Vakıf Katılım web

KIRILMA NOKTASI

Mehmet Arif DEMİR
Tüm Yazıları
Kombine kartlar, localar, kulüp markalı giyim-kuşam mağazacılığı, dekoder vasıtasıyla seyredilebilen maçlar sarmalının, kaçınılmaz olarak bir yabancılaşma etkisi oluşturduğu aşikardır.

Sağlıklı bir rekabet ortamının varlığı, rakiplerin kendilerini geliştirmelerine ve rekabet ettikleri spor dalının ilerlemesine de yol açar. İkili rekabet olabileceği gibi üçlü-dörtlü rekabet de sporda karşılaşılan durumlardandır. Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki yüz yıllık rekabetin bir benzeri Fenerbahçe-Galatasaray-Beşiktaş spor kulüpleri üçgeninde de yaşanmaktadır. Bu takımların birbirileriyle yaptıkları sportif yarışmacılık, yengi-yenilgi tanımının dışında tarif edilmektedir. Camiaları diri tutan ve motivasyon döngüsünü devam ettiren şey sadece başarı değil aslında varoluşun hissedilmesidir. Taraftarlar, aidiyet hissettikleri takım-kulüp ve renklerle bütünleşerek, yaşadıkları/yaşayacakları bireysel hazzı, kitlesel hazza dönüştürmek isterler.

Camianın merkezinde yer alan kulüp ile çevresinde yer alan taraftarlar, sempatizanlar, bağlılar, bağımlılar arasında bir merkezkaç ilişkisi oluşur zamanla. Çevredekiler merkeze doğru, merkezdekiler çevreye ve dışa doğru karşılıklı basınç oluştururlar. Bu karşılıklı etkileşim yapının dinamizmini sağlar. Ataletten kurtulan camialar, rekabet edeceği her alanda mücadele etmeye ve varlığını hissettirmeye çalışır. Bu çabada en büyük destek -olmazsa olmaz- taraftarlardan gelir.

Sporun her geçen gün endüstriyel bir hal almasıyla, taraftarlar önce seyirciye, akabinde de müşteriye evrilme tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktadır. Kombine kartlar, localar,  kulüp markalı giyim-kuşam mağazacılığı, dekoder vasıtasıyla seyredilebilen maçlar sarmalının, kaçınılmaz olarak bir yabancılaşma etkisi oluşturduğu aşikardır. Bu süreç; merkez ve çevrenin birbirinden beklentilerini de farklılaştırmış ve git gide kapitalizmin piyasa şartları geçerli hale gelmeye başlamıştır. 

Öykündüğümüz ve örnek almaya çalıştığımız Batı toplumları bu dönüşümü piyasa şartları ve arz-talep dengesi içinde sessizce gerçekleştirdiler. Premier Lig, Bundesliga ve La Liga bunun en önemli örneğidir. Premier Lig’de İngilizlerin sağladığı yayın gelirlerin adaletli biçimde dağıtılması ve ürünün dünya çapında alıcıları olması, küme düşen takımları bile mali olarak tatmin etmekte ve ligin toplam kalitesini arttırmaktadır. Uygulanan kıta dışından yabancı futbolcu ithal şartları belirli bir kaliteyi mecbur kılmakta bu da yerel futbolcuların önünü açmaktadır. Bundesliga’da bir çok kulüp her hafta dolu tribünler önünde oynamakta ve uygulanan bilet fiyatları politikalarıyla her türden seyirciye bir seyirlik yer bulunabilmektedir. Bazı kulüpler kale arkalarını koltuksuz-ayakta ucuz bilet uygulamalarıyla pazarlamakta ve taraftarın takımla bütünleşmesi sağlanmaktadır. La Liga’da da bu sene geçilen naklen yayın havuz sistemi ile gelirler arttırılmaya ve daha adaletli dağıtılmaya çalışılmakta, alt yapı ve B takımlarının rekabeti ile farklı kulvarlar açılmaya çalışılmaktadır.

Biz ise sistemin dayattığı bu dönüşümü layıkıyla yapamazsak, ne Süper Lig A.Ş., ne yeni ihalede elde edilen gelirler ne de yüz yıllık rekabet bizi kurtarabilir. Yapıyı iyice analiz edip, ihtiyacımıza uygun çözümleri bulamazsak;  borç batağındaki kulüpler, boş tribünler ve olmayan spor kulüpleri yasasıyla büyük bir kırılma yaşamamız kaçınılmazdır. Bu ise hepimiz için bir üzüntü kaynağı olacağından, milli birlik ve beraberliğimizi dahi sarsar. Sporun bileşenleri ve Devlet Baba kafa kafaya verip buna bir çözüm bulacaktır, İnşallah!