​MEVDUAT PİYASASINDA OLİGOPSON VE FAİZ REKABETİ: REKABET KURUMU VERSUS MERKEZ BANKASI

Prof. Dr. D. Murat DEMİRÖZ
Oligopson piyasası çok sayıda satıcı ve az sayıda alıcının bulunduğu piyasadır.

Oligopson piyasası çok sayıda satıcı ve az sayıda alıcının bulunduğu piyasadır. Genelde az sayıda alıcı veya satıcının bulunduğu piyasalarda piyasadaki fiyat ve miktar oluşumları herşeyden çok firma stratejisine bağlıdır. Oligopson piyasasında da firmalar ya miktar rekabetine girip fiyatı rekabetçi fiyatın altına ama tek alıcılı piyasa olan monopson piyasasının üstüne çıkarırlar, ya da alıcıların hepsi centilmen anlaşması imzalayıp bir alıcı karteli oluşturarak satıcılara çok daha düşük olan monopson fiyatını dikte edebilirler. İlk durumda alıcı firmalar birbirlerine bakarak karar alırlar ama birlikte hareket etmezler. İkinci durumda ise alıcı firmalar kendi aralarında belli bir güveni tesis ettikleri ve belirsizlik çok düşük olduğu için alıcı kartelinin avantajından istifade ederler. Her iki durumda da alıcı firmalar maliyetleri normal piyasa fiyatının çok altına indirdikleri için aşırı kâr elde ederler.  Üçüncü bir alternatif ise, alıcı firmaların birbirlerine güvenmeyip, rakiplerini piyasadan atmak istedikleri ve belirsizliğin çok yüksek olduğu fiyat rekabeti durumudur. Bu durumda alıcı firmalar rakiplerinin satıcılarını da ele geçirmek için fiyatları sürekli arttırmaya başlarlar. Doğal olarak bu alıcı firmaların kârlarının azalmasına yol açar. Fiyatlar nereye kadar artar? Eğer alıcı firmaların kendi satış yaptıkları piyasada da oligopol, yani az sayıda satıcı ve çok sayıda alıcılı bir piyasa yapısı varsa, o takdirde alıcı oldukları piyasadaki fiyat rekabetinden doğan maliyet artışını satıcı oldukları piyasadaki fiyat artışları ile tazmin ederler, hatta üstüne bir miktarda kâr elde edebilirler. Alıcı oldukları piyasadaki satıcılar kazanırken ve satıcı oldukları piyasadaki alıcılar çok ciddi zarara uğrar ve bu irrasyonel yapıda kazanan sadece bir avuç firma sahibi ve alıcı piyasasındaki satıcılar olur. Toplumsal refah düşer, kaynak tahsisi ve gelir dağılımı bozulur.

“Hocam ne ders anlattınız be?”, diyeceksiniz. Meramım sizi sıkmak değil. Son bir haftadır Cumhurbaşkanımızın Başdanışmanı ve benim sevgili ağabeyim Cemil Ertem bankacılık sektöründe eksik rekabet yüzünden ciddi faiz artışları olduğundan yakınmakta ve Rekabet Kurumunu göreve çağırmaktadır. Rekabet Kurumu da, “Bu bizim vazifemiz değil.”, mealinde cevap vermiştir. Faizler neden artmaktadır, hangi piyasada artmaktadır ve genel durumu nasıl etkilemektedir? 

Bankacılık sektörü, aslında bir Janus gibidir, (Janus bir yüzü sağa, bir yüzü sola bakan iki yüzlü Roma tanrısıdır), bir yüzü mevduat piyasasına bir yüzü de kredi piyasasına bakar. Türkiye’de bankalar mevduat piyasasında oligopsonist kredi piyasasında ise oligopolist durumdadır. Ancak normal sanayi firmalarından bir farkları vardır: Alıp sattıkları metaın, yani paranın, arzını kendileri belirlemezler. Para arzını Merkez Bankası belirler. Para miktarı daralınca, ister istemez bankalar da mevduat yarışı içine girerler. Bu yukarıda tanımladığımız üçüncü alternatife, yani oligopsonist piyasada fiyat rekabetine örnektir. Tabiî ki, buradaki durumu “faiz rekabeti” olarak tanımlamak zorundayız. Faizler nereye kadar artar? Bunun sınırı kredi piyasasındaki talebe bağlıdır. Çünkü bankalar mevduat faizlerindeki artışın bütün maliyetini kredi verdikleri firmalardan kredi faizlerini yükselterek çıkarırlar. Pekiyi, kredi talebini ne oluşturur? Yatırımlar. Faiz arttıkça bankaların birim kredi gelirleri artarken toplam kredi hacmi daralmaya başlar. Kredi hacmindeki daralma kritik bir yerde banka gelirlerindeki artışın durmasına ve sonra da, hızla düşmesine yol açar. İşte bu kritik nokta da faiz artışı durursa, bankaların kârları maksimize edilir. Ancak bu faiz artışının durması için bankalar arasında anlaşma gerekir ki, zaten böyle olsaydı “faiz rekabetine” girmezlerdi. 

Sayın Ertem’in önerisi, yani Rekabet Kurumu’nun faizlere müdahalesi ve bir faiz tavanı deklare etmesi iktisat biliminin temel mantığına uyar. Ancak, kaç tane iktisatçı oligopson piyasasında fiyat rekabeti ve fiyatların sürekli artma ihtimalinden haberdardır veya bu konuyu merak etmiştir, şüpheliyim. Hele Rekabet Kurumu gibi ağırlıklı Hukuk, Siyasal Bilgiler ve Kamu Yönetimi mezunlarından oluşan ve kendi görevini basit bir ticari uyuşmazlık mahkemesi olarak görebilen bir yapı bu meseleyi ele alır mı, ele alabilecek donanıma sahip mi veya ele almak ister mi, ondan da şüpheliyim… Zaten bir tavan faiz uygulaması kaynak tahsisi ve gelir dağılımında farklı problemlere yol açabilir.

“O zaman çözüm nedir Hocam? Siz de hiç somut bir şey söylemiyorsunuz?” dediğinizi duyar gibiyim. Çözüm basittir: Bankaların alıp sattığı meta paradır. Paranın arzı da reel olarak Türkiye’de kıtlaşmıştır. Merkez Bankası dövizi kontrol etmek (sözde dalgalı kur rejimi var bir de) için “fincancı katırlarını ürkütmeden” faizi Ali Cengiz oyunları ile arttırmaya çalıştığı müddetçe de bu para kıtlığı devam edecektir. Merkez Bankası elini korkak alıştırmamalıdır, piyasaya likidite vermeli ve vatandaşı rahatlatmalıdır. Okyanus ötesinden kulağına kar suyu kaçan “faiz indi – döviz bindi” iktisatçıları hemen vaveylayı basacaklardır, “Aman enflasyon yükselecek!”, diye… Hiç kulak asmam: Ekonomide iş, istihdam artacak, vatandaş biraz rahatlayacaksa varsın enflasyon %15 olsun, “vız gelir tırıs gider”.

YILLIK İZİN 

Sevgili okuyucularım, bayram ertesinde yıllık izne çıkacağım için bir müddet yazılarıma devam edemeyeceğim. Sizlerle 14 Temmuz Cuma günkü yazımla buluşmak üzere şimdilik “Allahaısmarladık!”, diyorum…