DAEŞ: ANARŞİ VE KAOSUN BİR AŞIRI UCU

Edibe SÖZEN 29 Ağu 2016

Edibe SÖZEN
Tüm Yazıları
Fırat Kalkanı adlı Cerablus Operasyonu,Türkiye'nin sınırlarını terörden temizlemesi amacıyla hem DEAŞ'a hem de Kobani –Afrin kantonlarının birleşmesine karşı mücadele etmesinin bir diğer adıdır. Operasyon sonucunda,TSK desteğiyle,Türkiye'ye 3 km.

Fırat Kalkanı adlı Cerablus Operasyonu,Türkiye’nin sınırlarını terörden temizlemesi amacıyla hem DEAŞ’a hem de Kobani –Afrin kantonlarının birleşmesine karşı mücadele etmesinin bir diğer adıdır. Operasyon sonucunda,TSK desteğiyle,Türkiye’ye 3 km. mesafede Keklice köyü, ÖSO(Özgür Suriye Ordusu) tarafından DEAŞ’tan(Devlet’ül Irak ve’ş Şam)alındı. Öncesinde de, Irak'ta Peşmerge güçlerinin, terör örgütü DEAŞ'in kontrolündeki Musul kentinin, Hazır bölgesinde geniş çaplı operasyon başlatarak dört köyü geri aldığı belirtilmişti.

Askeri ve siyasi hedefleriyle DEAŞ ile mücadele, sanıldığından çok daha meşakkatli bir süreç. Zira, örgüt sadece bir terör örgütü değil, aynı zamanda küresel toplumun bütün açmazlarını, çıkmazlarını içinde bulunduran bir sosyo-psikolojik yapı. Sosyolojik tahlil ile DEAŞ, dünyada yaşanan anarşinin ve kaosun tam anlamıyla bir aşırı ucudur; öfkeli Oryantalist bakış açılarının ve batağa saplanmış İslamofobik söylemlerin de bir uzantısıdır. Örgüt, öfkeli gençlerin değil, öfkeli yaşlıların, ‘ömrüm oldukça ben de göreyim! Haçlılar göremedi, ben göreyim!’ telaşının Batı-dışı toplumlardaki apokaliptik bir halkasıdır. Ölen ve öldüren canlı bombaların cennetle muştulanıyor olması hesaba katılırsa, siyasetin teolojik ayağı hazır ve kıyamet yakındır!

Batı dünyasının akademik dilinde ve medya dilinde yaygın kullanımıyla örgütün İngilizce’deki kısaca adı İslam Devleti(Islamic State, IS). İslam ve terörün yan yana anılmasını şiddetle reddeden  Cumhurbaşkanı Erdoğan, hassasiyetini Avrupa kamuoyuna, ilk kez Kasım 2014’te Paris’e yaptığı resmi ziyaretinde beyan etmiş ve örgüte DEAŞ demişti. Erdoğan, amacını şu sözlerle izah etmişti:

İslamı, terör örgütü olarak göstermek isteyenler var. Anlamı barış olan din asla teröre müsaade etmez. Dikkat edin IŞİD’i de kullanmıyorum. Çünkü bunlar terör örgütüdür.”

Sonrasında, Erdoğan Antalya’da yapılan G-20(2015) toplantısında da liderleri ve kamuoyu yapıcılarını aynı konuda uyarmış ve hatta ABD Başkanı Obama, konuşmasında aksanlı bir şekilde DEAŞ demişti. Örgütün“İslam Devleti”şeklinde ilk kullanıldığı yer New York Times gazetesi. Bütün teröristlerin eylemlerinin, birbirinin aynısı olması yanında, DEAŞ’in dikkat çekici yönü, gerek Doğu’da gerek Batı’da gerçekleştirdiği şiddet eylemlerinin yanında, İslam alemini de ruhuyla ve lafziyle ve görselliğiyle tehdit ediyor olmasıdır.

