HOLLYWOOD GALALARI KADAR GÖSTERİŞLİ VE ANLAMLI GALA GECESİ ATİYE 

Berk MÜHÜRDAROĞLU
Tüm Yazıları
Netflix'in ikinci orijinal Türk dizisi "Atiye"nin (The Gift) ilk bölüm özel gösterimi, oyuncuların katılımıyla gerçekleştirildi.

Netflix'in ikinci Türk dizisi "Atiye"nin galası yapıldı. 

İlk önce Golin İstanbul Başkanı Kaan Berkan'ı ve ekibini tebrik ediyorum. Golin İstanbul ekibi ve tüm çalışanlar işlerinde o kadar profesyoneller ki bir organizasyonu sıfır hatayla gerçekleştiriyorlar. Tebrikler Golin İstanbul. 

Gelelim galanın ayrıntılarına...

Netflix'in ikinci orijinal Türk dizisi "Atiye"nin (The Gift) ilk bölüm özel gösterimi, oyuncuların katılımıyla gerçekleştirildi.

Beykoz Kundura Fabrikası'ndaki galada yer alan başrol oyuncusu Beren Saat, gösterim öncesi yaptığı açıklamada, izleyicilerin Atiye'nin hikayesinden etkileneceğini dile getirerek, "Aslında bu coğrafyadan çıkmış bir hikaye. Bir yandan da bu hikayede başrol Göbeklitepe. Şu an insanlık için çok önemli bir keşif olan Göbeklitepe ile ilgili bir sır açığa çıkarılmaya çalışılıyor. Biz de bu hikayenin canlanmasına yardımcı oluyoruz. Bu hikayede başrol aslında Anadolu." dedi.

Beren Saat, rol arkadaşı Mehmet Günsür ile özel bir projede yer aldığı için çok mutlu olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Çok güzel bir hikaye anlatmaya çalıştık. Gerçekten bir arada olmaları tesadüf olmayan, kabiliyetli, hayal kuran ve bu işi aşkla yapan çok güzel bir ekiple çalıştık. O yüzden heyecanlıyız. Bir yandan da yaptığımız diziye güveniyoruz. Netflix'in bize özgür bir alan sunması ve onların güvenini arkamızda hissetmek de çok özeldi. Geldiğiniz için teşekkür ederim."

Dizinin yapımcısı Onur Güvenatam da çok heyecanlı olduklarını aktararak, "Çok uzun ve keyifli bir yolculuktu. Umarım izleyici de bizim kadar heyecanlanır ve bizim hissettiklerimizi hisseder. Bu topraklarda anlatılması gereken çok güzel hikayeler var. Onları dünyayla buluşturmak gerçekten gurur verici." değerlendirmesinde bulundu.

Atiye'nin yönetmenlerinden Ozan Açıktan, dizinin yayımlanmasıyla bir rüyanın gerçekleşeceğini söyledi. Türkiye'den bir hikayenin farklı dil ve ülkelerden insanlara ulaşmasının yeni bir şey olduğuna dikkati çeken Açıktan, "Umarız bu emek karşılığını bulur. Biz çok inanarak yaptık." dedi.

Dizinin diğer yönetmeni Gönenç Uyanık da güçlü bir kadın hikayesi işledikleri için gururlu olduğunu aktardı. Atiye'nin senaristi Nuran Evren Şit ise yapımın Şengül Boybaş'ın kaleme aldığı "Dünyanın Uyanışı" isimli kitaptan uyarlandığına dikkati çekerek, "Çok güzel bir senaryo ekibiyle çalıştık. İnandığımız bir hikaye, çok güzel çekildi. Artık söz seyircinin." ifadelerine yer verdi.

Etkinlikte, Mercan Dede de kısa bir müzik dinletisi gerçekleştirdi. Netflix'in Hakan Muhafız'dan sonraki ikinci Türk dizisi olan Atiye'nin kadrosunda ayrıca Metin Akdülger, Melisa Şenolsun, Tim Seyfi, Başak Köklükaya, Civan Canova ve Meral Çetinkaya da yer alıyor.

Dizinin ilk sezonu 27 Aralık'ta dijital platformda yayımlanacak.

