DERT BİR DEĞİL Kİ, HANGİSİNE YANAYIM (2)

Fehmi KETENCİ 10 Nis 2018

Fehmi KETENCİ
Dünkü yazımızda, İstanbul için yeni bir sorunun kapıya dayandığını yazmış, bu konunun ileriki günlerde nasıl çözüme kavuşturulacağının şimdilik bilmece olduğunu anlatmaya çalışmıştık.

     Şimdi yazımızın ikinci bölümüne devam edelim diyoruz.

      Evet dünyanın en önemli metropollerinden İstanbul ve İstanbul’da yaşayanları pek rahat yüzü göremez oldular. Kendi dertleri zaten alışkanlık yaptığı için, sırtlarında olan ekonomik sıkıntılar ve yaşam şartlarının zorluklarıyla uğraşadururlarken, zaman zaman araya sokuşturulan dertleri de çekmek zorundalar.

      İstanbul’un en önemli dertlerinden biri, toplu taşıma olduğu gibi bireysel özel taşımaya hizmet veren ticari taksilerdir. Belirli zamanlarda ve bazen de sabah kalktığınızda haberlerden müjde verir gibi bildirilen yolcu taşıma ücretlerine yapılan zamlar hiç de yabana atılmayacak konulardan biri. Genelde zam nedeni artık otomatiğe bağlanmış gibi. Dövizde artış, özellikle dolara gelen zamlar en çok toplu taşıma ücretlerini zıplatıyor. Bu ücret artışlarında en öne çıkan neden ise dolar veya avroda oluşan kur ayarlamaları.

      Her ne şekilde olursa olsun iyice kafayı yeme durumunda olan ve kontrol altına alınamayan dövizde otomatiğe bağlanan artışların, hemen taşıma ücretlerine yansıyacağını unutmayalım. Dolar ve avro rutubetten nem kapar durumda iken yolcu taşıma ücretlerine yapılan zamları “fazla dert etmemek lazım” deyip geçemeyiz.

      Şimdi, bu da nereden çıktı diye şikayetlenir olduğunuzu duyar gibiyim ama, ben biraz da “gamlı baykuş” gibiyimdir. Eli kulağındadır. Altı lira sınırını aştı aşacak olan akaryakıtın gözdesi benzin litre fiyatı ve neredeyse litresi beş buçuk lira sınırına dayanan dizel yakıt böylesine başıboş kalan dövizin şımarıklığından nasibini alacak tabi. O nedenle de ağzımı açtım ya şimdi, yılbaşından beri dolu dizgin giden akaryakıt zamlarının İstanbul’da toplu taşıma ücretlerine yansıması yakındır, bana kızın ama, söylemedi de demeyin.

      Tüm bunlar artık otomatiğe bağlanmış gibi onu biliyoruz da, İstanbul’da şimdi de “üç başlı” hale gelen ticari taksi sorunu, son günlerde gündemin en moda söylentilerinden biri. Bilinen bir şey var ki; ne kadar çok marka olursa rekabet artar ve yolcu taşıma ücretlerinde daha dikkatli davranılır. Hele hele bu rekabetin, çok başlı hale dönüşen ticari taksilerdeki duruma çok daha fazla yansıyabileceğini düşünebiliriz.

      Yazımın birinci bölümünde bunların neler olduğunu ve neden “çok başlı” oldukları konusuna biraz değinmiştim. Ama bir başka sorun var ki o da; ticari taksi olarak hizmet veren üç gruptan biri olan serbest veya semtlerdeki ticari taksi duraklarına bağlı olarak çalışanlar, yakın zamanda İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nin kurduğu İTaksi kontrolündekiler ve son olarak ithal ettiğimiz Uber Taksi adı altında çalışanlar arasında yaşanan, şimdilik münferit gibi görünen ama giderek çoğalabilecek, kıran kırana rekabetin ötesine taşan, hatta zaman zaman şiddete varan bu çekişmenin nerelere varacağı veya nasıl bir orta yol bulunacağıdır.

      Son zamanlarda gazetelere bazı haberler yansıyor. Özellikle Uber Taksi ile diğerleri arasında yaşananlar ve zaman zaman şiddete dönüşen bu ortamın en etkin şekilde kontrol altına alınması ilk yapılması gerekendir. Bir dünya şirketi olarak ithal ettiğimiz Uber teknolojiyi ve mobil iletişimi kullanarak yolcuya daha rahat bir ortam sağlayacak diye görünüyor.

      Bunu İBB kuruluşu olan ve İSPARK tarafından oluşturulan özel durakları da kullanacak İTaksi de yapacak gibi.

      Bu ticari taksi meselesini rekabete açık bir oluşuma dönüşmesi iyi de, gruplaşan bu ticari taksilerle, yolcular arasına yansıyacak bu karmaşık durumun dikkatle kontrol edilmesi gerekir.

      Bu konuda geç kalınmamalı..