GECELER VE HECELER...

Sezai ŞENGÖNÜL
"Muhabbet bağına girdim bu gece", "Geceler yarim oldu", "Sırdaşım oldu geceler", "Uykusuz her gece", "Gecenin matemini aşkıma örtüp sarayım", "Simsiyah gecenin koynundayım", "Karanlık çökünce sokağınıza köşede ben varım unutamazsın", "Gecenin tam üçündesin dertlerin en gücündesin", "Seher vakti çaldım yarin kapısını", "İçimde sızlarsın gece olunca", "Gece kirpikli kadın", "Gitme, aklım sende kalır uyuyamam geceleri" vb. bazı mısra, cümleler bazılarımızın aklında bir şekilde kalmıştır.

Bunlar daha çok hüznü çağrıştıran cümleler. Devam edelim, gece başkaca neleri çağrıştırıyor, kimler için içinde neleri barındırıyor ya da bizleri nelerden arındırıyormuş…

Bir kere, gece iç dünyasıyla çok yüzleşir insan, gündüz de daha çok dış dünyası ile. Bazıları için gece bir sığınak, bir liman. Bazıları için o zifiri karanlık; huzur veren loş bir ışık huzmesi. Bazıları için de ayrılık, hicran, dert, yaraları kanatan bir keskin bıçak. Uyuyan kimi dertleri uyandıran bir alarm. Bazı zamanlarda, gün ışıyana kadar dertlerden insanları kaçıran bir narkoz! Bazıları içinse; nefislerine sürdükleri bir parmak bal, gece...

Diyeceğim o ki; gecenin tonları, her saati herkes için farklı. Aranızda benim gibi, bunun tılsımlı bir haz olduğunu düşünenlerde vardır belki. Tabii sabahlamak değil bunun adı. Gece yarısından sonraki iki saatlik zaman dilimi kastedilen. Fazlası, diğer gün olumsuz olarak günlük yaşantımızda zaten bize döner. “Azıcık ucundan” derler ya, işte kastettiğim bu. “Gecenin ucundan” denecek kadar bir “gece” yani…

Gecelerin çokça; düşünce odaklı iş yapan insanlar, edebiyat dünyası, şair ve yazarlar için 'verimlilik-üretme' açısından çok kıymetli olduğu hissi var bende. Bu hissi birçok yazar, şair arkadaş ve dostlardan dolayı biliyor, gözlemliyorum. Tefekkür eden bazı insanlar için de aynı tez geçerli diyebilirim…

Çünkü gece bereketlidir, zifiri karanlığının içinde çiğli çiğli, yıldız yıldız umutları da barındırır. Gün ışığıyla beraber daha hiç gün ışığı görmemiş o umutları da uyandırır. Gece müptelalığı farklıdır. Bu noktada sınırı aşanlar, tan vaktiyle birlikte öbür güne taşanlar bile vardır. Ama kendi evinizde. Başka bambaşka bir şeydir o hal…

Dadanırsınız gecelere. Bu bir ‘efsunlu hal" belki de. Kara kaşına, kara gözüne, ay ve yıldız bulaşmış yüzüne, seherde saklı özüne ‘aşık’ oluyorsunuz işte. ‘Geceler yarim oldu’ demiş ya şair, işte aynen öyle bir hal o.

Azıcıkta olsa, o geceye banmadan duramazsınız. Geceden bir miktar çalmadan edemezsiniz. Zifiri karasının içindeki yıldızlardan, ay yüzlü ayın şavkından düşüncelerinize, şiirlerinize, yazılarınıza, yüzünüze, gözünüze sürmeden olmaz. Onun bu karanlığı bazen gündüzünüze, ruhunuza, hayatınıza nur olarak yağar. Sessizliğin, etraf dinginliğinin, telefon ve mesajlarının susmasının ötesinde bir şey, gecenin size o vakitlerde verdikleri. Adı yalnızca sizde saklı olan ya da dilinizin ucuna kadar gelip de telaffuz edemediğiniz bir gizemin adı, onunla aranızdaki bu bağ.

Ne yaparsanız yapın, istisna haller hariç, geceye gönül vermiş bu tür insanlar vazgeçemezler gecelerinden. Belki de geceleri de onlardan! Vız gelir, tırıs gider. Ne eder eder, gizli bir sevdalı gibi, geceyle muhakkak buluşur o “gecekolik” insanlar. Bunu kimse engelleyemez, ne hanımları, ne çocukları, ne de bazı başkaca işleri. Geceyle herkesin ayrı bir işi var; herkesin ayrı bir gecesi var. Ama var. Uyku uyumak, dinlenmek dışında!

Tabii, ne kadar ballandırarak anlatsam da, herkese tavsiye etmiyorum bu “fazla uyanıklık” halini. Zaten o da, herkesi uyanık tutmaz bence. Ama arada bir, siz de tadına bakın, deneyin şansınızı derim. Size verecekleri, alacakları vardır belki de. Tanışın bir. Biraz nazlı, biraz kışlı olsa da kara gözlerinin ürküten bakışları. Yazları da çok hazlıdır ha...

Bu bağlamda bir de edebiyat dünyasından çeşitli şair, yazar, sanatçı, düşünür vb. insanların “gece” hakkında söylediklerine de göz atalım isterseniz. Bakalım onlar ne demişler? O kadar çok ki aslında... Bu yüzden "devede kulak" minvalinde olacak bu göz atma. 'Gece' hakkında Sezai Karakoç; “Geceye yenilmeyen her insana, ödül olarak bir sabah, bir gündüz ve bir güneş vardır.”, Dostoyevski “Gece ne kadar karanlıksa, yıldızlar o kadar parlaktır.” Hikaye yazarı, tarihçi, Prosper Mérimee “Gece hayırlı öğütler verir”, Sadi Şirazi ”Gönül yan, senin yanışın nice işler halleder, gece yarısı bir dua nice yüz belayı defeder.” , İngiliz şair G. Herbert  “Gece öğütlerin anasıdır”, Halil Cibran ”Gece oldu mu, pişmanlık çağrılmadan çıkagelir ve insanlar derin uykularından uyanıp kendilerine baksınlar ister.” Victor Hugo ”Rüyalar, gecelerin akvaryumudur.” demiş...

İşte böyle... Bazen yar, bazen kar, bazen de dar olan bu gecelere, geçmişte şahsen bir şiir de ben yazmıştım. Bunu sizlerle paylaşacağım birazdan. O şiiri de, bulunduğu kitabın en arka kapağına iliştirmiştim üstelik.. Yetmemiş, üstüne o şiirin olduğu kitaba “Vakt-i Leyli” ismini de koymuştum. Bu arada; ‘Leyl’ Arapça ‘gece’ demek! Sonuç: Tüm bunlara rağmen gene de gecenin bu tılsımını çözemedim. Sağlıcakla kalın…

Şiir ve Gece...

Yıldıza aya taç 
Şiire aç 
Şaire ilaç geceler 
Şiir olur sizde 
Sorarım, neden? 
Bendeki 
Kelimeler 
Heceler...