İSRAİL'DEKİ SİYASİ KRİZİN KODLARI (II)

Haydar ORUÇ 30 Ara 2020

Haydar ORUÇ
Tüm Yazıları
İsrail siyasi yelpazesinin sol cenahında yer alan diğer partilerin de, özellikle son birkaç yıl içerisinde iyice kan kaybederek neredeyse yok olmaları, görece liberal fikirleri olan bu kesimlerin hükümet kurmaktan veya hükümetlerde yer almaktan çok uzaklaştırmıştır.

Etnik ve ideolojik ayrışma

Aslına bakılırsa ideolojik olarak merkez/sol partilerin mecliste 15 sandalyesi olan Birleşik Arap Listesiyle ittifak yapmaları halinde hükümet kurmak için gerekli sayıya (61 milletvekili) ulaşmaları mümkün iken, başta Netanyahu olmak üzere pek çok sağ/muhafazakâr siyasetçinin de, Arap milletvekilleri veya partileriyle ittifak yapılmasına şiddetle karşı çıkmaları ve bu düşüncede olanları da ihanetle suçlamaları nedeniyle, muhtemel işbirliklerinin de önü kesilmektedir. Nihayetinde ilk kurulduğunda Araplarla iş birliği kapısını açık bırakan Mavi&Beyaz lideri Gantz da, bu ihtimali zamanla göz ardı etmiştir. Hatta daha evvelki Netanyahu hükümetinde genel kurmay başkanı olarak onunla birlikte çalışmış olan Gantz’ın, aleyhindeki suçlamalardan kurtulmak için söz konusu iş birliğinden uzak durduğu da gözlenmiştir.

Dolayısıyla İsrail siyasetini domine eden sağ partilere karşılık, 13-15 arasında bir milletvekiline sahip olması hasebiyle önemli bir aktör olan Birleşik Arap Listesi’nin ideolojik olarak yakın olmalarına rağmen etnik köken farklılığı nedeniyle sol/merkez partilerce bile hükümet formüllerine dahil edilmemesi, siyasi krizin ve tıkanıklığın en önemli sebeplerinden biri olarak görülmektedir.

Solun iflası

İsrail siyasi yelpazesinin sol cenahında yer alan diğer partilerin de, özellikle son birkaç yıl içerisinde iyice kan kaybederek neredeyse yok olmaları, görece liberal fikirleri olan bu kesimlerin hükümet kurmaktan veya hükümetlerde yer almaktan çok uzaklaştırmıştır. Özellikle İsrail’in kurucu partisi olan İşçi Parti’nin, 2 Mart 2020 seçimlerinde yaşadığı hezimetten sonra yapılan güncel anketlerde meclise girmeyi dahi başaramayacağının ileri sürülmesi, ılımlı İsrail’in solunun büyük kısmının sağa kaydığını ve geriye kalan küçük bir bölümünün de görece aşırı sol olarak tanımlanan Meretz partisinde konsolide olduğunu göstermektedir.

İsrail sağının aşırı taleplerini dengeleme durumunda olan sol partilerin bu kadar kan kaybetmesi sonrası artık İsrail siyasetinde çok kutupluluk söylemi karşılıksız kalmıştır. Kendi içinde fraksiyonlara ayrılan sol ideoloji nihayetinde tamamen çözülerek, 120 sandalyeli mecliste ancak 4-5 koltukla temsil edilir hale gelmiştir.  

Sağdaki konsolidasyonun önündeki engel: Netanyahu

Buna mukabil, sağ kanatta yer alan partilerin toplam milletvekili sayılarının da gerekli çoğunluk için yeterli olmasına rağmen [Likud (36) + Shas (99 + UTJ (7) + Yamina (6) + Yisrael Beiteinu (7) =65], bir türlü bir araya gelip hükümeti kuramamalarının ardındaki sebep ise ideolojik farklılıktan ziyade Netanyahu faktörüdür. Zira Shas ve UTJ partileri dışında mecliste yer alan diğer sağ partilerin liderlerinin hepsinin Netanyahu ile geçmişe dayalı hesapları bulunmaktadır. Öyle ki Likud dışında kalan sağ ve muhafazakâr seçmeni bir çatı altında toplama iddiası olan Yamina ittifakı lideri Naftali Bennett, bir önceki Netanyahu hükümetinde eğitim bakanı iken daha çok Rusya kökenli Yahudilerin desteğine mazhar olan İsrail Evimiz partisi lideri Liberman da, önceki hükümette savunma balkanı olarak görev yapmıştır.

Daha önce bahsedildiği gibi Netanyahu’nun Kasım 2018’de Hamas ile yaptığı ateşkes anlaşmasını eleştirerek hükümetten ayrılan Liberman’ın tek itirazı bu değildir. Ayrıca Netanyahu’nun muhafazakâr Shas ve UTJ partileriyle de ittifak etmesine karşı çıkmaktadır. Özellikle bu partiler tarafından devamlı gündemde tutulan Yeşiva öğrencilerine askerlik muafiyeti getiren Ta’l yasasına da şiddetle muhalefet etmektedir. Hatta bu yönü ile seküler kesimlerin de övgüsünü almış ve Nisan 2019 seçimlerinde kazandığı 5 sandalyeyi, sonraki seçimlerde arttırarak 7-8 bandına çıkarmıştır. Liberman’ın Netanyahu’ya itiraz ettiği bir diğer konu ise kuşkusuz yolsuzluk davası olmuştur. Daha sürecin ilk başında, yolsuzluk suçlamalarına muhatap olan bir başbakanın istifa etmesi gerektiğini söyleyen Liberman, bu konudaki tavrını bugüne kadar da sürdürmüştür.

