklı boyutlarda tekrarlanmayacağının garantisi de yok.

Sonuç olarak; ihtiyat payını elden bırakmaksızın ama uzun yıllar MHP dahil Türk siyasetini izlemiş olmanın verdiği hissiyatla önümüzdeki dönemde MHP’nin AK Parti’yle siyasi işbirliğinin uyum yasaları kapsamında devam edeceği ve iki partinin 2019 seçimlerine ortak listeyle gireceği kanısındayım. Seçimden sonra AK Parti listelerinde MHP kontenjanından seçilen milletvekilleri TBMM’de müstakil grup teşkil edebilirler elbette.