CHP VE GÜVEN BUNALIMI!

Arzu ERDOĞRAL 12 Haz 2019

Arzu ERDOĞRAL
Tüm Yazıları
Camileri ahıra çeviren, ezanı değiştiren CHP, ne yazık ki tek parti dönemindeki zihniyetini 28 Şubat'ta da devam ettirdi.

AK Parti iktidara gelmeden önce en büyük korku laikliğin elden gideceği ve özel yaşama müdahale edileceği şeklindeydi. Ama korkulan olmadı. Buna rağmen korku dağlarının ardından ıslarla çıkmak istemeyenler, AK Parti’nin yaptığı hiçbir hizmetten memnuniyet duymadı. İdeolojik bir saplantı içerisinde olanların ne yaparsa yapsın iktidar ile yıldızı barışmadı.

Muhafazakar kesimin büyük çoğunluğu da çarşaf açılımı ile başlayıp, namaz kılan, “başörtüsü yasağını biz kaldırdık” iddiasında bulunan, camiye giden ve oruç tutan yeni tarz CHP’lilere rağmen bu partiye asla oy vermeyi düşünmedi. Hatta bunlar arasında dış politika, ekonomi, eğitim gibi konularda AK Parti’yi eleştirenler de var. Her şeye rağmen AK Parti’nin bir alternatifinin olmadığı görüşündeler.

Her iki kesimi de anlamak mümkün. CHP’liler duruma ideolojik yaklaşırken muhafazakarlar CHP’ye güvenmiyor.

Nedenleri ise geçmişten günümüze kadar uzanıyor.

Camileri ahıra çeviren, ezanı değiştiren CHP, ne yazık ki tek parti dönemindeki zihniyetini 28 Şubat’ta da devam ettirdi.

(Başörtüsü tartışmaları 1960'lı yılların ilk yarısında başörtülü üniversite öğrencilerinin sayısının artmasıyla başlamış, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra çıkarılan 'kamuda kılık kıyafet yönetmeliği' nedeniyle kadınlar kamu kurumlarında başörtüleriyle çalışamamıştı.)

Kızların başörtüsü olduğu için okullara sokulmadığı, dini vecibelerini yerine getirmek isteyenlerin tutuklandığı 28 Şubat sürecinde ise yasak, zamanın İstanbul Üniversitesi Rektörü’nün başörtüsünü yasaklayan 23 Şubat 1998 tarihli genelgesiyle başlamıştı. Rektör Kemal Alemdaroğlu ve yardımcısı Nur Serter öğrencileri ikna odalarına sokarak zorla başlarını açtırmaya çalışmıştı. İkna odalarının kurucusu Serter, CHP milletvekili olduğu dönemde de "Benim sayemde o öğrenciler bilgilenerek başlarını açarak, üniversite okudular" diyerek yaptıklarını savunmuştu.

2007'de YÖK başkanlığındaki değişimle, rektörlüklere gönderilen talimatla yasak uygulamada kalmıştı.

9 Şubat 2008'de TBMM'de kabul edilen "üniversitelerde başörtüsü yasağının kaldırılması" ile ilgili yasanın karşısında ise yine CHP vardı.

Yasanın iptali için AYM'ye yapılan başvuruda Muharrem İnce ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun da imzası mevcuttu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 1 Ekim 2013'te açıkladığı demokratikleşme paketi ile kılık kıyafet yönetmeliğinin 5. maddesinde yapılan değişiklikle kısıtlayıcı hükümler kaldırılmış ve kamu personeli için de başörtüsü yasağı bitmişti.

Devreye yine CHP girmiş ve Danıştay’a başvuran Mahmut Tanal değişikliğin iptalini istemişti.

Burada mesele sadece başörtüsü yasağı değildi. Başörtüsü üzerinden dindar kesime yönelik büyük baskılarda CHP’nin ön sıralarda yer almasıydı.

Bunların yanı sıra CHP'li Kemal Kılıçdaroğlu’nun "Biz PKK'lıya da DHKP-C'liye de ziyarete gittik” sözleri, 15 Temmuz'da yaşananları 'kontrollü darbe girişimi' olarak nitelendirmesi, Ekrem İmamoğlu’nun Demirtaş için "Gerçekten de barışçıl, uzlaşmacı ve evrensel değerleri öne çıkaran dili vardı." ifadesini kullanması, FETÖ ve PKK’nın İstanbul seçimlerinde İmamoğlu’nu desteklemesi, S-400 alımına karşı çıkılması gibi birçok hadise de CHP’nin eksi hanesine yazıldı.

Tüm bu yaşananlar “CHP samimiyet sınavında sınıfta kalıyor” yorumlarına neden oldu.

Sonuçta güvenilir olmak, söylediklerin ile yaptıklarının bir olmasını gerektiriyor.

Yoksa sen namaz kılmamışsın, oruç tutmamışsın kime ne, yeter ki yapanı bu ülkenin zencileri haline getirmeyeceğine dair gerçek bir emare göster.

CHP bunu, bundan sonra başarır mı bilinmez ama farklılıkların kutuplaşmaya dönüşmesi meselesi kimseye üstünlük sağlamıyor.

Mesela, Binali Yıldırım’ın, İmamoğlu ile yapacağı programda Uğur Dündar adını vermesi çok isabetliydi.

Her ne kadar Dündar bu talebi geri çevirip gerekçe olarak “Kararımın tek nedeni, Türkiye'deki kutuplaşmadır. Ülkemiz acilen normalleşmelidir." dese de bunun tam tersi olacaktı.

Çok küçük bir adım gözükse de bu saçma gerekçeye CHP’nin de karşı çıkması iyi bir adım olarak hanelerine yazılacaktı.

Ama  maalesef bu kez de olmadı!