HERKES AYNAYA BAKACAK

Osman ATAMAN 04 Ağu 2016

Osman ATAMAN
Tüm Yazıları
Darbe teşebbüsüne iktidar ve muhalefetin ortak tepki vermesi, arkasından liderlerin Beştepe'deki buluşması, siyasette yeni bir dönemin habercisi gibi.

Darbe teşebbüsüne iktidar ve muhalefetin ortak tepki vermesi, arkasından liderlerin Beştepe’deki buluşması, siyasette yeni bir dönemin habercisi gibi. Söz konusu vatan olunca sergilenen birlik görüntüsünü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açtığı davaları geri çekmesi daha da pekiştirdi. Şahsına hakaretten açılan tüm davaları bir kereye mahsus olmak üzere geri çektiğini ve affettiğini açıklayan Erdoğan; Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’ye açılan davalardan vazgeçti.

Diğer taraftan yumuşama ve birlik çabası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, AK Parti Genel Başkanı Binali Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye, 7 Ağustos'ta Yenikapı'da düzenlenecek "Demokrasi ve Şehitler Mitingi"ne katılarak birer konuşma yapmaları için davet göndermesiyle daha da dikkat çekici bir boyuta ulaştı. Bu davete ilk cevap Kılıçdaroğlu’ndan geldi... Tam bir ne şiş yansın ne kebap siyaseti: “Ben katılmayacağım ama heyet göndereceğim.”

Böyle bir çağrıdan sonra liderleri aynı sahnede görmeyi beklemek elbette hayalcilik olurdu ama insan “acaba” diye ümit de ediyor. Çünkü ayrışmakta çok becerikliyiz, birleşmekte de aynı hüneri sergilesek ne olur? Özellikle olağanüstü durumlarda. Düşünün orada Kemal Kılıçdaroğlu’nun yapacağı birleştirici bir konuşma partisine oy mu kaybettirir? Liderliğini mi zayıflatır?

Diğer taraftan Recep Tayyip Erdoğan’ın dün katıldığı “Olağanüstü Din Şurası”nda verdiği mesajlar çok dikkat çekici: “Bu hain yapının 40 yıldır toplum içinde bir virüs gibi yaşayabilmesi ve sürekli büyümesi, dini değerleri öne çıkartan kimliği sayesinde olmuştur. Biz de bu yapıya iyi niyetle destek olduk. Şahsen ben katılmadığım pek çok yönleri olmasına rağmen asgari müştereklerde buluştuğumuz zannıyla her kesim gibi bunlara yardımcı oldum.

Dışlanmış, ötekileştirilmiş her kesimi merkeze taşıma çabamızdan bu kesimin de yararlanmasına çalıştım. Yurt içi ve yurt dışındaki eğitim ve yardım faaliyetleri çerçevesinde ve hatta hatta Allah dedikleri için müsamaha gösterdik. Her şeye rağmen, bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya dökmemiş olmanın üzüntüsü içindeyim. Bundan dolayı hem Rabbimize hem de milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de milletim de bizi affetsin.”

Bu samimi özeleştiri ve tespitleri, hayatta olsalar merhum Ecevit ve Demirel’den de beklerdik. Dolayısıyla Recep Tayyip Erdoğan’a ve Ak Parti’ye “Bir zamanlar paralel yapıyla kol kolaydınız” şeklindeki itiraz ve eleştirilerle bir yere varılamaz. Bu noktada herkesin yapacağı bir özeleştiri var. Ve bu faslı uzatmayıp birlik- beraberlik eksenli gayretlere odaklanmak elbette daha faydalı ve hayırlı olacak. Gücümüzü görmenin ve göstermenin ötesinde, kimin nerede durduğunu da bilmek zorundayız. Yani, kim yerli, kim milli? Kimin kumandası yaban ellerde?

15 Temmuz elemeye devam ediyor.