Vakıf Katılım web

DÜN VE BUGÜN

Recep GARİP 21 Oca 2022

Recep GARİP
Tüm Yazıları
Dün olmadan bugün olur mu? Geçmişi olmayanın geleceği olur mu?

Dün olmadan bugün olur mu? Geçmişi olmayanın geleceği olur mu? Geçmişin içinde geleceğin izlerini bulur insan. Dünü doğru okursanız bugünü ve geleceği daha doğru tanımlayabilir, hazırlanabilirsiniz. Dün yalnızca ferdin geçmişi değildir, toplumun, milletin, tarihin, devletin de geçmişidir. Tarih okumaları, devletin geleceğini doğru planlamayı sağlar. Orta ve liseyi birlikte okuduğumuz dostlarımızdan hayatımızda pek azı kaldı. İnsan düşündüğünde buna üzülüyor. Üniversite yıllarımızdan da fazla bir isim-dost kalmamış gözüküyor. Herkes kendi hayatına dönüp bakıp bunu bir değerlendirmeye alabilir. Elbette sosyal ağlar nedeniyle şimdilerde yeniden kayıp insanları-dostları bulmak için gayreti olanlar da yok değil. Lakin genel ifadeyle insanın insandan koptuğu bir dönemi yaşıyoruz ve giderek azalıyoruz.

Adana İmam Hatip Lisesinde yedi yıl aynı sınıfta birlikte okuduğum ve birbirimizden hiç kopmadığım dostlarımdan Mimar Mustafa Özcan, birkaç gün önce gönderdiği mesajını kendisinin de izniyle yazımda kullanıyorum; "Büyük ideallerimiz, dev planlarımız, sonsuz hayallerimiz, dünyayı kurtaracak stratejilerimiz olabilir. Bunların hepsi gerekli. Ancak koca koca işlerle uğraşırken bir selam, bir tebessüm, bir ikram, bir bakış bekleyen dostlarımızı, ailemizi, arkadaşlarımızı unutmayalım. Sevgi talebi zayıflık değildir; insan olmanın bir parçasıdır. Eş, dost, aile, arkadaş sevgi göstermeyecek, takdir etmeyecek, mutluluğunda yanında olmayacak ve gücü ölçüsünde hediyeleşmeyecekse neden var, bilen var mı? İyi şeyler istemi, güçsüzlüğün değil; canlılığın göstergesidir Recep kardeşim. "Bize, kişi sevdiğiyle beraberdir" denildi, ayrı düştüm diyen kalbini yoklasın. Sevgi ve muhabbette kalın efendim" diye bitiriyor. Herkes kendine düşen payı alsın. Selamı, muhabbeti, esenliği, tebessümü, yarım elma gönül alma gayretlerimiz daim olsun. Hatırladıklarımızı o anda arayıp soralım. İhmal etmek, kendimizi ihmal etmektir. Sen ne kadar ilgiliysen insanlar da o kadar ilgili, ne kadar mütebessimsen insanlarda o kadar mütebessimdir. İnsan hayatta ektiğini biçiyor.

15 Ocak gecesini bitirip yeni güne girdiğimiz ilk dakikalarda dost Cezmi Aşuroğlu'ndan bir mesaj aldım; "Ömer Okçu (Hekimoğlu İsmail) ağabey rahmeti rahmana kavuşmuştur. Allah rahmet eylesin. 16 Ocak 2022 Pazar günü ikindi namazını müteakip Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi camiinde kılınacak ve Karaca Ahmet mezarlığına defnolacaktır." Rabbimiz rahmet eylesin. Ruh şad, makamı ali, mekanı cennet, komşusu Efendimiz as. olsun. Kuşkusuz eserleriyle yaşamayı sürdürecek, amel defteri eserleri okundukça açık kalacaktır. İlk kez liseli yıllarımda okudum "Minyeli Abdullah" ve "Maznun"u. Daha sonraları yoğunlaşarak eserlerini takip etmeye başladık. "Menan Cinleri, Bir Millet Uyanıyor, Sibel, Güneşi Arayan Adam, Mum, Tefekkür" ve son kitabı "Musibet Mektebi" vs. ve diğer kitaplarını. Anadolu Müslüman'ı bu türden kitaplara hasretti o vakitler. Ne gazeteleri, ne yayınevleri vardı. Necip Fazıl'ın "Büyük Doğu" hareketi Anadolu'nun küllenen imanını harekete geçiriyordu. Rahmetli Hekimoğlu İsmail ağabey hayatını anlatırken; “İlkokula yeni başlamış, küçücük bir çocukken okulda alfabeyi ilk açtığımda evdeki alışkanlığa uyup “Bismillah” demiştim. Öğretmenim bunu duymuş ve cetvelle parmaklarımın ucuna defalarca vurmuştu. Ağlatıncaya, bağırtıncaya kadar vurmuştu. Ondan sonra ne ben, ne de diğer arkadaşlarım “Bismillah” demedik. Hatta evde bile bismillah demeye korktuk. Böylece bismillahsız büyüdük."

1967-68'li yıllarda bir yanımda Kemalettin Tuğcu diğer yanımda Hekimoğlu İsmail vardı. Kitap okuma tutkumun önemli kalemleri eserleriyle aklımı, gönlümü ve kalemimi inşa ediyordu. Elbette Mehmet Akif, Yahya Kemal, Ömer Seyfettin, Reşat Nuri, Halide Edip, Memduh Şevket, Ahmet Hamdi Tanpınar, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Cevdet Kudret, Peyamı Safa gibi isimleri de okuyorduk. Sonraları Timaş Yayınları giderek ünlendi. "Müslüman ve Para", "İlimler ve Yorumlar" yalnızca yol gösteren eserler değil, düşüncemizin köklerini, gövdelerini idrak etmemizi de sağlamıştı. Üç günlük dünyanın yalanlarından uzak bir hakikat arayıcısı son yıllardaki rahatsızlığına rağmen günlük okumalarından, yazmalarından ve ibadetinden asla taviz vermedi. "Musibet Mektebi"nin önsözünde şöyle ifade ediyor; "Türkiye, 15 Temmuz 2016 Cuma günü çok tehlikeli darbe girişiminden, büyük bir badireden kurtuldu çok şükür.. Cumhurbaşkanına suikast düzenlenmesi, Meclisin bombalanması, tankların insanları ezmesi akıl alacak hadiseler değil.. Allah’ın yardımıyla yüz binlerce insanların sokaklara çıkması, bombalara, kurşunlara aldırmadan darbeyi önlemesi dünyada görülmüş değildi. Bu zamana kadar darbelere karşı çaresiz kalan, bir şey yapamamanın acısını yıllarca yaşayan millet, adeta bir istiklal savaşı verdi. Bu şanlı milletimizin her birini kahraman gördüm."

Ezcümle, insan geriye dönüp bakmalı, neler yapıp ettiğini gözden geçirmeli, ihmal ettiklerini arayıp sormalı, ziyaret etmediklerini ziyaret edip ihtiyaçlarını görmeli, dargın, kırgın ve küs olduklarıyla bir an evvel barışmalıdır. Sevdiklerine yeniden bir kez daha sevdiğini ifade etmelidir. Her gün, her an insanın son günü ve son anıdır. Bunu bilip ona göre yaşamalıdır. Son söz Hekimoğlu İsmail Ağabeyin bir nasihati olsun; “Dünyayı sahibine bırak; sen, kendi kendine sahip olmaya çalış, kendine gel!.. Başkalarının derdine ağlarken, dert küpü haline gelme. Gafleti bırak, tövbe ateşiyle yan, karanlık dünyamıza bir mum ol, yeter” vesselam.