DAVRANIŞLARIMIZIN NEDENLERİ

Emel HOCA 29 Eki 2016

Emel HOCA
Tüm Yazıları
​Hiç düşündünüz mü neden davrandığımız gibi davranırız? Bazı temel davranışlarımızın sebebi nedir? Mesela neden birilerine günaydın deriz ya da iyi akşamlar? Neden bazı insanlara surat asarız, görünce kafamızı çeviririz ya da onların istediği gibi davranmayız?

Hiç düşündünüz mü neden davrandığımız gibi davranırız? Bazı temel davranışlarımızın sebebi nedir? Mesela neden birilerine günaydın deriz ya da iyi akşamlar? Neden bazı insanlara surat asarız, görünce kafamızı çeviririz ya da onların istediği gibi davranmayız? Gün içinde farkında olmadan yaptığımız olumlu-olumsuz tüm davranışlarımızın altında en temel ihtiyaçlarımız yatar. Davranışlarımızın temelinde temas gereksinimimiz vardır. 

İnsan var olduğunu hissetmek için yaşar!

Davranışlarımızın  belirmesinde en büyük ihtiyacımız iletişim ve ilişki kurma ihtiyacımızdır. Hepimizin kendimizle ve başkaları ile  ilişki  kurma  gereksinimimiz vardır. Çünkü bu yolla aslında en altta yatan en temel ihtiyacımız varlığımızın onanması sağlıyoruz. Yani kısaca şöyle bir denklem kurmamız hiçte yanlış olmaz. 

Davranışlar=Varlığımızın onanması

Bu konuyu yine çok sevdiğim ve sıkça insanı, insan davranışını anlatmak ve danışmanlık yapmak için kullandığım Transaksiyonel Analiz Kuramı çerçevesinde açıklayacağım.  Şöyle bir örnek üzerinden gidelim. Diyelim masada oturan 1,5 ve 4 yaşlarında iki çocuk var. Annenin odağı yemek yedirmeye çalıştığı 1,5 yaşındaki çocukta.  Diğeriyle pek ilgilenmiyor. 4 yaşındaki çocuk annesinin ilgisini çekebilmek için “anne baaaaak, domates, anne baaaak biber” deyip masadakileri göstererek ben buradayım, benim varlığımı onayla demeye çalışıyor. Annenin yeteri kadar onu görmediğini ve varlığını onaylamadığını hisseden çocuk, bu sefer masada ne varsa yere fırlatmaya ve masaya vurmaya başlıyor. Böylece biraz önce göremediği ihtiyacını annenin olumsuz da olsa tüm ilgisini ve cümlelerini üzerine çekerek karşılıyor. Evet işlem tamam! yani bu şekilde görülüyor ve varlığı onaylanıyor. Onanma gereksinimimizi temas İletileri dediğimiz sözel, sözsüz, olumlu, olumsuz, koşullu ve koşulsuz mesajlarla karşılıyoruz. Mesajdan kasıt, duyu organlarımızın algıladığı sözlü-sözsüz her türlü uyarandır. 

Temas  iletisi,  birisi tarafından yapılan ve sizin o kişinin orada olduğunu anlamanızı sağlayan, bir   insanın  varlığını   onamaya  yarayan herhangi bir davranış, mesajdır. Seslenmek, gülümsemek, ıslık çalmak, dokunmak, sarılmak, el sıkışmak ya da buna benzer herhangi bir şey temas iletisi olabilir. Hayvanların davranışlarını düşünün. Sevilmek, okşanmak isterler ve birilerinin onlarla oynamasına, vakit geçirmesine bayılırlar. Tıpkı bizim gibi. Şöyle bir çocukluğunuzu düşünün. Küçükken anne babamız bize dokunur, sarılır, banyo yaptırır, oyunlar oynar, konuşurdu. İşte bunların hepsi temas iletileri ve bunları hissetmemizi sağladığı için seviyoruz. Bunlar mutluluk veren temas iletileridir. Önümüzdeki hafta Dr. Claude Steiner’ın hem çocuklar, hem ergenler hem de yetişkinler için  yazdığı “Sıcak Yumoşlar ve Soğuk Dikenliler” hikayesini paylaşacağım. Hikayede olumlu, iyi ve mutlu hissettiren iletileri Sıcak Yumoşlar diye adlandırır.  Olumsuz, kötü ve mutsuz hissettiren iletilere ise Soğuk Dikenliler der.  Önümüzdeki hafta keyifle okuyacağınıza ve çocuklarınızla, arkadaşlarınızla, etrafınızdakilerle de paylaşacağınıza eminim. 

Gelelim temas iletilerinin nasıl sağlandığına. Temas iletileri iki şekilde sağlanabilir. 

 Dışsal Kaynaklı İletiler

Kişinin kendisi dışında başka insanlardan veya çevreden aldığı mesajlardır. Biriyle selamlaştığımızda dışsal bir temas iletisi almış ve vermiş oluruz.

 İçsel Kaynaklı İletiler

Kişinin kendi kendine verdiği iletilerdir. Kişinin kendisi ile ilgili düşünceleri, iç diyaloğu, anıları, gelecek hayalleri, fantezilerini  içerir. 

Bu açıdan baktığımızda aslında her an her saniye temas iletisi bombardımanı altında olduğumuz söylenebilir. 

Temas iletileri öncelikle, sözel ve sözsüz olarak ikiye ayrılırlar. Sözel temas iletileri konuşarak alıp-verilen, sözsüz temas iletileri de bakışlarla, mimiklerle, jestlerle alıp-verilen iletilerdir.