Bennett ile Netanyahu arasındaki ayrılık ise ideolojik olmaktan ziyade yöntem ile ilgilidir. Zira Netanyahu’dan daha muhafazakâr bir çevreden gelen Bennett, özellikle Yahudi yerleşim yerleri konusunda çok ısrarlıdır. Yahudi yerleşim yerlerinin pazarlık konusu olmasına karşı çıkan Bennett, bu bölgeleri partisinin arka bahçesi olarak görmektedir. Filistinlilerle toprak karşılığı barış görüşmesi yapılmasına, iki devletli çözüme ve genel olarak bir Filistin devletinin kurulmasına da muhalefet eden Bennett, bu haliyle Netanyahu’dan daha marjinal bir tutum sergilemekte ve Netanyahu’yu bu konularda yetersiz görmektedir.

Netanyahu’ya yönelik en önemli tepki ise yine Likud içerisinden gelmiştir. Bir önceki parti kongresinde Netanyahu’ya rakip olan ama seçimi kaybeden eski eğitim ve içişleri bakanı Gideon Sa’ar’ın partiden ayırılıp Yeni Umut adında bir parti kurması büyük heyecan yaratmıştır. Sadece Likud çevrelerinden değil görece kendini merkezde tanımlayan Mavi&Beyaz’dan da ilgi gören Sa’ar’ın partisinin anketlerde 20-25 civarında milletvekilliği ile ikinci sırada gösterilmesi de önemli bir gelişmedir. 

YENİDEN BİR YOL AYRIMI

Görüldüğü gibi İsrail siyaseti, 1977’deki dönüm noktasından sonra yeniden bir yol ayrımına gelmiştir. Ülkede devam eden adı konulmamış etnik ayrımcılık nedeniyle Filistinli Araplar siyasetin dış çemberinde tutulmakta, toplam nüfusun yaklaşık yüzde 20’sini oluşturmalarına rağmen hükümet formasyonların yer alamamaktadırlar. Bu nedenle geleceklerini ilgilendiren siyasi kararların alınmasında kendilerini yeterince temsil edememektedirler. Bunun en somut örneği 18 Temmuz 2019 tarihinde kabul edilen tartışmalı Yahudi Ulus Devleti Yasası’dır ki, İsrail’in kuruluş bildirgesindeki esaslarla da çelişen maddeleri nedeniyle Yahudi olmayan nüfus tarafından şiddetle eleştirilmektedir.

Sağ ve sol ideoloji arasındaki görüş ayrılığı ise İsrail’in kuruluşundan beri süregelen bir mesele olup, son dönemde Netanyahu ve onun ekolünden yetişen Bennett ve Liberman gibi siyasetçilerin temel değerlere aykırı söylemleri bu kamplaşmanın derinleşmesini sağlamıştır. Mutedil solun iyice erimesi nedeniyle siyaset sahnesinde görece marjinal söylemelere sahip partilere kalmıştır. Bu partilerin de yükselen sağ karşısında fazla bir şansı olmamakla birlikte kendi dar kitlelerini bir arada tutabilmeleri bile başarı olacaktır.

Sağdaki görüş ayrılıkları ise genelde ideolojik arka planda ziyade güncel meselelerdeki pozisyon farklılıklarından kaynaklanmaktadır. Asıl belirleyici olan ise, hakkındaki yolsuzluk davasına rağmen koltuğu bırakmayan Netanyahu’ya yönelik yaklaşımlardır. Sağ seçmenin hala büyük bir kısmı Netanyahu’yu desteklerken, bir zamanlar onunla siyaset yapmış kişilerin konjonktür gereği verdikleri zımni desteğin sonuna gelindiği ve artık yollarının ayrılmaya başladığı görülmektedir.

Önümüzdeki günlerde seçim sathına girilmesi nedeniyle bu ayrışmanın yoğun bir şekilde hissedileceği anlaşılmaktadır. Bu durumda ise halihazırda devam eden siyasi krizin bir müddet daha devam edebileceği ve Netanyahu’nun siyasi kariyerindeki şekillenmeye bağlı olarak nihayete erebileceği söylenebilir. Netanyahu’nun bazılarının iddia ettiği gibi cumhurbaşkanı olması durumunda, krizin farklı şekillerde de olsa süreceği ancak yargı kararı veya kendi tercihiyle siyasetten çekilmesi halinde ise, en azından sağ kanat siyasetin normalleşeceği ve bunun da genel olarak İsrail siyasetini normalleştirebileceği ifade edilebilir. Bakalım İsrail halkı, 23 Mart’ta nasıl bir gelecek vizyonu ortaya koyacak?