ENDİŞEYE ENDİŞE YÜKLEMEYİN!

Funda ÖZKALYONCU
Neredeyse 1 ay geçti.

Acı, endişe ve duygu ezilmişliğinde inanılmaz bir süreçten geçiyoruz.

Aklım, vicdanım sadece ailelerini ve yakınlarını kaybeden insanlarda.

Neredeyse 1 ay geçti.

1 ay ne ki, gerçekten hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Bu süreçte herkes endişeli, herkes üzgün, herkes telaşlı ve herkesin sinir sistemi bozuk.

Ve ne yazık ki.

Televizyonlarda konuşan bu konuların uzman profesörler, aynı fikirde değil. 

Yahu deprem bilimsel bir konu ise aşağı yukarı aynı çizgide bulunulamaz mı?

Biri diyor ki, İstanbul'da deprem kapıda. 

Diğeri diyor ki, 6 sene sonra olacak.

Diğeri diyor ki, 2045 yılında olacak. 

Ya diğer biz insanlar.

Herkes jeofizikçi, herkes deprem uzmanı.

Ve içlerinde gizli, saklanmış kötü duygular taşıyan insanlar var.

O bölgenin insanları, acının büyüklüğüne rağmen, acı paylaşmayı ne kadar iyi biliyorlar.

Ya burada.

Herkes kendine göre, oturduğu ev ya da oturduğu bölge ile ilgili teselli edecek bir şeylere inanıyor.

Başlıyor kendi kendine anlatmaya.

Evim perde duvar diyor, evimin zemini haritada beyaz renk, çok sağlam diyor.

Teselli işte ne yapsın, ne desin.

İnsan en çok kendini teselli eder ve kendi başını okşar.

İnsan en çok kendi sırtını sıvazlar.

İnsan en çok kendi omuzuna yaslanır.

Yok buna da izin yok.

İçindeki sırtlan ile yaşayanlar, illa dürtecekler. 

Kayalık diyorsun, yok hayatım bazı kayaların içi kireç çat diye boşalır diyor.

Ev sağlam diyorsun, kaç yılında yapılmış bizim arkadaşların evine yıkım kararı geldi diyor. 

Bütün bu olumsuz, moral bozucu anlatım ne varsa söylüyorlar.

Diyenler de deprem bölgesi İstanbul'da oturuyor.

Ve sanki kendisi en sağlam yer Konya Karaman'da TOKİ evlerinde oturuyor da, oradan endişe yüklüyor. 

Evin ile ilgili, kendini teselli eden ne söylesen, yok edici cümleler kuruyor.

Yahu, burada deprem olduğunda belki ilk senin evin yıkılacak.

Sen neden, bütün taşları yerine oturtmuş, sanki bu deprem endişesinin seyircisi gibi insanlara anlatıyorsun.

Ne desen olmuyor duygusuna seni ite ite duvara yapıştırıyorlar.

Anlatanlar dert üstü murat üstü sanki.

Evin sağlam değildir, mutlaka baktırın. 

Zeminin sağlam değildir, mutlaka baktırın. 

Arada baktırsan ne olacak, zaten Allah bilir zaten diyor.

Diyor da diyor.

Sonuç.

Öleceğiz.

Evini barkını her şeyini kaybedeceksin psikolojisi yüklüyorlar.

Söylediklerinin, anlattıklarının farkında değiller.

Kendisinin dışına çıkıp kendine bir baksa, günaha giriyorsun diyecek.

Kendilerinin, aslında için için ne kadar kötü yürekli olduğunu bilmeyen insanlar.

Endişe çaresizliğini bilmeyen insanlar.

Endişeye endişe yüklemeyin, yürekler çok ağır, taşıyamaz.

Devamlı kötücül duvar ören insanlar.

Ve ördükleri duvarı görmeyen insanlardan kaçın, dinlemeyin.

Ne olur.

Size, korkma, diyecek dostlar edinin.

Ne zaman moralini bozuk, kendini kötü hissediyorsun, beni ara diyen dostlar edinin. 

Gel bu gece bende kal diyen dostlar edinin.

Gel sana çay demliyorum, sarılalım diyen dostlar edinin. 

Size olacak kötü şeyleri değil, iyi gelecek şeyleri söyleyen dostlar edinin.

Dost acı söylermiş.

Hayır söylemez.

Söylememeli.

Dost tatlı söyler.

Dost iyi söyler.

Dost sarılır.

Duygusal anlamda hiç kimse müsait değil.

Ben de hiç müsait değilim.

Susun.