​KRAVAT BAĞLAMA BİÇİMLERİ

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Osmanlı Ordusu, Viyana önlerine gittiğinde sadece silahlarını değil alışkanlıklarını da taşımışlar.

Osmanlı Ordusu, Viyana önlerine gittiğinde sadece silahlarını değil alışkanlıklarını da taşımışlar. Devletin uzak noktalarından Yemen’de yetişen kahveler, Viyana önlerine askerin tüketim maddesi olarak gelmiş. Kuşatma kalkmış ve ordu İstanbul’a dönmüş. Dönerken geride bırakılanlar arasındaki kahveler Viyana kafelerinin kuruluşuna vesile olmuş. Bu hikayenin doğruluğu konusunda tartışmalar var ama genel hatlarıyla tutarlı görünüyor. Kültürel etkileşim ilginç şekillerde kendini gösterir. 

Kravatına kahve dökülmüş olsa gerek işe kahveyle başladığına göre ya da henüz sabah erken vakitte uyanamadın kahveni içmedin diye düşünüyor olabilirsiniz. İkisi de değil. 

Kravattan söz etmek istiyorum. Kravatın Hırvatlardan ortaya çıktığını pek çoğumuz biliyordur. Ama bu aksesuarın Avrupa’da yaygınlık kazanması Hırvatların paralı asker olarak Fransız ordusunda yer aldığı zamanlara dayanıyor. Hırvatların ayırıcı unsuru olan kravat zamanla bir moda haline gelmiş. Tanzimat, ah o Tanzimat, birçok alışkanlığı olduğu gibi kravatı da Türkiye’ye getirmiş. Kravatın Türkiye’ye geliş güzergahı aynı zamanda kültürel etkileşimin zaman içinde aldığı şekli gösteriyor. 

Kravat zaman içinde Hırvatları diğer milletlerden ayıran bir özellik olmaktan çıktı. Tüm dünyayı birbirine bağlayan, benzeştiren bir alamet oldu. Sistemin dışında kalmak isteyenler kravat takmamakla tanımlar oldu kendisini. Stüdyoya tıkılan gazeteciler o kravatı nereye bağlayacaklarını şaştılar. Ya da müflis bir ülkenin başbakanlık koltuğuna oturan genç bir politikacı kravat takmamakla küresel sisteme baş kaldırdığını simgeler oldu. Ucuz, basit numaralar için kravat takmak da takmamak da birer kamuflaj halini aldı. Takım elbise giymeyi kabul edip kravatı takmayan bir İranlı devlet adamları var herhalde kitlesel olarak. Evden acele çıkmış görüntüsü veriyorlar, ayrı konu. 

Kişisel olarak kravatla imtihanımı yeni vermiş birisiyim. 11 yaşında ortaokula başladığım günden itibaren kravatla aram pek hoş değildi. Kravatın üzeri yatılı okulun yemek menüsünü yansıtacak kadar renkliydi. Kravat bağlamayı ise yıllar boyunca hiç bilmedim. Bilmek istediğim zamanlarda ise beceremedim. Kravat takmaya başladıktan yaklaşık otuz yıl sonra, bir internet videosundan kravat bağlamayı öğrendim. Bu beni mutlu etti, çünkü hayatımdaki bir ayrıntının içine dahil olmuştum. Bağlama şekli ise Windsor. Tahttan feragat eden Sekizinci Edward’ın Winsdor dükü olarak anılmasına bağlıymış bu bağlama biçiminin ismi.   Kravat Hırvatistan’dan, modası Fransa’dan, bağlama şekli İngiltere’den... Neden öğrenmem için otuz yıl geçtiği şimdi daha iyi anlaşılıyor. 

Lafı şuraya getireceğim: Hepimizin birbirimizden öğreneceği çok şey var. Gördüğümüz şeyleri bünyemize alırken göstereceğimiz farklılıklar var. Yakın zaman içinde kravatın tüm bağlama şekillerini öğrenmeyi umut ediyorum. Çünkü hepimizin herkesten olduğu gibi kendimizden de öğreneceği çok şey var. Türkiye’nin ve dünyanın gündemi hızla değişirken kültürün hiç beklemediğimiz kapılardan girdiğini hatırlamakta fayda olabilir. Savaşla başlayan bir etkileşimin kültürle devam ettiğini ve mücadelelerin hiç bitmediğini sadece şekil değiştirdiğini kravat bize usulca anlatıyor. Tarihi, modası ve bağlama biçimleriyle...