MARKA 2019 - YÜREKLİ KONFERANSLARI  MARKA  20. YILINDA 

Türkiye’nin En Güçlü Fikir Platformu Marka Konferanslarını yıllardır takip ediyorum. Yürekli Başkanı Ayşegül Yürekli Şengör yine muhteşem iki gün hatta üç güne imza atarak İstanbul 'a damga vurdular. 

Marka Konferanslarının gelelim sizler için derlediğim Marka 2019' un özetine... 

Lider konferans kuruluşu Yürekli'nin Yapı Kredi World ana sponsorluğunda düzenlediği ve 20’nci yılında ana eksende İstanbul temasının yer aldığı MARKA 2019 Konferansı, Çırağan Palace Kempinski’nin saray binasında, 2000'e yakın iş liderinin katılımıyla açılan konferans gündem yaratan ve ilham veren konuşmalara sahne oldu.

‘MARKA’YA ÖZEL SANAT

Türkiye’nin en önemli çağdaş sanat sanatçısı Halil Altındere’nin, MARKA Konferansı’na özel olarak ürettiği ve ilk defa izleyicilerle bir araya gelen eseri ‘Polis Limuzini’ katılımcıları karşıladı. Ayrıca Altındere’nin Yapı Kredi’nin 75’inci yılı için hazırladığı heykelleri Yapı Kredi özel alanında yer aldı. 19 yıldır olduğu gibi 20’nci yılında da konferansın moderatörlüğünü yapan BJ Cunningham, 20 yıldır konferanslardan öğrendiğini şöyle özetledi: “Marka ne logodur ne isimdir. Marka söz vermek ve bu sözleri yerine getirmektir.”

MARKA Konferanslarının yaratıcısı Yürekli Yönetim Kurulu Başkanı Ayşegül Yürekli Şengör açılış konuşmasında, MARKA Konferansı’nın birçok yerde iş dünyasının ‘en etkili fikir platformu’ olarak anıldığını hatırlatarak şöyle devam etti: “‘Yirmi’ çok özel bir yıl. Bir markayı marka yapan istikrarın, sürdürülebilirliğin, dayanıklılığın, bugüne kadar arkasında durduğu tüm değerlerin bir anlamda diplomasını almak gibi. Bu özel yılda, çok değerli ve anlamlı bir çıktı yaratma sorumluluğumuz olduğuna inandık ve bu yılı en değerli markamız olan İstanbul’a adadık.”

SIFIR ATIK HEDEFLİ KONFERANS

Yürekli Şengör, konferansın var olduğu günden beri İstanbul’dan ilham aldığını vurgulayarak, İstanbul markasını hak ettiği noktaya yükseltmek için bir sorumluluk hareketi başlattıklarını kaydetti. Yürekli Şengör, şunları söyledi: “İstanbul için emek harcamalıyız. Biz bu amaç için aylardır çalışıyoruz. Üç büyük STK MARKA Konferansı’na destek verdi. TÜSİAD ile akıllı şehir politikaları üstüne bir çalışma; İKSV ile kültür sanatıyla markalaşan İstanbul hedefini somutlaştırma arayışı... Ve Doğal Hayatı Koruma Vakfı WWF ile de İstanbul plastik sorununa çare arıyoruz.”

Plastik Avcıları İstanbul projesiyle Doğal Hayatı Koruma Vakfı WWF Türkiye’nin liderliğinde İstanbul’un tek kullanımlık plastik atığını azaltmak ve açığa çıkan atığı da geri dönüşüme kazandırmayı hedeflediklerini söyleyen Yürekli Şengör, Plastik Avcıları İstanbul projesinin, Üsküdar ve Beşiktaş ilçelerini kapsadığını ve bu ilçelerin belediye başkanlarının desteğiyle gerçekleştiğini vurguladı.

YALIN’DAN İSTANBUL ŞARKISI

20. yılında tüm konferansın merkezine alınan İstanbul markası için bir şarkı hediye etmek istediklerini söyleyen Yürekli Şengör, “İki kıtaya, farklı kültürlere, tüm dinlere ev sahipliği yapan İstanbul’un buluşturucu gücünün eşsiz olduğuna inanıyoruz. Türkiye’nin en iyi müzisyenlerinden biri olan Yalın bizler gibi bu hayali kurdu. Şarkıyı Yalın’la birlikte seslendirmek üzere birçok ses arasından Kübalı şarkıcı Solanch de la Rosa seçildi. MARKA Konferansı’nın 20. yılı için bu şarkıyı İstanbul’a ve sizlere hediye ediyoruz” dedi.

