DÜNYA DÖNMESEYDİ NE OLURDU!

Fehmi KETENCİ 11 Tem 2021

Fehmi KETENCİ
Ana konumuz Kovid-19'un, iyice kafa karıştıran değişen isimleri varyantları el,nde tam oyuncağız, onlarla haşir neşir olmaya bir süre daha devam edeceğiz belli ki..

     Bugün, zaman zaman yaptığım gibi, günün en çok konuşulan konusunun dışında bir şeyler yazayım, biraz felsefi biraz da yaşamımızdan yansıyanlara mizahi bir dille yaklaşayım dedim. Tatil dönüşü yazacak çok şeyim var ama şimdilik bununla idare edeceğim..

      Ana konumuz Kovid-19’un, iyice kafa karıştıran değişen isimleri varyantları el,nde tam oyuncağız, onlarla haşir neşir olmaya bir süre daha devam edeceğiz belli ki..

      Yaşam filmimizdekileri biraz geriye sararak aklımızda neler kalmış bir bakalım dedim.

      Geriye ve öncelikle de etrafımıza çıplak gözle pür dikkat bir baktığımızda gördüklerimizden hayıflanmamak elde değil. Ve hemen, yaşadıklarımızla, günümüz fotoğrafında gözükenleri çok kısacık bir zaman dilimi içinde ve biraz da kaygılanarak karşılaştırıyoruz:

     Etrafımızda gördüğümüz gençlere bakıyoruz. Günümüzde "gençlik" onlara deniyor.          

     Onlar için; birçok şeyin bir başkası yok, geçmiş tamamen karanlık, bilinmez…Onlar için bir tek Almanya var ve bugün bölünerek onlarca devlet ismi olarak dünya haritasını değiştiren, atlaslardaki ulusal bayrak sayısını artıran; Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Çekoslovakya, Yugoslavya gibi ülkeleri tanımıyorlar, demir perde ülkelerinde olanları ve yaşanaları birer hikaye olarak anımsıyorlar.

                Soğuk savaşı, heyecan verici bir bilgisayar oyunu sanıyorlar.

     CD doğduklarından beri var, ama teybin kafasına sararak müzik zevkinizin içine eden teyp kasetinden hemen hemen bihaberler…

               Michael Jackson onlar doğduğunda beyazdı, Bülent Ersoy da onlar doğduğunda

           kadındı. Bu konuda anlatılanları “öykü” diye dinliyorlar.

     Eski filmlerde Ajda Pekkan'ı görseler tanımazlar.

     Rıdvan Dilmen onlar için sadece bir TV spor yorumcusu ve ona neden "şeytan" dendiğini bilmiyorlar ve bu tanımlamaya da bir türlü akıl erdiremiyorlar…

     Kenan Evren’i onları hiç ilgilendirmiyor.

     Onlar için "Çarli'nin Melekleri" ve "Görevimiz Tehlike" sadece geçen senenin yeni vizyon filmleri.

     Siyah beyaz bir bilgisayar ekranı olabileceğini düsünemezler. Commodore 64 ve Amiga bilgisayarları olmadi hiç.

     Siyah beyaz bir televizyon olabileceğine inanmazlar ve uzaktan kumanda olmadan nasıl kanal değiştirileceğini bilmezler. Balkondan anten ayarı yapma heyecanını hiç yaşayamadılar. Sadece tek bir kanal siyah beyaz televizyonun, günde belirli saatlerde yayın yaptığı dönemlerden asla söz etmeyin, dinozorların yaşadığı dönemlerden söz ettiğinizi düşünürler.

                Dallas’ı onlar sadece NBA’deki takım olarak ve oynadığı maçlardan bilirler. Veya

           Amerika’nın kovboylar eyaletinin adı olarak bilirler belki.

     John Travolta'yı hep balık etli ve yuvarlak hatlı olarak gördüler ve onun nasıl olup da bir dans ilahı olabildiğini, ayrıntılarıyla anlatsanız da hayal bile edemezler.

     Ve bizlere şaşkın ve manalı gözlerle bakarak üniversitedeyken cep telefonsuz nasıl yaşayabildiğimize akıl erdiremezler. Doğrusu bu ya, uzay yolu öykülerinden gerçeklere ulaşan, bilgisayarlarındaki o tür oyunlarda oradaki yaşamı birkaç tuş darbesiyle kurgulayanlara, o hayal gibi yaşadıklarımızı nasıl anlatabiliriz ki.

     Keşke dünya bu kadar hızlı dönmese ve yaşlanıyoruz demeseydik.

     Simdi bakalım yaşlanıyor muyuz bir görelim;

      1. Şimdi gördüklerimizi, yazılanları anlıyor ve gülümsüyoruz,

      2. Çevremizdeki yaşam hızla değişiyor ve arkadaşlarımız bir cesaret birkaç kez daha evleniyor ve biz buna şaşırıyoruz!…

      3. Küçücük çocukların bilgisayarla nasıl çok rahat oynayabildiklerine, cep telefonlarını kullanmadaki becerilerini görüyor, hayret ediyor ve şaşırıyoruz.

                 4 Arkadaşlarımızla hergün telefondayız, yüz yüze daha az vakit geçiriyoruz.

      5. Zaman zaman arkadaşlarımızla bulusup, beraber yaşadığımız komik olayları tekrar tekrar anlatıp, eski güzel günleri yadetmekten daha çok hoşlanıyoruz.

      6. Bu tür yazıları okuduktan sonra bunu bazı arkadaslarımıza da okutmayı düşünüyor, onlarla da aynı duyguları paylaşıp yaşlandığımız kaygısından kendimize yandaş arama ihtiyacını hissediyoruz...

      Evet kabul etsek de, etmesek de, dünya hızla dönüyor. Gençler çok hızlı, ama bizler geride kaldık, kontrol edemeyeceğimiz şekilde yaşlanıyoruz.