FETÖ'CÜ HAKİMLERİN VERDİĞİ KARARLAR NE OLACAK?

Alican DEĞER 04 Ağu 2016

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
Kimbilir kimlerin canı yandı? Polis onlardan. Savcı onlardan. Hakim onlardan. Yargıtay onlardan. HSYK onlardanmış. Ya Anayasa Mahkeme'si... Silsile halindeler. Kaçacak yerin yok.

Kimbilir kimlerin canı yandı? Polis onlardan. Savcı onlardan. Hakim onlardan. Yargıtay onlardan. HSYK onlardanmış. Ya Anayasa Mahkeme’si... Silsile halindeler. Kaçacak yerin yok. Diyelim ki FETÖ’ye muhalif bir isimsiniz. Veya hoşlanmadıkları bir partinin kayıtlı üyesisiniz. Veya Alevi’siniz. Veya laiksiniz. Veya hoşlanmadıkları başka bir dini cemaate gönül vermişsiniz. Adınızı yazdıkları zaman cemaziyelevvelinizi görüyorlar zaten. Oturduğunuz yerden, yediğiniz içtiğinize kadar. Küçük esnafsınız. Sizden himmet adıyla haraç istediler. Verdiniz, vermediniz. Verdiniz, devam edemediniz. Kapınızda FETÖ’nün maliyecisi. Derdinizi kime anlatacaksınız? Mahkemeye gitseniz, karşınızda yine aynı yapı. Organize mi organize. Genel Kurmay Başkanı bile baş edemedi de hapse girdi. Siz nasıl derdinizi anlatacaksınız.

Bu kadar devlet memuru görevden el çektirildi. Bu kadar yargı mensubu. Peki ya bunların yaptıkları uygulamalar, aldıkları kararlar ne olacak. Hepsi sakat hale gelmedi mi? Nereden bileceğiz filanca kararı, başka şey düşünüp vermediklerini? Ergenekon süreci için toplam bir uygulama yapıldı. Yeniden yargılama falan. Böyle birşey şimdi mümkün mü ki? Tek tek uğraşmak lazım. Ben FETÖ’ye üye olmaktan görevden alınan tek bir kişinin bile imzası bulunan bir kararla ceza yemiş olsam bu hukuken sakat bir durum olmaz mı? Hakkımı yeniden aramam gerekmez mi? Bu örgüt Yargıtay veya Danıştay’da da çok etkin olduğu için FETÖ’cü bir yüksek hakimin, FETÖ’cü bir başka yerel mahkeme hakiminin verdiği kararı bozacağını mı düşünüyorsunuz? Buna bir çözüm bulunmalı. Ama nasıl? Siyasetçilerin görevi bunun en uygun çözümünü üretmek. Bir tek masum kişinin bile gerekli adaleti alamamış olma ihtimali tüylerimi diken diken ediyor.

Sayın jüri üyeleri

Hukukçu değilim. Ama kaba taslak fikrimi size anlatayım. Hukukçular içini doldurabilir belki. Dünyada iki büyük hukuk sistemi var. Biri bizim de uyguladığımız Avrupa sistemi. Diğeri ise Amerika’da uygulanan sistem. Bizde hakim veya hakimler herşeye karar veriyor. Ne dedilerse o. Tabii ki denetim mekanizması kurulmuş, kağıt üstünde. Ama bu işi kuranlar böyle bir yapıyı hayal bile edememişlerdir. Görüldü ki, bu örgüt çok ince çalışıyor. Uyuyan hücreleri var, uyumayanı var, yarı uyanık olanı var, kriptosu var. Var oğlu var. Sürekli devlete sızmaya çalışıyor. Kısacası baş etmesi çok zor. Acaba diyorum (Şimdilik bir fantezi tabii) biz de hukuk sistemimizi mi değiştirsek? Jüri ile mi yargılansak. Halktan rastgele toplanan 12 kişi bizim hakkımızda karar verse daha mı iyi olur acaba?

