KORONAVİRÜS İLE "SOYLU" MÜCADELE

Faruk AKTAŞ 14 Nis 2020

Faruk AKTAŞ
Tüm Yazıları
Koronavirüs ile ilgili aldığı önlemler dünyada örnek gösterilen Türkiye'de hükümet, salgın konusunda neredeyse havlu atmakta olan İtalya'dan, İspanya'dan, İngiltere'den ABD'den çok daha sert eleştirilere maruz kaldı.

Koronavirüs salgını başladığı ilk günden bu yana CHP başta olmaz üzere muhalefetin büyük kesimi, “sokağa çıkma yasağı ilan edilsin” talebini dile getirdi, getiriyor.

Hükümet ise bu taleplere hep ihtiyatlı yaklaştı.

Tümden bir yasak yerine aşamalı olarak sokağa çıkışları azaltma yoluna gitti.

Doğrusu da buydu.

Lakin cuma günkü Bilim Kurulu toplantısında alınan tavsiye kararı ve meteorolojinin verdiği hafta sonu Türkiye genelinde havanın güneşli olacağı yönündeki bilgi üzerine hükümet, 31 ilde iki günlük bir sokağa çıkma yasağı kararı aldı.

Sonrası malum…

Kimi yerlerde büfe ve küçük marketlerin önünde uzun kuyruklar oluştu.

İtişmeler, kakışmalar falan.

Ve ardından hükümeti yerden yere vuran eleştiriler.

Koronavirüs ile ilgili aldığı önlemler dünyada örnek gösterilen Türkiye’de hükümet, salgın konusunda neredeyse havlu atmakta olan İtalya’dan, İspanya’dan, İngiltere’den ABD’den çok daha sert eleştirilere maruz kaldı.

Eleştirilerin en çoğu da “sokağa çıkma yasağı ilan edilsin” diye yırtınan çevrelerden geldi.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, tüm bu hengâmenin ortasında üyesi olduğu hükümetin daha fazla haksız yere yıpratılmaması için soyadına yakışır bir davranış göstererek tüm sorumluluğu üstüne alıp istifa etti.

Soylu’nun istifasının ardından başta PKK ve FETÖ olmak üzere tüm terör örgütleri yandaşları ile uzun süredir onlarla aynı kulvarda yer almakta herhangi bir beis görmeyen CHP ve diğer bazı muhalif çevrelerde bayram havasında kutlanırken başta Doğu ve Güneydoğu’daki Kürt nüfusu olmak üzere hükümetin terörle mücadelesine güçlü destek veren toplumun geniş bir kesimi derin bir üzüntüye boğuldu.

Neyse ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan istifayı onaylamayarak hem sözü ettiğimiz çevrelerin hevesleri kursaklarında bıraktı hem de Soylu’nun çok daha güçlü bir şekilde görevine devam etmesinin yolunu açtı.

“Sokağa çıkma yasağı”na geri dönecek olur isek…

Bendeniz şahsen ilk günden bu yana böyle bir yasak kararına gerek olmadığını, bunun hem üretimin durmasına neden olması nedeniyle ülkeyi ciddi bir sıkıntıya sokacağını hem de açlık endişesinin geniş halk kitlelerini market ve bakkallara yönelteceğini, bir süre sonra bunun önünün alınmasının imkânsız hale geleceğini ve Türkiye’nin ciddi bir kaosa sürüklenebileceğini dile getirmeye çalıştım.

Elbette Bilim Kurulu’nun sosyal izolasyon talebi yerinde bir taleptir ki zaten toplumun yüzde 80-90’ı buna uyuyor.

Ancak toplum yönetimi, kamu yönetimi, devlet yönetimi hastayı yoğun bakım odasına alıp ameliyat etmeye benzemiyor.

Çok sayıda darbe ve bu darbeler döneminde sayısız sıkı yönetim, olağanüstü hal ve sokağa çıkma yasağı görmüş bir toplumda benzer çağrışımlar yaratacak yasakların korku ve paniğe yol açması kaçınılmazdır ki cuma günü olanlar bunun küçük bir provasıydı.

Denilebilir ki koronavirüs nedeniyle bir sürü ülkede benzer yasaklar ilan edilmedi mi, edilmiyor mu?

Edildi ve ediliyor da…

Ancak o ülkelerin hali ortada.

Buna iyi örnek olarak Çin gösterilebilir ama Türkiye Çin değil.

Türkiye Çin olsaydı, salgınla mücadelede dünyada örnek gösterilen bir başarı sergilemesine rağmen hükümeti böylesine yerden yere vuran çevrelerin büyük kısmı idam edilmiş, geri kalanlar da içerde olurdu.

Elbette çok mecburi kalınırsa böyle bir yasak ilan edilebilir.

Ancak ben Türkiye’nin hâlâ o aşamada olmadığını düşünüyorum, inşallah o aşamaya da gelmeyiz.

Toplumda korku ve paniği tetikleyecek tümden sokağa çıkma yasağı yerine mevcut önlemlerin kapsamının genişletilmesinin daha doğru ve daha yararlı olacağı kanısındayım.

Söz gelimi hafta sonu sokağa çıkma yasağı yerine park ve bahçelerde toplu yürüme, piknik yapma yasağı gibi uygulamalara gidilseydi çok daha makul olurdu.

Her musibette bir hayır var derler…

Geçen hafta sonu hem bu musibete tanık olduk hem de yasak yasak diye tutturanların büyük çoğunluğunun asıl niyetlerinin ülkenin salgından korunması değil tam tersine salgının tüm ülkeyi sararak devletin ve hükümetin felç olmasını sağlamak olduğu ortaya çıktı.

Şimdi yapılması gereken bu salgınla mücadeleden zaferle çıkmak ve Türkiye düşmanı çevrelerin heveslerini kursaklarında bırakmak için tüm ülkenin akıl ve bilim ışığında el ele vererek birbirine kenetlenmesidir.