HAVAYOLLARINDAN REST; "BİNLERCE UÇAK BOŞ UÇAR'

Musa ALİOĞLU 16 Oca 2022

Musa ALİOĞLU
Dünya üzerinde ulaşımın önemli bir kısmı havayoluyla sağlanmaktadır.


“Havacılıktan milyoner olmak isteyen, havacılığa milyarder olarak başlamalı!..”
Richard Branson
(Virgin Atlantic Kurucusu)

Dünya üzerinde ulaşımın önemli bir kısmı havayoluyla sağlanmaktadır. Gökyüzü alabildiğine geniş olmasına rağmen her gün yapılan binlerce uçuş, orada da bir düzen olması gerektiğini ortaya koyuyor.
Hava ulaşımında en üst otorite olarak International Civil Aviation Organization
(ICAO) yani, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü bu düzenin sağlanmasında kural koyucu en yetkili kurum konumundadır.
Her ülkenin sivil havacılık otoriteleri de ICAO’dan aldıkları talimatlara uygun olarak, herhangi bir havayoluna ait bir uçağın nereden nereye, ne zaman gidişi konusunda yetki sahibi olarak izin verir.
Türkçe’de izin veya müsaade kelimeleriyle ifade ettiğimiz, havacılık literatüründe ise Slot diye bilinen bu kavramı açalım.
Slot, her ne kadar yazıldığı gibi okunsa da havacılık dili olan İngilizce’de CTOT “Calculated Take Off Time” yani hesaplanan, belirlenen kalkış zamanı anlamına gelen kısaltılmış bir terimdir.
Anlam olarak kısaca herhangi bir havalimanı için belirli gün ve saatte, iniş ve kalkış için verilen izin diye açıklanır.
Özellikle uçak yolcularının sık duyduğu slot kavramının, havacılar için ne kadar önemli olduğu gerçeğine bakmak gerek.
Hava trafiğinin yoğun olduğu meydanlar slot kavramının ne anlama geldiğini çok daha iyi ortaya koymaktadır. Şikayetçi olduğumuz gecikmelere (rötar) slot diye tabir edilen kavrama riayet edilmemesi neden olmakta ve sıkıntı çekmekteyiz.
Bir havayolu şirketinin, herhangi bir uçağına, herhangi bir uçuş noktası için verilen hakkın, herhangi bir nedenle kullanılamamasına havacılıkta “Slot kaçırmak” veya “Slot yemek” deniliyor ki, gecikmelere de bu durum sebep olmaktadır. Havayolu şirketlerine maddi yaptırım, yolcular için maddi ve manevi kayıp anlamına gelen slot kaçırmak her dönemde önemli bir sorun olmaktadır.
Ülkemizde slotların takibi, 2010 yılına kadar, resmi otorite Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) tarafından koordine edilmekteydi. O dönemdeki yöneticilerin bazı şirketleri kayıran tavırları nedeniyle bu görev oradan alınıp, Devlet Hava Meydanları İşletmesi’ne verildi ve Slot Koordinasyon Kurulu tam yetkilendirildi. Görevi havalimanlarında trafiğinin daha adaletli olarak dağıtılması, daha rantabl kullanılması ve yoğunluğun giderilmesi olan kurulun elbette bazı hataları oluyor.
Türkiye’de olduğu gibi diğer ülkelerde de havalimanlarının belirli kapasitesi vardır. Slotlar da bu kapasiteler doğrultusunda kullanılır ve buna titizlikle riayet edilir.
Havalimanlarının kapasiteleri, apron ve pistlerin büyüklüğü, uçak park yeri, kapı, pasaport, gümrük, güvenlik, bilet kontrol kontuar sayılarına bağlıdır.
Slot kavramı deyince ülkeler arasında yapılan uçuşlardaki slotları da farklı bir kategori olarak görmek gerekmektedir.
Yoğunluğu olan havalimanlarına öteden beri tarihi uçma hakkı (historical )olan havayolu şirketlerinin elindeki slotlar ticari olarak büyük değer arz etmektedir. Grand father (Büyük baba) hakkı diye nitelenen bu uçuş haklarını başkalarına satmak çok sık olmasa da başvurulan bir yöntemdir. Örneğin, Londra Heathrow Havalimanı slotları milyon dolarlarla el değiştiriyor, buna da kimse karışamıyor.
Uçuşu azalan ve kullanamadığı slotları başka havayolu şirketlerine satanların yanı sıra, Covid-19 pandemisi nedeniyle uçuş yapamayan ve çok değerli olan bu slotları elinden kaçırmak istemeyen bazı şirketler de boş uçuş yaparak slotlarının elde tutmak için böyle bir yola gidiyor.
Pandemi şartları böyle giderse gelecek aylarda Lufthansa’nın 18 bin boş uçuş yapacağı, Air France-KLM ve diğer bazı havayollarının da aynı şekilde daha az olsa da boş uçuş yapması bekleniyor. Slot hakkı gibi ticari bir kayba uğrayan havayolu şirketlerinin hakları için Belçika Ulaştırma Bakanı Avrupa Komisyonu’na başvurup slot haklarıyla ilgili kuralların hafifletilmesini, yüzde 80 uçuş yapma şartının da yüzde 50’ye düşürülmesini istemektedir. Bunu söylerken Avrupa’da iklim değişikliyle ilgili alınan önlemlere ters düşüldüğünü da kaydediyor.
İşin ilginç yanı, İsveçli ünlü çevre aktivisti Greta Thunberg de Avrupa Birliği’ni eleştirerek havayolu şirketlerinden yana tavır alırken, Avrupa Komisyonu'nun Ulaştırmadan Sorumlu Üyesi Adina Valean ise havayolu şirketlerinin boş uçuşlarının önlenmesi için gerekli esnekliğin sağladığını, dördüncü dalga ve Omicron varyantının havayolu yolculuğu üzerinde korkulduğu kadar olumsuz ve uzun süreli etkisi olmayacağını söylüyor.
Bu durumda, slot ve iklim gibi iki ayrı konuda da söz sahibi olan Avrupa Komisyonu ne yapacağını bilemiyor. Slot kurallarını daha da hafifletirse, kendisiyle çelişecek, kuralları hafifletmese slot haklarını kaybetmek istemeyen şirketlerin binlerce uçağı boş seferlerle gökyüzünü daha da kirletecek.
Her halükarda gökyüzü mavi kalmayacak, kirlenmeye devam edecek.
Yaşanılır bir dünya dileğiyle.