Böylece toplum vicdanı da hukuğa yansımış olmaz mı? Tabii ki o sistemin de sakıncalı tarafları vardır mutlaka. Hele bizim gibi oldukça subjektif toplumlarda. Ama bu sistemde de düzeltme için yüksek mahkeme yok değil. En azından sadece bir ekmek çaldığı için kimse yıllarca hapis yatmaz. Halk kimseye bir ekmek çaldığı için bu cezayı vermez. Hukuğun soğuk mantığı halkın yüce gönlünde erir. Veya hiç bir jüri sadece kravat taktığı için bir tecavüzcüye iyi hal uygulamaz. Böylece hakimler tartışma dışında kalır. Onların görevi duruşmanın yasalara uygun yapılmasını sağlamak olur.  Bir düşünün derim. Öyle peşin peşin “Hayır” demeyin.

Ananı öpen kadı, kime şikayet edeceksin?

Rahmetli Demirel müthiş esprili bir adamdı. Bu tartışmalar sırasında ona atfedilen bir fıkrayı hatırladım. Darbe zamanları. Demirel siyasi yasaklı. Sormuşlar, “Ne diyorsunuz” diye. Rivayete göre aşağıdaki fıkrayı anlatmış. Bu olay gerçek olmasa bile, onun üslubuna çok uygun olduğu için “Anlatırdı mutlaka” diyeceğim ve aktaracağım: Osmanlı döneminde, yolsuzlukları ile ünlü
Karakuşi (Karakuşi; kanun, kural, mantık ölçülerine dayanmayan anlamına gelir) adında kadı varmış.

Bir fırının önünden geçerken, burnuna güzel koku gelmiş. Nar gibi kızarmış sahibini bekleyen nefis ördeği görmüş. Karakuşi Kadı, fırıncıya,“Ben bunu aldım” demiş. Kadıya itiraz edilir mi? Az sonra ördeğin sahibi gelmiş, “Hani bizim ördek?” demiş. Fırıncı boynunu büküp, “Uçtu” deyince kavga çıkmış. Kavga sırasında fırıncı araya giren gayrimüslimin gözünü çıkarmış. Sonra da kaçmaya başlamış. Gayrimüslim de peşinde. Bir duvardan atlarken, duvarın öteki tarafındaki, hamile kadının üstüne düşmüş. Kadının kocası da, fırıncının peşine düşmüş. Sonunda zaptiyeler yakalamış. Karakuşi Kadı’ya çıkarmış. Kadı sırayla sormuş.

Ördeğin sahibi:“Bu adam ördeğimi hiç etti” diyerek şikayetçi olmuş. Karakuşi, fırıncıya sormuş:
“Ne yaptın adamın ördeğini?”  Fırıncı, “Uçtu” demiş.
Kadı, kara kaplı defteri açmış: “Ördeğin karşısında tayyar yazılı. Tayyar uçar anlamına gelir. O halde ördeğin uçması suç değildir” diyerek, fırıncının ördek işinden beraatına karar vermiş.

Gözü çıkan gayrimüslime sormuş. Onun şikayetine de, kara kaplı defterden bir madde bulmuş:
“Kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslimin tek gözü çıkarıla…” Davacı, “Benim tek gözüm çıktı. Şimdi ne olacak?” diye sorunca Karakuşi Kadı; “Fırıncı öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız…” demiş. Tabii gayrimüslim şikayetinden hemen vazgeçmiş. Fırıncı bu davadan da beraat etmiş. Çocuğunu düşüren kadının kocasına dönmüş Karakuşi: “Tamam” demiş,“Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak…” Adam hemen şikayetini geri almış. Fırıncı yine kurtulmuş. Kadı dönmüş son şikayetçiye: “Senin şikayetin nedir bre?” Şikayetçi düşünüp ellerini açmış, “Ne diyeyim kadı efendi, adaletinle bin yaşa sen, e mi…”