Vakıf Katılım web

​KERKÜK KRİZİ!

Abdullah AĞAR 06 Nis 2017

Abdullah AĞAR
Tüm Yazıları
Irak ve Suriye'nin kan içen sorunları derindir, çözümü zordur.

Irak ve Suriye’nin kan içen sorunları derindir, çözümü zordur.

Ama Kerkük’ün kan içmeye namzet sorunları Irak ve Suriye’nin diğer sorunlardan çok daha derin, çok daha zor ve karmaşıktır. Kerkük, Irak ve Suriye’deki menfaatlerin, kırılmanın ve oynanan oyunların merkez noktasıdır.

Kerkük, eski petrol bakanı Şehristani’nin ifadesiyle kısaca; “Irak’ın 505 milyar varillik petrol rezervinin yüzde 8 ila 10’unu altında barındırır. Bununla birlikte trilyonlarca metreküplük bir doğalgaz rezervi vardır.”

Etnik yapısına gelince... Geçmişi bir Türkmen bölgesi olmasına rağmen Saddam’ın Ta’arip (Araplaştırma), ABD’nin Irak’ı işgali sonrasında aldığı Kürt göçleri ve DEAŞ sonrası aldığı sığınmacı yüküyle tamamen bozulmuş ve sonuçta demografik olarak Kürt inisiyatif altına girmiştir. Kürtlerin Kerkük’te referandum taleplerinin temel dayanağı da 2003’ten sonra sağladıkları bu demografik üstünlük sayesindedir.

Ancak bu demografik üstünlük bile kendi içinde çok sorunludur.

14 Mart 2017 tarihinde Kerkük Valisi Necmettin Kerim bir genelge yayınlayarak ulusal günlerde Irak Bayrağının yanında IBY bayrağının da Kerkük’ün tüm kamu kurumlarında asılmasını emretti. 14’ünde bizzat kendisi valiliğe IBY bayrağını astı. Kürdistan bayrağı demiyorum, çünkü PKK başta olmak üzere IBY bayrağını tanımayan bazı terörize ve farklı yapılar var.

Tartışmalara konu olan “Kürdistan yada IBY bayrağı diye tanımlanan” bu bayrağa aslında geçmişin Pers imparatorluklarında rastlanıyor. İran’daki Perslerin eski başkenti Persepolis’te bu güneş amblemine sıkça rastlanıyor.

Eski Fars imparatorlukları (Ahmeniler, Persler, Sasaniler) Farsi – İrani bu bayrağı kullandı. 1946’da İran Mahabat’ta Rusların desteğiyle kurulan, 8-9 ay ömür süren Kürt devletinin bayrağı olarak dönemin İran bayrağı benimsendi ve bu bayrak bugüne kadar öylece kaldı. İran ise güneş sembollü bu bayrağı şah Pehleviler döneminde dahi kullandı. Pehleviler döneminde tek fark güneş arkada kalacak şekilde önde aslan figürü olmasıydı ve renkler dahi aynıydı. Humeyni devrimiyle beraber bu bayrak değişti.

Bayrak krizine dönecek olursak; Vali Necmettin Kerim genelgesinin ardından Kerkük İl Meclisine aynı konulu bir önerge verdi. 28 Mart 2017’de Kerkük İl Meclisi vekaleten başkanlık yapan Ribvar Talabani’nin başkanlığında valinin kararını “Teahi” grubunun oylarıyla onayladı ve o günü milli bir gün olarak ilan etti. İl meclisinin Arap ve Türkmen üyeleri oturumu boykot ettiler ve oylamaya katılmadılar.

Kararın ardından ITC Yürütme Kurulu bir bildiri yayınlayarak kararın anayasaya aykırı olduğunu ve şehrin istikrarını baltalayacağını belirtti. Ayrıca; ITC Başkanı Erşat Salihi ve Başkan Yardımcısı Mv. Hasan Turan birer basın toplantısı düzenlediler. Salihi, karara karşı Türkmen bayrağını da asacaklarını ve çözüm olarak her iki bayrağın indirilmesini önerdi. Turan kararın Anayasaya aykırılığını maddelerde açıkladı.

Bağdat’ta Başbakanlık Sözcüsü Saad El Hadisi 28 Mart 2017 tarihinde; “Irak Anayasasında Kürdistan bölgesi kapsamana giren ve Kürdistan anayasasının uygulandığı bölgeleri belirlenmiştir. Kerkük bu bölgelere dahil değildir. Kerkük merkezi hükümete bağlıdır ve onunla ilişkileri 2008 yılında çıkan 36 sayılı İller Yasası gereğince federe bölgeye bağlı olmayan illerin koordinasyon heyeti üzerinden yürütülmektedir. Bu yasaya göre, illerin merkezi hükümetin yetkilerine nispeten daha kısıtlı yetkileri vardır. Kerkük bu illerden biridir. Dolayısıyla İl Meclisinin Kerkük’te Kürt bayrağını çekme gibi karar alma yetkisi yoktur. Bugün Kerkük İl Meclisi bu kararıyla Anayasayı çiğnemektedir. Bu durum idari örflerde eşi görülmemiş bir durumdur, etnik oluşumlar arasında tansiyonu yükseltmeye neden olur. Barış içinde yaşamak için tüm grupların iradesine saygı gösterilmelidir” dedi.

