​KÖRFEZ ÜLKELERİ VE KATAR SORUNU II

Vehbi BAYSAN 08 Tem 2017

Vehbi BAYSAN
Tüm Yazıları
Geçtiğimiz çarşamba günü Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır dışişleri bakanları Katar sorununu görüşmek üzere başkent Kahire'de 'acilen!' bir araya geldi.

Geçtiğimiz çarşamba günü Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır dışişleri bakanları Katar sorununu görüşmek üzere başkent Kahire’de ‘acilen!’ bir araya geldi. Ardından düzenlenen basın toplantısını izledim baştan sona. Mısır dışişleri bakanlığı basın sözcüsünün isim isim çağırarak söz verdiği her dört ülkenin yerel basınının ‘çanak’ sorularının arasından sızabilen yabancı basın mensupları gerçekten merak edilen pek çok soruya yanıt almaya çalıştılar, ama nafile!

Her dört bakan da Katar’ın 13 maddelik talep listesine verdiği ‘olumsuz’ yanıttan duydukları rahatsızlığı ilettiler. Basınla yapılan soru-cevap oturumundan anladığımız ‘Katar meselesinin’ daha da devam edeceği ancak, 13 maddelik talep listesine herhangi bir ekleme yapılmamış olması olumlu bir işaret olarak görülebilir.

Talep listesinin en önemli maddelerinden biri Türk askerlerinin ülkeden ayrılmasıydı. Bariz bir şekilde Körfez ülkelerinin Türk askerinin mevcudiyeti üzerine gideceğini ve Katar’ı bu noktadan köşeye sıkıştırmaya çalışacağını bulunduğum ortamlarda zikretmiştim. Son derece duyarlı davranan Türkiye, toplantının yapıldığı saatlerde en üst düzeyden, Cumhurbaşkanının ağzından, Katar talep ederse askerlerin ülkeyi derhal terk edebileceklerini duyurdu. Perşembe günkü gazeteler bu önemli haberi manşetlerine taşıdılar.

Katar yönetiminin elini rahatlatan bu açıklama Türk devlet ferasetinin güzel bir örneği olarak tarihe geçecektir.

Türkiye, alicenaplık göstererek müşkül durumdaki Katar’ın yanında olacağını sadece lafta bırakmamış ve olabilecek en kısa sürede hem ülkenin güvenliğine katkıda bulunmak hem de uygulanan ambargo dolayısıyla gıda sıkıntısı baş göstermeden pek çok temel ürünü ulaştırarak kardeşlerinin yanında olduğunu göstermiştir.

Türk kamuoyunda detaylarıyla bilinmese de, Katar devleti son yıllarda Türkiye’nin her daim yanında yer almış ve yatırımlarıyla ülke ekonomisine katkısını sürdürmüştür. 15 Temmuz meş’um darbe girişiminde ve sonrasında Türkiye’nin yanında yer almış, medyasıyla da darbecileri lanetleyen yayınlarını sürdürmüştür.

Katar Sorununun Geleceği - Bundan Sonra Ne Olacak?

Aslında bu soruya yanıt, 13 maddelik talep listesinde bulunabilir. Bunlardan en önemli bazı maddeleri inceleyelim.

Madde 1: İran ile diplomatik ilişkilerini kes! İran bölgede abartıldığı kadar etkin ve yetkin mi? Elbette değil, ancak, ortada görünenden çok daha büyük bir sorun var!

2013’te Atom Enerjisi Kurumu (IAEA)’nun detaylarını belirlediği ve Temmuz 2015’te Obama yönetiminin başarılı diplomasi süreciyle imzalanan İran nükleer anlaşması bölgede hiç hoş karşılanmadı. Tahminlerin aksine İran’ın kendisinden talep edilen şartları kısa sürede yerine getirmesi; uranyum zenginleştirme programını durdurup ağır su (depleted water) ile sayıları 20 bin kadar olan sentrefüjleri imha etmesi bardağı taşıran damlalar oldu.

İran artık uluslararası siyasette yerini alabilir, bölge siyasetinde daha aktif rol alabilirdi.

Oysa, de-facto ve oldukça hızlı gelişen bu yeni durum bölge ülkeleri açısından hiç de arzu edilir değildi.

Bu durumda, örneğin İsrail, iç ve dış argümanlarını oluşturduğu ve Netenyahu gibi modası geçmiş siyasetçilerin ısrarla kullandığı ezeli düşmanının kaybediyor. Körfez ülkeleri ise on yıllardır ikinci sınıf vatandaş muamelesi çektikleri ve ülkelerinin asli unsurları olan aşiretlerin mensubu Şiilerin hamisi olabilecek bir İran’ı asla görmek istemiyorlar.

Onlara göre İran uluslararası ambargolarla olabildiğince baskı altında tutulmalı ve zayıflatılmalıydı.

Nükleer anlaşmadan en fazla zarar gören ülke nüfusunun yüzde 10 - 15’i Şii olan Suudi Arabistan oldu. Ekonomisini petrol gelirlerinden idare ediyor olmanın bedelini çok ağır ödedi. İran ile nükleer anlaşma ertesinde milyonlarca varil İran petrolünün piyasalara girecek olması olasılığı dahi petrol fiyatlarının düşüşünü tetikleyen önemli etmenlerden oldu. 100 doların üzerinde seyreden ham petrol fiyatları o tarih itibariyle istikrarlı şekilde düşüşle yirmili dolarları dahi gördü ve son aylarda ellili dolarlar düzeyinde seyrediyor.

Suudi Arabistan ekonomisini yakından izleyen Uluslararası Para Fonu (IMF) yetkilileri bu şekilde devam ederse Suudi Arabistan’ın beş yıl içinde iflas edebileceği yönünde açıklamalarda bulundular.

Suudi Arabistan acilen önümüzdeki beş yıl içinde petrole dayalı ekonomiden çıkış taslağını resmi devlet programına aldığını duyurdu.

Suudi Arabistan’a göre de ekonomik nedenler de dahil İran, uzun süreli ambargolarla ezilmeli, zayıflatılmalı ve baskı altında tutulmaya devam edilmeli, Katar dahil hiçbir ülkenin ilişki kurmasına müsamaha gösterilmemeliydi.

Diğer maddeleri incelemeye önümüzdeki yazılarla devam edeceğiz.