Sözel ve sözsüz iletiler olumlu, olumsuz ve koşullu, koşulsuz olabilirler. Kişinin hoşuna giden herhangi bir ifade olumlu temas iletisiyken, kişiye iyi hissettirmeyen herhangi bir ileti de olumsuz temas iletisidir. 

Sözel ve sözsüz, olumlu iletiler; övgü, tamamlayıcılık, kabul, sevme, ödüllendirme, sempati, şefkat, teselli etme, iyi yapılan işten keyif alma şeklinde olabilir. 

Olumsuz iletiler; bastırma, engelleme, kötüleme, eleştirme, alçaltma, dalga geçme, azarlama, çıkışma, paylama, cezalandırma içerebilir.  

Sözel temas iletileri çoğu zaman sözsüz temas iletilerini de beraberinde getirir. Alıcıda hoşlanma yaratan temas iletileri olumlu, hoşlanmama yaratan temas iletileri ise olumsuz olarak değerlendirilir. 

Koşullu temas iletileri, kişinin bir davranışı veya tutumu ile ilgili ifadelerdir. Kişinin kim olduğuna değil de ne yaptığına, performansına göre temas verme, rahatlatma – memnun etme yönelimlidir.  

Koşulsuz temas iletileri ise kişinin karakteri ile, kişilik özellikleri ile ilgili her türlü ifadedir. Özetle, koşullu temas iletisi kişinin davranışına; koşulsuz temas iletisi ise kişinin varlığına yöneliktir.

İnsanların duymaktan en çok hoşlandıkları “Seni seviyorum”, “Seni beğeniyorum” veya “Sen muhteşem birisin” cümleleri iyi hissettiren, sözlü, olumlu ve koşulsuz temas iletileridir. Koşulsuz olmasının nedeni, bir davranış tanımının olmaması, kişiyi var olduğu şekliyle sevdiğini ifade etmesi nedeniyledir. Yani “sen yemeğini yediğinde” ya da “bana iyi davrandığında seni seviyorum” gibi bir davranış koşulu yoktur.

Koşullu, sözlü, olumsuz temas iletisine bir örnek “Yaptığın ödevi beğenmedim” cümlesidir. Koşulludur, çünkü kişinin varlığına veya kişiliğine hitap etmez, kişinin ödevi yapması yani somut davranışı ile ilgili bir ifade içerir. 

“Beni aramadığın için sana kızıyorum” ifadesi, karşıdaki kişinin yalnızca aranma davranışıyla ilgili olduğundan ve kişinin varlığıyla ilgili olmadığından, koşullu bir iletidir. Eşlerden ve ebeveynden fiziksel temas alırken, öğretmen, arkadaş, eş, tanıdık, yöneticilerden psikolojik temas alırız. Önce fiziksel iletiler, ardından psikolojik iletiler gelir. 

Temas iletisi ihtiyacı hayati bir öneme sahiptir. Temasın olmaması olabileceklerin en kötüsüdür. O yüzden çoğu kez hiç olmamasının yarattığı dayanılmazlık nedeniyle olumsuz olması bile yeğlenir. Bu konuyla ilgili Spitz’in (1945), çocuk bakım evlerinde kalan bebeklerle bir çalışma yapmış ve bu ihtiyacın somut olarak gözlemlenebildiğini görmüştür. Bakım evinde kucağa alınmayan, dokunulmayan, sevilmeyen ve konuşulmayan, yani ilgi ve dokunsallıktan mahrum kalan bebeklerin fiziksel ve ruhsal gelişimlerinin diğer bebeklere göre daha geride kaldığını; hatta bu durumun bazı bebeklerin ölümü ile bile sonuçlanabildiğini ortaya koymuştur. Bu bebekler, Marasmus diye adlandırılan ve temas iletileri eksikliğinden kaynaklanan omurilik bozulması hastalığı sebebiyle ölmüşlerdir. 

İnsanlar göz teması kurma, dinleme, soru sorma, isimleri kullanma, kendini katma, ödüllendirici olma, birlikte plan yapma, aşağılamama gibi yollarla temas iletisi verebilir ya da alabilirler. Odaya giren her insan temas ister, ancak bazıları daha fazla temasa gereksinim duyar. İnsanlar yas hâlindeyken tavsiyeye ve paraya gereksinim duymaz: Size gereksinim duyar, dinleme en önemli temas iletisi kaynağıdır. 

Temas iletisi ihtiyacı insanın dünyaya geldiği andan, dünyayı terk ettiği ana kadar devam eder. İnsan davranışları bu temel ihtiyaç üzerine şekillenir. Bu ihtiyacı tatmin edebilmek için insanoğlu her yola başvurmaktadır.

Neden temas iletileri?

Temas iletisi ihtiyacı doğumdan ölüme kadar hiç bitmeyecek ihtiyaçlarımızdandır. Bu ihtiyacı karşılamak için insanın  yapamayacağı şey yoktur, çünkü yaşam bu ihtiyacım karşılanmasıyla devam eder. Bu konuyu anlamak, günlük hayatımızda hem kendimizi hem de ilişkileri gözlemlemek ve farklı bakış açılarından bakabilmek için son derece önemlidir. Kaliteli iletişim ve ilişkilerin temelinde kendi ihtiyaçlarının, etrafındakilerin ihtiyaçlarının farkında olmak ve bu ihtiyaçlara uygun davranmak yatar. 

Kaynaklar:

1-Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi  SOSYAL HİZMET KURAM VE YAKLAŞIMLARI Prof. Dr. Veli DUYAN 

2-Çocuklar, Gençler ve Yetişkinler için Transaksiyonel Analiz Ayvyn&Margaret Freed

3-Ben Ok’im Sen Ok’sin Thomas A.Harris