Irak’ın İngiliz kimliği taşıyan Kürt Cumhurbaşkanı Fuat Masum ise kararın Anayasaya aykırı olduğunu açıkladı. Haşdi Şabilerin büyük komutanı ve Bedir tugaylarının lideri Hadi el Amiri ve eski başbakan Nuri Maliki kararı daha sert bir dille kınadılar. Birleşmiş Milletler Irak heyeti (UNAMİ) kararla ilgili endişesini dile getirerek, “Kerkük merkezi hükümete bağlıdır ve Irak bayrağının dışında hiçbir bayrak asılmamalıdır. Tek taraflı karardır, ili vatan edinen dini ve milli gruplar arasındaki uyum ve barışçıl yaşamı tehlikeye sokar” açıklaması yaptı.

Türkmen sivil toplum kuruluşları 29 Mart Çarşamba günü Valilik binası önüne yürüdüler ve kararı protesto ettiler. Türkmen siyasi partileri Kerkük’te ve Bağdat’ta toplandılar. Siyasi partilerin de katılacağı daha geniş bir protesto gösterisi yapmayı kararlaştırdılar. Ayrıca ortak bir Türkmen stratejisi oluşturmak için çalışmaya başlayacaklarını açıkladılar.

Vali Necmettin Kerim ise ‘olumlu kararın çıkmayacağının bilincinde’ Türkmen bayrağının da asılması konusuna cevaben “Taleplerini İl Meclisine sunsunlar” dedi.

İl meclisinin Arap grubundan Burhan El Asi ve Maan El Hamdani kararın aleyhine açıklamalar yaptılar.

KYB’den Sadi Ahmed Pire ise Vali Necmettin’in partiden bağımsız hareket ettiğini iddia etti.

KDP ise Kerkük İl Meclisindeki üyelerine söz geçiremediklerini açıkladı.

Türkmen partiler konuyu Irak Parlamentosuna taşıdılar. Parlamento iki gün oturumun ardından pazar günü Kerkük’te sadece Irak bayrağının asılacağına karar verdi. Ancak Rebwar Talabani, Anayasa’ya göre Kerkük’ün Parlamento kararını uygulamak zorunda olmadığını ve Kürt bayrağını asmaya devam edeceklerini açıkladı.

Şii Koalisyonu 3 Nisan’da; “Kararın diğer grupları dışlayarak alınmasının doğru olmadığını” açıkladı.

ABD Bağdat Büyükelçisi ise aynı gün; “Kerkük ile ilgili referandum ve bayrak konularının DEAŞ’a karşı verilen mücadelede dikkatleri dağıtacağını ve bu konuların Irak Anayasası çerçevesinde görüşülmesi gerektiğini” söyledi.

Yine 3 Nisan tarihinde KDP politbüro üyesi Arif Rüşdi “Referandumla ilgili KDP ve KYB’den ortak bir heyet teşkil edilecek ve Kürt bölgesindeki diğer siyasi taraflarla müzakerelere girilecektir” dedi.

4 Nisan’da Kerkük il meclisi bir kez daha toplandı ve “26 evet oyuyla” referandum kararı aldı. Ancak Irak Anayasasına göre il meclisinin böyle bir karar alabilmesi için 3/2 oyu gerekiyor. Kerkük il meclisi 41 üye. Yani en az 28 oy gerekiyor. Sonuçta, sadece 26 evet oyuyla alınan bu karar Irak Anayasasına aykırı!

Hoş, 41 oyla geçse dahi, bu bile Irak Anayasasına aykırı. Zira, Irak Anayasasına göre illerin kendilerine özgü bayrak asma hakları yok.

Bu şartlar altında, bu karar Irak Parlamentosunda oylamaya sunulsa bile geçmeyeceğine kesin gözüyle bakılıyor.

Bu süreçte Iraklı Şii milletvekilleri tepki verirken, Sünni milletvekillerinden fazla ses çıkmadı. Kerkük’te Arap üyeler ortak bir bildiri yayınlamadılar ve protesto gösterisi düzenlemediler.

Türkiye’nin vereceği tepkiye rağmen Kerkük İl Meclisinde bulunan KDP üyeleri ise kararın lehine oy kullandılar.

Sünni Türkmen Mv. Hasan Turan’ın Bağdat’ta düzenlenen Türkmen siyasetçilerinin toplantısına katılmaması, toplantıda Şii Türkmen eski Mv. Hasan Özmen, Haşdi Şabi Türkmen komutanlarından Yılmaz Neccar gibi isimlerin bulunması ve toplantının Şii Türkmen Mv. Taki el Mevla’nın makamında yapılması dikkat çekti. Bu durum ve bu durumla birlikte Şii eksende ortaya çıkan söylentiler ise şöyle. Bazı Şii çevreler fotoğrafı; Sünni Arapların Ankara toplantısında ve Barzani’nin Türkiye ziyaretinde Kerkük’ün statüsü üzerine anlaşıldığı şeklinde yorumladı.