Yürekli Şengör’ün konuşmasının ardından katılımcılar ilk kez Yalın’ın İstanbul şarkısını dinledi. Komedyan, yazar Kaan Sekban ise Plastik Avcıları İstanbul projesinin ayrıntılarını paylaştı ve tüm katılımcıları plastik avcısı olmaya çağırdı. 

“MÜZELER ‘UHU’ GİBİ BİRLEŞTİRİCİ”

Dünyaca ünlü ve ezber bozan kişiliğiyle New York Modern Sanat Müzesi MoMA’nın efsane direktörü Glenn D. Lowry, müzelerin toplumsal merkezler haline dönüştüğünü, hem protesto noktası, hem buluşma hem de öğrenme noktaları olduğunu vurgulayarak, “Müzelerin varoluşçu olması lazım. Anı yakalaması, duygulara hitap etmesi ve yenilenmesi şart. Müzelerin devingen olması şart sabit kalamaz. İstanbul, New York, Paris hepsi sürtüşmeleri, farklı kültürleri, fikirleri bünyesinde barındırmak zorunda ki bir sinerjiye dönüştürebilsin. Demokratik toplumlarda bu çok önemli sadece ziyaretçi değiliz katılımcıyız sanatla buluşuyoruz” dedi.

Lowry, İstanbul’un çok önemli bir sanat merkezi olduğunu da dikkat çekerek “İstanbul bana bilmediğim tanımadığın sanatçıların eserlerini tanıtıyor çok şey öğreniyorum. Hem bienaliyle yapıyor hem de müzeleriyle. Belli başlı sanat noktalarından biri haline geldi İstanbul. Sanatla buluşuyoruz ve sanatçının gücünü takdir eder hale geliyoruz” dedi.

“İSTANBULCA KONUŞAN KALMADI”

Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın, İstanbul’u hak etmenin İstanbullu olmanın kurallarını açıkladığı konuşması ayakta alkışlandı. Gazeteci Deniz Bayramoğlu moderatörlüğünde Ortaylı, öncelikle İstanbulca yani İstanbul Türkçesi ile konuşanın kalmadığını vurgularken, “İstanbullularda edep erkan vardı, İstanbulca konuşurdu, etrafla da çok ilgilenirdi. Şimdi AVM’lere göre tarif veriyorlar. Kadıköy’de oturup Süleymaniye’yi bilmeyen İstanbullu olamaz” dedi.

MÜZİKLERLE İSTANBUL TARİHİ

MARKA Konferansı’nın ilk gününün ilk seansında en dikkat çeken sunum İskender Paydaş’ın oldu. Paydaş, müzik ile beraber katılımcıları İstanbul’un markalaşma sürecinin tarihine yolculuğa çıkardı. Paydaş, seansını Ozan Ünlü ile beraber söylediği İstanbul’da adlı şarkıyla tamamladı.

TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, Türk iş dünyasının rekabetçi olmak istediğini belirterek, “Rekabetçi olmak için finansal istikrara ihtiyaç var ve kurumsallaşmak çok önemli ama tahmin edilebilir bir ortam çok daha önemli. Böylece yatırımcılar, müşteriler rahatlıkla faaliyet gösterebilsin girişimciler işini kurmaktan kaçınmasın” dedi. İş dünyasının aynı zamanda dünyaya entegre olmak istediğini kaydeden Kaslowski, bunun için de TÜSİAD’ın Gümrük Birliği’nin tarım gibi sektörleri de dahil edecek şekilde genişletilmesi için uğraştıklarını vurguladı. İstanbul’un ve TÜSİAD’ın en önemli konularının başında dijital dönüşüm ve iklim değişikliğinin geldiğini söyleyen Kaslowski, şöyle konuştu: “İklim değişikliği konusunda farkındalığın artırılması çok önemli. Plastik Avcıları çok önemli girişim. Biz de üyelerimizden yakın zamanda plastik kullanımlarını azaltma konusunda taahhütle gelmelerini istedik. Tabii ki bu çalışmaları tüm taraflar birlikte yürütmeli.”

