​İYİLİK ÜRETMEYE DEVAM

Dr. İlhami FINDIKÇI
Tüm Yazıları
Bir eksen kayması yaşıyoruz dünyada.

Bir eksen kayması yaşıyoruz dünyada. Dalga dalga yayılan insan kriz, toplumları da sarmış bulunuyor. Birçok toplum, kaynayan kazan gibi rahatsız, uyumsuz, mutsuz ve arayış içinde. Aşırı milliyetçilik akımları, yabancı düşmanlığı ve yerel şiddeti körüklüyor. Yerleşik ortak değerler hızla uçlara kayıyor. Bireyler gibi toplumlar da hızla çatışma eğilimine giriyor. Dileriz ki tüm bunlar dünya düzeyindeki bir savaşa dönüşmez.

Hollanda ile yaşadığımız gerginlik, giderek bir çıkmaza giren kimi ülkelerin ırkçılığı, İslamofobiyi yükselen bir değer haline getirdiklerini düşündürüyor. Düşünün ki bir insan, bir şey söylemek, kendini ifade etmek istiyor. Önce jop darbeleriyle etkisiz hale getiriliyor. Sonra bağlı köpeğe saldırı emri veriliyor. Milyonlar, canlı vahşete seyirci oluyor, kim bilir kaçıncı defa. Kendi başına kalsa köpek, belki de böyle bir vahşete cüret etmeyecek. Hazindir ki bunlar medeniyetin beşiği olan Avrupa’da gerçekleşiyor.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşadığı düşüşü, yabancıların emeği ile yenip ayağa kalkan kimi Avrupa ülkeleri, bugün yabancı düşmanlığının pençesinde.

Sebep ne olursa olsun seçilmiş bir bakanın, seyahat etme vizesi olan bir insanın, bir kadının, üstelik de kendi toprakları sayılan ülkesinin büyükelçiliğine gitmesine izin verilmemesi, konuşturulmaması, nezaket sınırları dışında bir muamele ile polis eşliğinde sınır dışı edilmesi, bir Avrupa değeri değildir. Türkiye’deki referanduma alenen taraf olacak şekilde devlet televizyonlarında Türkçe yayın yapmak, konuyu protesto etmek isteyen insanlara şiddet uygulamak, demokratik Avrupa’nın değeri değildir. Bunlar olsa olsa kendi değerleri, normları ve kuralları ile çelişen, çıkmaza giren ve zihinsel bir karışıklık yaşayan toplumların ruh halinin yansımalarıdır. AB’nin ekonomik ve siyasi açıdan hızla dağılma sürecine girmesi, bunun en açık sonucudur. 

Küresel güçlerin iş başında olduğunu unutmadan soğukkanlı olmak zorundayız. Bu güzelim coğrafyada yaşayan insanımızın birbirine düşmesi, bir ve bütün olmaması için oynanan oyunlar yeni değildir. Türkiye yüzünü batıya dönerek medeniyet yolunda ilerlemeye çalışırken yeni bir ivme yakalamıştır. Alışa gelinen profilini aşmış, arka bahçe olmaktan kurtulup kendisine biçilen rolün üzerine çıkmıştır. Bir yandan kendi köklerine doğru yürürken diğer yandan medeniyeti yakalamaya çalışmış ve söyleyecek sözü olan devletlerin arasına girmiştir. Kendilerini gelişmiş gören toplumların,  alışık olmadıkları bu durumu, anlamaları ve içselleştirmeleri kolay olmuyor.

Her şeye rağmen devlet aklının üstün gelmesi önemli. Uluslararası hukuk, adalet, ahlak ve değerler sistemine uygun ve eleştirdiğimiz aşırılıklara girmeden refleks vermek zorundayız. Sağduyulu, demokrasiye duyarlı Avrupalı halkları ikna etmek ve seslerinin yükselmesini sağlamak durumundayız. Sorunun köküne inip insan ve çözüm odaklı olmalıyız. İtidali elden bırakmadan bir ve bütün olmaya devam etmeliyiz. Bu çerçevede 15 Temmuz’da olduğu gibi ülkemizin iktidarı, muhalefeti, medyası ve STK’larıyla tek ses olması anlamlıdır. Medeniyetin beşiğinde yaşayan vatandaşlarımızın, genetiğimizde yer alan insani derinliği, daha fazla davranışa dönüştürmeleri gereken hassas bir dönemeçteyiz.

Unutulmamalıdır ki ülkemizin hızlı gelişmesini sürdürmesi için eksiklerimizi aynı hızla gidermek zorundayız. Çok yönlü gelişmeye, her alandaki derinliğimizi ortaya koymaya, daha fazla bilgi üretmeye, sanayileşmeye, hizmet üretmeye, sanatta derinleşmeye ve ar–ge çalışmalarına odaklanmalıyız. Büyük bir devletin ve yüzlerce yıllık bir medeniyetin temsilcileri olarak dünya ölçüsünde projeler üretmeye, dünya ile olduğu kadar uzay ile de ilgilenmeye ve nihayet bu üç günlük dünyada birey ve toplum olarak şartlar ne olursa olsun iyilik üretmeye devam etmeliyiz.