DIŞTA İYİ DE , İÇERİDE?

Refik ERDURAN 01 Tem 2016

Refik ERDURAN
Tüm Yazıları
Kavga dramatiktir, ilginçtir. Barış onun yanında yavan kalır. Komşuda karı koca dövüşüyorlarsa, kapılarına koşup kulak veren çok olur.

Kavga dramatiktir, ilginçtir. Barış onun yanında yavan kalır. Komşuda karı koca dövüşüyorlarsa, kapılarına koşup kulak veren çok olur. Dargınken barışıyorlarsa, “Dinle bak, ne güzel sözler söylüyorlar” derseniz?…“Hı, iyi” diye baş sallar, aldırmazlar. Oysa fantezi türünden, “havai” bir kavram değildir barış. Her zaman somut yararı vardır. Issız adaya düşen iki kişi iyi geçinirlerse birlikte avlanır, meyve toplar, toprağa bir şeyler ekip karınlarını doyururlar. Ömürleri boğuşmakla geçerse aç kalırlar.

Ülkeler arasındaki ilişkilerde de geçerlidir bu. Bakın, kavgalı olduklarımızla uzlaşacağımızın açıklanması anında nasıl sevinç, rahatlama ve bereket yaratmaya başladı. Barışın lafı bile iksir oluyor. Dış ilişkilerimizden çıkan dersten iç ilişkilerimizde yararlanacak mıyız?

Neredeee!

Ülkemizde genel dalaş var. Kavga gerektirecek gerçek nedenler bulunsun bulunmasın, kişiler, gruplar, kesimler sürekli gırtlak gırtlağa. Cinneti durduracak, kutuplaşmayı geriletecek kültürel araçlar devletin elinde fazlasıyla mevcut ama kullanılmıyor. Tersine, gerginliklerin artırılmasına alet olunuyor. Uzak durmak istediğim halde içine çekildiğim bir durumu örnek göstereyim. Devlet Tiyatroları’nın usulsüz bir koordinasyon toplantısının İzmir’de yapılmasına çalışıldı. Rejisör Mehmet Ege davet edilmediği toplantıya “Beni yetiştiren, ömrümü adadığım ocağın içine düşürüldüğü duruma kayıtsız kalamam” diyerek bir sanatçı arkadaşıyla birlikte katıldı. Düşündüklerini Genel Müdür vekilinin yüzüne karşı açıkça söyleyerek onunla sertçe tartışmışlar. Sağlık durumu zaten iyi olmayan Ege başkente sinir içinde döndü, birkaç gün geçmeden hayatını kaybetti. Toplantıya ilişkin raporunu Cumhuriyet gazetesine vermeyi vaat etmiş. Gazete belgeyi bulup yayımladı.

Toplantıda Genel Müdür vekili olumlu icraat diye “Refik Erduran’ı ben görevden aldırdım” buyurmuş. Görev dediği Edebi Kurul üyeliği olacak. Kritik her şeyden habersiz ya, o üyelikten benim çoktan (sayın Topçu’nun bakanlığı sırasında) istifa etmiş olduğumu da bilmiyor. Asıl önemli rezalet o değil. Edebi Kurul üyelerini atama ve görevden alma yetkisi yalnız Kültür Bakanı’na aittir. “Aldırdım” ne demek? Bakanı emrinde mi görüyor? Duymuşsunuzdur: “Şecaat arz ederken merd-i Kıpti sirkatin söyler”. (Yiğitliğiyle övünürken Roman eri hırsızlığını anlatır). O hesap.

Söz konusu kişi kesin megalomaniden ve başka ruhsal rahatsızlıklardan mustarip olduğundan şaşmadım. Kendisi dünya çapında dalkavukluk ustası. Sırnaştığı kişilerin yüzünde tebessüm görürse onları dümen suyuna soktuğuna inanıveriyor. Bana da “Tayyip’i kafaya aldım” dediğini aylar önce birçok yerde yazıyla kamuoyuna duyurdum ya. Tekzip edilmedi. (Edilemez de. Mahkemede inkâr yoluna gider ve yeminden sonra kanıtlarla aksi sabit olursa hapse girer.)

Ey sayın eski ve yeni Kültür Bakanları! Aslında bütün bunlar lafügüzaf. Önemli olan Atatürk ve Muhsin Ertuğrul yadigârı bir büyük kurumun durumu. Sorumluluğunuzu müdrik misiniz? Bir hab-ı gaflette misiniz yoksa?