WWF’NİN İSTANBUL MODA ELÇİSİ

Londra moda haftasının yıldızlarından ünlü modacı Mary Katrantzou, Caroline Rush ile birlikte toplum için moda üretmeyi anlattı. Katrantzou, Posedion Tapınağı’nda kanserli çocuklar için 30 yıldır uğraşan vakıf için bir defile yapma fırsatının kendisi için çok önemli olduğunu vurgulayarak, “Nesiller boyunca kalacak bir koleksiyon hazırladım. Moda söylemek istediğinizi değerlerinizi sesinizi yaratıcı şekilde aktarmanızı sağlıyor. Tapınakta bunu yapabildik. Fikirlerden yola çıkıp tapınağın yaratıldığı dönemlere geri dönmüş oldum. Defile ile bir şeyleri topluma geri verebiliyoruz. Bağışlar ve biletler sayesinde vakıf 30 yılda kazanamadıkları parayı toplamayı başardılar. Ve bu benim için büyük mutluluk” dedi. Katrantzou, defilenin kendisinin hayata bakışını değiştirdiğini artık 6 ayda bir defile yapmasına, sürekli hazır giyim göstermesine gerek olmadığını duyarlı, sürdürülebilir ve durup nefes alması gerektiğini düşündüğünü vurguladı. WWF’nin İstanbul moda elçisi olduğunu açıklayan Katrantzou, okulları ziyaret ederek yaratıcılığı taşımaya çalışacağını duyurdu.

MUSTAFA KEMAL’İN ZAFERİ İÇİN DUA ETTİLER

Prenses ve yazar Kenize Mourad, duygu dolu konuşmasına “Dedemin sarayına hoş geldiniz” diyerek başladı. Dedesi V. Murat’ın 28 yıl boyunca Çırağan Sarayı’nda esir tutulduğunu hatırlatan Mourad, şöyle konuştu: “Benim büyükannem de buraya mahkum olarak geldi 6 yaşında. Benim için o kadar duygusal ki. Güzel bir saray ama geçmişte de ne olduğunu bilmek lazım. Dedem 28 yıl boyunca hiç dışarı çıkmadı, çok hassas bir insandı. Her ne kadar babası öldürüldüğünde şok geçirdiği için bir psikolojik rahatsızlığı olsa da kızları dans edebilsin diye neşeli canlı müzikler bestelerdi. Piyano için yapılmış çok iyi besteleri vardır.” Mourad, Çırağan Sarayı’nı ilk gördüğünde tamamen harabe halinde olduğunu söyleyerek “Sonrasında çok güzel bir mimariye sahip oldu. Burada kaldığımda havuzda yüzerken saraya bakıp ağladım çünkü ben güzel vakit geçirirken ailemin burada yaşadıklarını düşündüm” dedi.

İSTANBUL’DA KİTAP YAZACAK

Mourad, Türkiye’nin iki ayağı olduğunu ve bu iki ayağa da ihtiyacı bulunduğunu dile getirerek “Hem Osmanlı hem Kemalist olmak mümkün. Her ikisi de değerli. Geçmişini bilmeyen insanların psikolojik olarak iyi bir durumda olmayacağını söyleyebiliriz. 600 yıllık imparatorluğun torunu olduklarını bilmek önemli.”  dedi. Yeni kitap projesinin müjdesini de MARKA Konferansı’nda veren Mourad, “İstanbul’a taşınıp yeni kitabım için araştırma yapmayı düşünüyorum” diye konuştu.