 

musaalioglu@gmail.com


DHMİ’nin Danıştay kararını uygulaması isteniyor 

EUROCONTROL’den 100 milyon lira ek gelir 

Havacılık şirketleri, uluslararası kurallar gereği yabancı bir ülke hava sahasından geçerken “Üst geçiş hakkı” diye bilinen bir para ödemek zorundadırlar. Bu para devletten devlete değil, EUROCONTROL diye bilinen Avrupa Hava Seyrüsefer Güvenliği Teşkilatı adlı uluslararası kuruluşa ödenir, onlar da her ülkenin hak ettiği miktarı ülkenin hava meydanlarını işleten resmi kurumu hesabına yatırır. THY ve diğer havayolu şirketlerimiz Avrupa hava sahasını kaç saat kullanmışsa ona göre ödeme yapar, aynı şekilde Türkiye’ye gelen ve bizim hava sahamızdan transit geçiş yapan yabancı şirketler de bizim hesabımıza EUROCONTROL’e ödeme yapar.
Bizim ödememiz gereken miktar ve bize ödenen ücretler arasındaki fark her yıl ilgili kuruluş Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğü’ne ödenir. Yani, gökyüzümüzü kirleten bir çok havayolu şirketinin ödediği bu hava parasını alan DHMİ, bu parayı teknik elemanlarına dağıtır.
Bu konuyla ilgili olarak Danıştay 12. Dairesi’nin verdiği bir karar, Türkiye’nin Hava Seyrüsefer hizmetlerinden yılda 100 milyon TL’ye yakın ek gelir elde edebileceğini ortaya koydu.
Türkiye hava sahasını kullanan yabancı tescilli uçaklara hizmet veren DHMİ, hava seyrüsefer hizmetleri için yapılan tüm yatırımları ve personel giderlerini milli maliyet olarak üyesi olduğu EUROCONTROL’e yansıtıp almaktadır.
Türkiye, yönetmelikler nedeniyle aynı hizmeti veren  diğer üye ülkelerden me yazık ki daha az gelir elde etmektedir.
2020 yılı verilerine göre Türkiye verdiği hizmet bakımından Örgüt üyesi 40 ülke arasında, Fransa’dan sonra ikinci sırada yer alırken elde ettiği gelir bakımından ancak altıncı sırada yer almakta ve
Almanya, İngiltere, İspanya ve İtalya’dan fazla hizmet vermesine rağmen onlardan daha az pay almaktadır.
Türkiye, 2010 yılında çıkan bir kanunla DHMİ çalışanlarına “Havacılık tazminatı” adı altında ek bir ödeme de yapmaktadır. Bu ödemelerde aynı işi yapan elektronikçilere fazla ödeme yapılırken, elektrikçilere daha az ödeme yapılmaktaydı. Bu durumun düzeltilmesi için Havacılık Elektriği Teknik Elemanları Derneği, Danıştay’da bir dava açarak bu durumun düzeltilmesini istedi.
Danıştay 12. Dairesi teknik personele yönelik kısıtlamaların EUROCONTROL kurallarına ters düştüğünü, elektrikçi elemanların maliyetinin EUROCONTROL tarafından karşılandığı, dolayısıyla bu maliyetlerin hepsinin örgüte yansıtmak gerektiğine hükmetti.
DHMİ, Danıştay’ın aldığı bu kararı şayet uygulamazsa elektrik personelinin maaş sigorta ve emeklilik gibi, 100 milyon TL kadar tutan ödemeleri devlet hazinesi için yük olmaya devam edecek.
DHMİ kararı uygularsa, kurumda çalışan elektrikçi teknik personele uygulanan bu haksızlık giderilecek, daha önce hazine tarafından karşılanan bu ödemeler artık EUROCONTROL tarafından ödenecek ve devlet 100 milyon TL yükten kurtulacak.
Haydi DHMİ, top sende. Hakkımız olan bu parayı başkalarının almasına daha fazla göz yumma. Harekete geç artık.