​KÖRFEZ ÜLKELERİ VE KATAR SORUNU - I

Vehbi BAYSAN 07 Tem 2017

Vehbi BAYSAN
Tüm Yazıları
Bu satırların yazıldığı saatlerde Mısır'ın başkenti Kahire'deki toplantı henüz başlamıştı.

Bu satırların yazıldığı saatlerde Mısır’ın başkenti Kahire’deki toplantı henüz başlamıştı. Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Suudi Arabistan ve Mısır dışişleri bakanları toplantı salonuna kemal-i ciddiyetle girdiler.

Malum, Katar’a 13 maddelik listeyi kabul etmesi için verilen on günlük mühlet doldu ve Katar’dan bu yönde istek olmamasına rağmen, kendilerine ‘biraz daha düşünmeleri için’ iki günlük ek süre verildi. 

13 maddelik talep listesi dikkatle okunduğunda aslında ‘kabul edilmemesi’ temennisiyle hazırlanmış olduğu göze çarpıyor. Aklı başında herhangi bir ülkenin yapacağı gibi Katar da kendisine sunulan taleplerin ‘kabul edilemez’ olduğunu uluslararası alanda da duyurdu. Tüm bunlara rağmen her daim diyaloğa açık olduklarını her fırsatta beyan etti.

Ancak, talepleri içeren liste ‘non-negotiable’, yani kesinlikle ‘tartışmaya açık değil’di. Üstelik, bu ülkelerin Katar ile herhangi bir diyaloğa girme arzusu da bulunmuyordu.

Metni baştan sona okuyup biraz da gözlemlerimizi dahil edince öyle göründü ki sanki işin içinde sanki biraz da acemilik var. Kabul edelim, Körfez tarihinde ilk kez kendi aralarından bir devlete karşı böylesi çok uluslu bir kampanya başlatıldı. Haklarını yemeyelim, ufak tefek aksilikler, öngörülemez, beklenmeyen sapmalar her yerde olabilir. Hatta, deneyimin olmadığı alanlarda daha da çok olur.

Konuyu başlangıcından itibaren yakından takip edince ister istemez bazı ilginç izlenimlere kapıldık. Sanki, Katar’a ‘ya hep ya hiç’ olarak sunulan talepler listesi kabul edilmediğinde atılacak adımlara dair herhangi bir çalışma yapılmamış. Sanki, o yüzden, apar topar, telaşla, Katar’a biraz daha düşünmesi için iki günlük uzatma verilmiş. Sanki, o arada, asker ve memur maaşlarını doğrudan ödedikleri Bay Sisi’nin mealen “Derdetmeyin! Nil nehrini seyrederek birer kahve içelim, ne yapacağımıza karar veririz…” önerisiyle dünden itibaren Kahire’ye inmeye başladılar…

Elbette, biz faniler gibi uçakta ekonomi sınıfından ucuz bilet kapma sorunları olmadığından doğrudan zevklerine göre tasarımlanmış özel Jumbo jetleriyle Mısır’a seyahat ettiler. 

Haftalardır, el-Cezire, el Arabiyya, Sky News Arabiyya gibi Arap dünyasının dev medya kuruluşlarında kılıçlar çekilmiş, muazzam bir medya savaşı devam ediyor. Şu anda onlar dahi nefeslerini tutmuş, bu dört dışişleri bakanının toplantısı sonrası yapılacak resmi açıklamayı bekliyorlar.

Bazı tahminler yapılsa dahi bu toplantıdan nasıl bir sonuç çıkacağını, meselenin hangi yöne evrileceğini kimse kestiremiyor. Ancak, çoğunluğun ittifak ettiği bir görüşe göre Katar’a sunulan talepler listesi henüz bir başlangıçtı ve Katar üzerindeki siyasi, ekonomik ve askeri baskılar artarak devam edecek.

Katar özelinde oluşturulan bu baskı ortamı bölge tarihinde görülmemiş büyüklükte. Körfez dünyası 2017 yılı içinde geri dönülemez tarihi bir sürece girmiş bulunuyor. 

Kuruluşları itibariyle Arap yarımadasının kuzeyinde yaşanan ciddi siyasi süreçleri, askeri darbeleri, ekonomik çalkantıları ve hatta savaşları kendilerinden başarıyla uzak tutmuş ve yaşamamış olan bu Körfez ülkeleri, Katar konusunda attıkları adımların geri dönüşünü çok iyi çalışıp hesapladıkları konusunda ciddi endişeler mevcut.

Hatta, tüm bu olan bitenin kendi aralarındaki bir takım ihtiraslı ‘şeyhlerin’ kişisel hırslarına yenik düştükleri yorumları dahi yapılıyor. Gelişmeleri gözlemlemeye devam edeceğiz ancak bu aşamada kesin bir çıkarımda bulunmak mümkün değil.

Bu operasyonu üstlenen ve yürüten dört ülke arasında kimin başı çektiği dahi belirsiz. “Suudi Arabistan’ın önderliğinde...” türü manşetleri medyada çokça görsek de Birleşik Arap Emirlikleri’nin, taht kavgalarıyla çalkalanan ve ekonomik olarak tarihinin en zorlu günlerini yaşayan Suudi Arabistan’ı bu işe bir takım vaatlerle razı ettiği teorisi de var.

Bu teori ve Katar meselesiyle ilintili konularla ilgili yazmaya bir sonraki yazımızda devam edeceğiz.