HAYATIN KÖTÜ KOKUYOR!

Funda ÖZKALYONCU
Ben kadın olarak kızları düşünüyorum.

Bodrum'dayım.

Çok yakın olmamasına rağmen, evimin alt tarafına düşen siteden inanılmaz gürültü geliyor. 

Kadınlar gündüz saatlerce, inanın bana, gündüz 8 saat boyunca, geceleri de saatlerce çığlık, kahkaha atıyorlar.

Erkeklerden gelen kahkaha ve böğürtü sesleri birbirine karışıyor.

Berbat.

Gece yarısı 02.30’da uyanıyorum, sanki kızların etlerini koparıyorlar, gece o saatte kahkaha ve çığlık sesleri birbirine katarak havuza atlıyorlar. 

O seslerden kadın olarak korkuyorum, pikeme sarılarak düşünceye dalarak sabahı ediyorum.

Ertesi günü sabah, sitenin bekçisini o eve yolluyorum.

Hepsi leş gibi uyuyor, baygınlar ve evde çalışan adam kapıyı açıyor.

Telefona istiyorum.

Adam anlatıyor, kusura bakmayın falan.

Ev eski bir bakanın oğlunun, bu misafirler onun misafiri diyor. 

Evde 2 kız, 3 erkek kalıyorlar diyor.

Kimler kalıyor, daha da detayları öğreniyorum.

Konuşan çocuğa onları uyar, polisi arayacağım ve o evde fuhuş var, inanılmaz gürültü var, şikayetinde bulunacağım diyorum.

Bunlar bir aile olamaz, bir aileden böylesine sesler gelemez diyorum.

Sevgili olsalar, sevgili çiftlerden de bu sesler gelemez.

Olamaz yani.

Fuhuş kelimesini vurucu bir kelime olsun diye, bilerek seçiyorum.

Erkeklerden bana ne.

Ben kadın olarak kızları düşünüyorum.

Ne kadar cesurlar, 2 kız 3 erkekle beraber aynı evde kalıyorlar.

10 saat boyunca içki içiyorlar.

Kim bilir evden annelerine babalarına ne yalan söylediler ve çıktılar, zavallı anneleri kızlarını ne dualarla arkalarından su dökerek uğurladılar.

Ama dikkat edin kızım, Allah'a emanet olun kızım.

Ahhh anneler ahhhhhh!

Kendilerine hiç benzemeyen kızlarının, ne bedeller ödediğini bilseler.

Düşünüyorum.

Bu kızların etleri hiç acımaz mı?

Bu kızlarım canları hiç acımaz mı?

Kız ya, eti teni! acır ya! acımalı ya.

Doğar doğmaz sobelenmişler haberleri yok.

Zengin hayat, zengin adamlar, kendilerine ait olmayan hayatlar.

Yalandan olan sana ait olmayan o hayat, bedelini çatır çatır ödetirken bedenini kadınlığını yitirirsin.

Senin yalanın, senin gerçeğini kandırıyor, berbat bir zafer kazanıyor farkında değilsin. 

Ah benim kızım! cebinde olmayan para senin değildir.

Ve cebinde olmayan hayat da senin hiç değildir.

Kimsenin ahlak bekçisi değilim, ama gencecik kızları görünce.

Birkaç gün eğlenmek için kanına karışan bu özenti bedelli durum, seni ve geleceğini sobeler durur.

Geçen hafta, plazadan atılan ve ölen kızı haberi aklıma geliyor.

Annesi, kızım bizi hiç beğenmezdi, bizim evimizi, hayatımızı hiç beğenmezdi diye anlatmış.

Gözü hep yüksek hayatlardaydı demiş.

İnanılmaz değil mi?

Kötülükler halay çekiyor ve halayın içindesin farkında değilsin.

İnsanların damarına kolaydan zengin olmak enjekte edilirken, sen gencecik kız olarak irtifa kaybetme.

Gencecik bedenin, tenin, duyguların irtifa kaybettiğinde asla geri gelmez bunu bilesiniz.

Kaybetmek çok kolay, geri almak çok zordur.

O bedel ödeyerek kaybettiğin irtifa senin o arsız çığlıkların içinde öyle şeyler anlatıyor ki.

Çığlık atıyorsun farkında değilsin.

Şimdi.

Geç olmadan, ileride cebinde taşımak zorunda kalacağın, yapıştır yapıştır yetiştiremeyeceğin yara bantlarını stoklama.

Kendi hayatını, etini tenini, canını, evini, anneni babanı sev.

Hayatın kötü kokuyor.

Funda'nın aklındakiler…

... İsmail Küçükkaya.

Eşi Eda Demirci yaşadıklarını tek tek anlattı.

Ne kadar doğrudur ne kadar yalandır bilemem.

İsmail bunlar başıma ben muhalifim diye geliyor, beni yıpratmaya çalışıyorlar demiş.

Bununda ne kadarı ilişkili onu da bilemem.

Aslında her ikisinin anlattıkları hakkında, anladığım, bir şeyler olabilir.

İnanmadığım şeyler olabilir. 

Ama ben anlasam ne olacak.

Ben buralarda da hiç değilim.

Ben.

Neden Eda hanımın annesi uzun uzun röportajlar veriyor ve iki kocaman eğitimli kişilerin evliliği hakkında anlatıyor da anlatıyor.

Ben annelerin babaların bu konularda konuşmalarına röportaj vermelerine çok karşıyım. 

Anne, İsmail çocuk istemedi diyor, yahu kadın sana ne, adam çocuğu sana mı soracaktı. 

Boşanmışlar, Eda hanım kısa süren evlilik için boşanma tazminatı 600 bin TL almış.

Aradan yıl geçmiş, şimdi konuşmaya başlamış.

Şimdi kadın dernekleri neden susuyormuş, kadın haklarını savunma köşe yazarları neden yazmıyormuş.

Kendi adıma şöyle cevaplayabilirim.

Ben, kavgalı olduğu, nefret ettiği, dayak yediğini iddia ettiği kocadan para alarak boşanan kadının yanında olamıyorum.

Bazen boşanma olduktan sonra, adamın kazandığı para kadına batar oluyor, kadının aklını kurcalıyor ve ondan alacaklı gibi hissediyor kendini.

Desen ki.

Senin beş kuruşuna tenezzül etmem, senden gelen para kursağımdan geçemez, zaten işim var gücüm var.

O zaman diz dize verir konuşuruz.

Göz göze anlatırız.

... Mumcular Hıyatlı köyündeyim.

Canım ülkem tabiat harikası, tabiat öylesine güzel kokuyor ki.

Köyün hikayesini anlatıyorlar.

Köyde bir usta yaşıyor, ustanın kızı var, yanında çalışan çırak çocuğa, bak kızım büyüsün seni onunla evlendireceğim diyor.

Çocuğu yanında oyalayarak, hakkını ödemeyerek yıllarca çalıştırıyor.

Aradan yıllar geçiyor.

Kız büyüyor.

Kızı adı Hörü.

Çırak diyor ki, Hörü büyüdü, söz verdin hadi bizi evlendir artık.

Usta, sen kimsin ki diyor, yanımda çalışan köpeğe kızımı vereceğim.  

Çocuk gururu çok kırılıyor, yıllarca aldatılmış, kandırılmış.

Asla yapmaması gerekçe bir şey yapıyor.

Anneyi babayı öldürüyor.

Hörü'yü 9 parçaya bölüyor ve orada gördüğümüz ağaçların dallarına parça parça asıyor.

Hörü'nün ne kabahati var, alıp kaçsaydın, evlenseydin keşke be oğlum. 

Kim bilir belki bölge rivayetidir.