 

*

Normal süreç nasıl işler?

1. Aşama: Irak federe bir devlettir. İsteyen il meclisi, il meclis üyesinin yüzde onunun teklifi, üçte ikisinin onayı ile il meclisinden kararı geçirebilir.

2. Aşama: İl meclisinin bu talebi Irak Parlamentosuna sunulur. 325 parlamenterin salt çoğunluğu ile geçerse Irak Yüksek seçim komiserliğine parlamento talimat verir.

3. Yüksek seçim komiserliği Irak genelinde referandum hazırlığı yapar. (Yani bölgesel yönetimin kader tayin hakkı yok-Sadece federal bölge olma hakkı var. O da adı geçen mevzuat çerçevesinde)

4. Aşama: Irak genelinde referandum yapılır ve evet çıkarsa o zaman uygulamaya geçer.

Bu şartlarda ‘bu Kerkük sorununda olduğu gibi’ diğer durumların hepsi geçersizdir.

 *

Böyle olunca ‘bu işin peşine düşen’ Kürtler şimdi Anayasanın tartışmalı bölgelerle ilgili geçici 140. Maddesini kullanmak istiyorlar. (Irak’ta Kerkük dahil 14 tartışmalı bölge var.) Ancak ‘Irak’ın genelindeki tartışmalı bölgelerin bağlılıklarıyla ilgili’ geçici 140. Madde de bile 3 aşamalı bir uygulamanın hayata geçmesi gerekiyor.

1. Aşama: Normalizasyon... Nüfus kaydırmaları ve arazi mülkiyet davaların çözülmesi gerekiyor. Bu konu bugüne kadar birkaç kez gündeme gelmesine rağmen hiç bir şekilde sonuçlanmadı. Öte yanında Kerkük’le ilgili konunun çok can alıcı bir tarafı var. Kerkük’te tapu ve nüfus kayıtları, hatta mezar taşlarının kırılmasına kadar bir yok etme süreci yaşandı. Bununla birlikte Kerkük Türkmenlerinin elinde hala bu toprakların asli sahibi olduklarına dair kara tapular mevcut, bununla birlikte Türk Devlet arşivlerinde bunun imajları hatta orijinal belgeleri de var.

2. Aşama: Nüfus sayımı Irak’ta 1998 beri nüfus sayımı yapılamadı. 2003’de de nüfus artış oranlarına ve gıda karnelerine (Bitakat-ı temmuniye) bağlı olarak bir güncelleme yapıldı. Bu güncellemeler hala yapılıyor ve seçimlere böyle gidiliyor.

3. Aşama: Irak’ın genelinde referandum...

Bütün bunlarla birlikte geçici 140. md. 2007 miatlı. Yani 140. md. 2008 itibari Anayasadan silindi. Ancak konuya angaje Kürtler “Tamam bu Anayasa’dan gitti, ama sorun bitmedi” diyorlar ve bu geçici 140. md üzerinden hareket etmek istiyorlar.

*

Bütün bu veriler ışığında IBY’nin, konuyu özellikle ciddi şekilde kaşıyan YNK-KYB’nin hukuken sonuç alması mümkün gözükmüyor. Ancak başka bir şey oluyor. Bu hamle Barzani ile Türkiye arasındaki ipleri gererken, Barzani boşa düşmemek için referandum ve bağımsızlık söylevi üretiyor. Yani Barzani, Türkiye, bağımsızlık ilanı ve mevcut fiili hamasi gayri hukuki durum arasında sıkışıyor.

Türkiye için ise durum biraz farklı olsa bile benzer parametreler taşıyor.

Zaten Türkmenlerin adı hakları ve inisiyatifleri ortada.

Kerkük konusunda sadece güç odaklı yapıların değil, yerel, bölgesel ve küresel güçlerin aktif hale geçtiğini görmek hiç de zor değil.

Irak, bildik fotoğrafını yine bir başka şekilde ve bambaşka sunuyor.

Bir türlü hak ve hukuk egemen olamayan bu topraklar, bir kez daha güç, kurnazlık, oyun ve tuzak kurguları yaşamaya başlıyor.

Güç, akıl, caydırıcılık ve kurnazlık kimde ise ve tuzağı kim daha iyi kurmuşsa onun dediği olacak.

Sonra hak bir kez daha kendini aramaya başlayacak.

Ve tekrar bir karmaşa çıkacak.

Farkında mısınız bilmem, ama oyun daha yeni başlıyor.

Irak ve Şam “Beled el nifak vel şikaktır.”

Aynı Irak ve Şam Terör Örgütü (DEAŞ-IŞTÖ)’nü peydahladığı gibi...

Buralar ikiyüzlülüğün ve düşmanca ayrılığın diyarıdır.