Filistin asıllı gazeteci/yazar Abdel Bari Atwan, Dijital Halife(The Digital Caliphate,2015) adlı eserinde, örgütü “Siber” alanda bir “Ortaçağ” şeklinde tanımlar: Örgüt, enformasyon teknolojisini ustaca kullanır, bürokratik etkisi yüksektir ve askeri gücü vardır.  Suyu, elektriği, okulları ve nüfusu kontrol etmede kuralları olmakla beraber, örgüt yönetimde başarısızdır.   Stern ve Berger’in DEAŞ: Devlet Terörü (ISIS:The State of Terror, 2015) adlı kitaplarında ise videolar ve sosyal medya üzerinden DEAŞ incelenmiş, 45 bin sosyal medya hesabının olduğu örgüte, 20 bin yabancı savaşçının katıldığı tespit edilmiş. Kitabın yazarları, 20 bin savaşçının DEAŞ’a nasıl katıldığı konusunda tatmin edici bir bilgiye ulaşamadıklarını, ancak, başlangıçta örgüte katılan yabancı savaşçıların büyük kısmının, İngiltere’den olduğu verisini sunmuşlar. Çoğunluğu göçmen gruplarından olan gençler, örgüte katılma gerekçelerini, İngiliz hükümetinin göçmenler hakkında yetersiz politika üretmesi şeklinde göstermişler; katılanlar dünyanın hem en zengin hem de en fakir ülkelerinden: Norveç ve Katar’dan da katılan var, Yemen ve Afganistan’dan da.

“Örgütün ilk kurucusu, Ürdünlü Ahmad Fadhil, daha sonraki adıyla Abu Musab al-Zarqavi; Irak’taki eylemlerine 2003 yılında başlamış; 2006 yılında Amerikan Hava Kuvvetlerince öldürülmüş. ABD Irak’tan çekildikten sonra, 2011 yılında, Abu Bakr al-Bagdadi  DEAŞ’ın yeni lideri olarak ortaya çıkar; DEAŞ’ın internet sitesinde 13 Haziran 2016’da Bağdadi’nin Rakka’da öldüğü haberi yayınlanır, ancak haber doğrulanamaz (www.haber7.com). Örgüt Suriye’de yayılırken; Irak’ın kuzeybatısında da varlık gösterir. 2014 yılında Irak’ın ikinci büyük kenti Musul’u; Ramadi ve Palmira kentlerini, Libya’da Sirte’deki havalimanını ele geçirir. Bugün Nijerya dahil, Libya, Filipinler de ve 30 ayrı ülkedeki bazı gruplar DEAŞ’ın bir parçası olma yolunda...”(The New York Review,13,Ağustos,2015)

ABD Başkanı B.Obama, The Atlantic (10 Mart 2016) dergisine verdiği bir röportajında, DEAŞ’ı Batman, Kara Şövalye (The Dark Knight,2008) filmindeki Joker’e (Batman filmde Joker kaosu temsil eder) benzetir ve Obama, örgütün “dünyadaki herkes için bir tehlike” olduğunu ifade eder. Batman filmindeki Joker, bütün bir bölgeyi ateşe verme kapasitesine sahiptir. Obama, terör sonucu, kitlesel göçün Avrupa’yı tahrip etmesinden ve Avrupa projesini nihayete erdirmesi korkusundan söz eder ve sürecin  1930’lara dönüş olabileceğini vurgular: Avrupa’da 1930’lara dönüş demek, milliyetçiliğe ve ırkçılığa dönüş demektir (Independent,12,Mart,2016) Terör, sadece ABD ve Avrupa’yı tehdit eden değil, Batı-dışı toplumları da şiddetle tehdit eden bir süreçtir. Uluslararası terör ile mücadele bütüncül bir mücadeledir ve olmalıdır. Uluslar arası hukuk,teröristlerin “hesap verme” kriterine göre, yeniden düzenlenmeli ve hukuk güncel gelişmelere cevap verecek şekilde yeniden metinleştirilmelidir. Aksi “hukukun sonu” demektir.