İSTANBUL’UN SEMTLERİ

Komedyen ve yazar Kaan Sekban, ‘Beyaz yakalının intikamı’ başlıklı oturumda Sani Şener, Agah Uğur, Ahmet Dördüncü’yü sorularıyla terletti, katılımcılara eğlenceli anlar yaşattı. Sekban’ın “İşinizin hayatın odağında olduğu, bayram ziyaretinde bile konuyu TAV’ın büyümesine getiren biri gibi görünüyorsunuz” sözlerine karşılık Şener önce “It’s not hokus pokus. It’s all about focus” diyerek işine çok odaklı olduğunu hobileri olmadığını sadece çalıştığını kaydetti. İşe odaklanmasının renksiz hayat olmadığını çok renkli olduğunu belirten Şener’e karşılık Agah Uğur, “Sani 20 yıllık dostum Sani etrafındaki herkesin hobisidir. Onunla beraber olun yeter” dedi. Uğur, çalışanlarından daha çok kazanıyorsa daha çok çalışması gerektiğine göre yaşadığını kaydederken Dördüncü, erken çıkmak isteyen çalışanlarına yönelik “Kesinlikle olumlu karşılarım ve karşılamak gerekir. Toplantı, hastaneye gideceği zaman izin aldığında idari izin olarak gönderirim. Önemli olan etkinlik kalan zaman içinde işini tamamlaması gerekir” dedi. Şener, Sekban’ın “Bir semt olsaydınız hangisi olurdunuz” sorusunu Dördüncü Kadıköy, Uğur Nişantaşı, Şener Mahmutpaşa diyerek yanıtladı. 

Cem Mirap “Yeme, içme ve eğlencede yeni trendler” başlıklı sunumunda gastronomideki yeni trendin yiyecek alışkanlıkları ve sağlık ilişkisi olduğunu vurguladı. Mirap, şöyle konuştu: “Veganlık, glütensiz beslenme kararları modern insanın baktıkları. Sürekli diyet halindeyiz. Restoran müşterisinin bakışı kararlarımızı da menüleri de etkiliyor. Bu sadece menülerde değil dekorasyona kadar etkileyen bir süreç. Vegan veya glütensiz seçenekler menünde yoksa oyunun çok gerisinde kalmış oluyorsunuz.”

Mirap, “Bir restoranın sürdürülebilirlikle ilişkisi çok zor bir ilişki. Yeni jenerasyonun önem verdiği bir şey sürdürülebilirlik ve restoranlar da bu konulara çok dikkat ediyorlar” dedi.

Çırağan Palace Kempinski İstanbul Genel Müdürü Ralph Radtke, ‘Zaman ötesinde bir marka olmanın sırrı’ başlıklı oturumda BJ Cunningham’ın sorularını yanıtladı. Kempinski’nin dünyanın en eski lüks oteller zinciri olduğunu belirterek her zaman bir aile gibi yaşadıklarını kaydetti. Radtke, Çırağan Sarayı’nın ise çok önemli bir tarihi olduğunu ve bunun hem halka hem saraya karşı büyük bir sorumluluk getirdiğini vurguladı.

“ÖNEMLİ OLAN DENGEYİ TUTTURABİLMEK”

Mehmet Kutman ve Melkan Gürsel samimi sohbetleriyle katılımcıların dikkatini çekerken birlikte geliştirdikleri projeleri anlattılar. Kutman, “Neden Melkan bey diyorlar” sorusuyla başlattığı oturumda Gürsel, “Mimarlık çok da zorlu bir yol bunlarla başa çıkmak zorunda kalıyorsun ve güç göstermek zorunda kalıyorsun. Güç maskülenlikle birleştirilmiş ama aslında bir denge içindeki kadın erkek dengesi. Ben bunun çok kısa zamanda algının değişeceğini düşünüyorum” dedi.

Gürsel ise Kutman’a başarısının sırrını ve kendi içindeki dengeyi sorduğunda Kutman, şunları söyledi: “60 yaşını geçtiğim için korkmamaya yemin ettiğim bir soru. Gençlikten gelen her şeye karşı bir duvar örme saklanma duygusu sizi başarıya ulaştırıyor. Hayatta sürekli o dengeyi kurmak için çarpışmak zorunda kalıyorsun. Çocuk yok eşim yok, 7/24 çalışıyorsunuz. Bu duvarlar bu savaş gerekliliği başarıya doğru otomatikman itiyor.”

GÜNÜN SÖZÜ: 

VAZGEÇİLMEZ OLMANIZ İÇİN FARKLI OLMANIZ GEREKİR.

COCO CHANEL