KLASİK MÜZİK VE RUHSAL DEĞİŞİMLER

Berk MÜHÜRDAROĞLU
Müzik şüphesiz neredeyse tüm toplumlarda önemli bir yer tutar.

Müzik şüphesiz neredeyse tüm toplumlarda önemli bir yer tutar. Ancak hayatımızın bu kadar önemli bir parçasının vücut ve beyin üzerindeki etkisini hala tam olarak bilmiyoruz. Bu aslında sadece biyolojinin konusu da değil, ses dalgalarının yarattığı titreşimlerin genler ve  nöronlar arasındaki sinaps adlı bağlantılar üzerindeki etkisi hala büyük merak konusudur. Araştırmada klasik müziğin genler üzerindeki etkisi anlatılmakta olup hafıza ve öğrenme üzerindeki etkisi çalışılmıştır.

İleri Okuma: Beynin öğrenme mekanizması

Müzik dinlemek beynin birçok bölgesini ve nöral ağını devreye sokarken müzik aleti çalmak neredeyse beynin her alanını faaliyete geçirir. Bunlar nelerdir kısaca değinelim. Öncelikle beynin işitmeden sorumlu alanları etkin olan ilk alanlardır. Buradan başlayarak hafıza ve öğrenme süreçlerine paralel bir şekilde haz, mutluluk, hüzün gibi duygular gibi devreye sokulur.

Finlandiya’nın Helsinki Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada klasik müzik dinlemenin insanlarda haz duygusu oluşumundan sorumlu dopamin molekülünün üretilmesini sağlayan genlerin etkinliğini arttırdığı keşfedildi. Sadece bununla da kalmıyor. Klasik müzik dinleyen bireylerde dopaminin taşınması ve salınımı kolaylaştırıldığı gibi nörodejenerasyona  aracılık edebilecek genlerin de faaliyeti azaltılıyor.

İleri Okuma: Dopamin nedir?

Klasik müzik dopamini artırıyor

Çalışmada bireylere 20 dk boyunca Mozart’ın eserlerinden biri dinletiliyor. Kısa süreli klasik müzik dinlemenin dahi dopamine bağlı ödül mekanizması ve buna bağlı öğrenme ve hafıza işlevlerinde etkili olduğu görüldü. Örneğin muhabbet kuşlarının şarkı söylemesi için gerekli olan alfa-sinüklein (SNCA) geni insanlarda da benzer işleve sahip. Klasik müzik dinlemenin bu genin etkinliğini arttırdığı tespit ediliyor.

Araştırma ekibinin lideri Dr. Irma Järvelä “Muhabbet kuşlarında şarkı öğrenmek ve söylemekten sorumlu bazı genlerin insanlarda da bulunması ses çıkaran kuşlar ve insanlar arasında sesin algılanması açısından ortak bir evrimsel geçmiş olduğunu gösteriyor” sözlerini kullandı. Klasik müziğin nörodejenerasyonla  ilişkili bazı genleri susturucu etkisi ise müziğin nöronlar üzerinde koruyucu etkisi olabileceğini gösteriyor. Müziğin insan tabiatı üzerindeki etkisi ve diğer canlılarla olan evrimsel altyapımıza ışık tutması sadece bu kadarla sınırlı değil.

Klasik müzik dinlemek olağan durum ağını aktifleştiriyor

North Carolina Üniversitesi’nde yapılan bir başka araştırma türü ne olursa olsun müzik dinlemenin olağan durum ağı (ODA) (default mode network) verilen beynin hiçbir şeyle meşgul değilken etkin olan nöral ağı faaliyete soktuğunu gösteriyor. Araştırmanın en çarpıcı yanı müziğin bilişsel işlevler üzerine olan etkisini vurgulamasıdır.

Çalışmada bireylere hoşlandıkları müzik dinlediklerinde ODA’nın  merkezi prekuneus bir anda çok fazla aktif oluyor ve karmaşık düşünme merkezi frontal korteksle bağlantıya geçiyor. Ancak hoşlanılmayan müzik dinlendiğinde prekuneus  hafızanın pekiştirilmesinden sorumlu ventromedial prefronta l korteks ile bağlantısını kesiyor. Araştırmacılar bu duruma bakarak müziğin hem otizm gibi çeşitli rahatsızlıklarda terapi olarak kullanılabileceğini hem de sağlıklı insanların bilişsel işlevlerini geliştirmelerinde potansiyel bir araç olarak görülebileceğini belirtiyor.

İleri Okuma: Prefrontal korteks nedir?

Müzik ve ses dalgalarının insan fizyolojisi üzerindeki tesirini gün ışığına çıkaran daha pek çok araştırma mevcuttur. Bunlarının hepsini bilemesek de şunu bilmekte yarar var. Müzik sadece bir keyif aracı olmaktan öte bilişsel işlevleri geliştirecek veya köreltecek bir katalizör de olabilir.

GÜNÜN SÖZÜ : MÜZİK RUHUN GIDASIDIR