CEBİMDEKİ YABANCI!

Funda ÖZKALYONCU 10 Şub 2018

Funda ÖZKALYONCU
Tüm Yazıları
Bu hafta sessizce vizyona giren, Cebimdeki Yabancı filmine gittim.

Ferzan Özpetek imzalı.

İtalya’da yaşayan ünlü yönetmen.

Filmin, gazete, televizyon röportajlarında cep telefonlarımızda neler neler gizliyoruz, ya başkaları görürse, bakın neler oluyor, bakın başımıza neler geliyor, hikayesini merak ettim.

Film sinemanın ilk seansı, 10 kişi falan vardık.

Filmde evli 3 çift var.

30 ile 40 yaşları arasında, hepsinin iyi, güzel işleri var, yani kariyer sahibi insanlar. Karı kocaların, Buğra Gürsoy ve Şebnem Bozoklu çifti hariç, sorunları yok, birbirlerine dokunuyorlar, şakalaşıyorlar, araları çok şeker, çok tatlı. Ayrıca küçük çocukları var, aile olmuşlar yani.

Bu arada, bir erkek arkadaşları var, o evli değil, kız arkadaşı var, ilk defa o gece arkadaşları ile tanıştıracak.

Hepsi çok merak ediyor.

Yalnız geliyor adam ve “kız arkadaşım hastalandı, gelemedi” diyor.

Neyse..

Bir akşam.

Belçim Bilgin ve eşi, arkadaşlarını evlerine aksam yemeğe davet ediyorlar.

Hepsi yavaş yavaş geliyor, çok keyifliler, çiftler karşı çiftlerle tatlı tatlı atışıyor, şakalaşıyorlar.

Ev şahane dekore edilmiş.

Mobilyalar, objeler şahane.

Sofra düzeni, yemekler inanılmaz.

Yani filmdeki görsellik on numara.

Yemeğin ortasında Belçim Bilgin, “arkadaşlar bu gece bir oyun oynayalım, herkes cep telefonunu masanın üzerine koysun, gelen mesajları hep beraber okuyalım, gelen aramaları hoparlörü açalım ve konuşmaları hep beraber dinleyelim" diyor.

Bir kısmı itiraz ediyor, bir kısmı tamam diyor ve sonunda oyunu oynamaya karar veriyorlar.

Gecenin ilerleyen saatlerinde, telefonlara mesajlar gelmeye başlıyor.

Gelen mesajlar, karı kocaları zor durumda bırakmaya başlıyor.

Hepsinin, yani hem kadınların hem erkeklerin başkaları ile tuhaf, yersiz, anlamsız ilişkisi var.

Arası en iyi gibi görünen, her dakika sarılıp öpüşen, mıc mıç dokunan kucak kucağa çiftin, en tuhaf ilişkisi var, üstelik ihanet o masada.

Cep telefonlarına gelen mesajları, tek tek burada yazmayacağım ki, filmin tamamını anlatmayayım, gidenlere ayıp olmasın.

Film bu, hikaye bu, olabilir tabi ki.

Benim konum masada, yemeğe yalnız gelen erkek.

Meğerse gay imiş.

Arkadaşlarından yıllarca saklamış.

O gece de, o masada arkadaşları itiraz ediyor, bağırıp çağırıyorlar.

Gay olması nedeniyle işinden kovulmuş.

Gay olması nedeniyle her hafta oynanan çim saha maçına çağırmamışlar.

Hastalanıp gelemeyen kız arkadaşı meğerse erkek arkadaşı imiş.

Filmi film olarak beğendim.

Hikayeye gelince.

Filme gidersiniz ve çıkarken, filmden bir şey anlarsınız ya.

Benim anladığım.

Heteroseksüel ilişkiler ve evliliklerde, ilişkiler çıkmazda.

Evlilikler bunalımda.

Eşler bunalımda ,birbirini aldatıyorlar.

Hatta yakın arkadaşlık bile tanımıyorlar.

Samimiyetsizlik tavan yapmış.

Hiç bir çift mutlu değil, hiç bir evlilik yolunda değil, hep başkalarında arayışlar var.

İhanet, aldatmaca almış başını gitmiş.

Ya gay olan.

O en masum.

O en tatlı, en mantıklı, en sadık.

Hayatin içinde gay olması nedeniyle o kadar zorlanıyor ki, nonoş denilen, totoş denilen, dünya tatlısı biri.

Durumu insanın kalbine dokunuyor.

Tabi ki tamamdır.

Böyle hayatlar, hatta daha fazla, nice zor durumda kalanları vardır.

Film bu ya.

Hikaye bu ya.

Ama filmden çıkarken.

Yahu, filmde, hikayesinde bir çift bari sadık ve her şey yolunda sıcacık aile olsaydı, bu yazıyı yazmayacaktım diyorum.

Filmden.

Ağzımda kalan tat..

Ekşi, tatlı.

Gerçekten bütün evlilikler bu hale mi geldi, bütün yuvalar bu kadar mı yere yapıştı, bu kadar bitik, çıkmazlar, aymazlar bu kadar mı?

Soruları, film olmasına rağmen.

Canımı sıktı. 

Sonra düşündüm.

Ben böyle düşünmekte haklıyım.

Ferzan Özpetek film hikayesi bu.

O da çok haklı.

Funda'ya takılanlar..

Tarkan baba oluyormuş.

Video paylaşmış, milyonlarca tık almış, beğeni almış.

Videoda müjdeyi veriyor, gözlerini yana, öne, yukarı çeviriyor, sanki uçakta irtifa bilgisi veren pilot anonsu gibi.  

Allah analı babalı büyütsün diyeyim, sonra diyeceklerimi diyeyim.

Ülkemiz çok sevinçliymiş, ülkemizin çocuğu olacakmış.

Herkes ve hepimiz bu haberi bekliyormuşuz.

Herkesin çocuğu kendine, öyle değil mi?

Bu kadar abartı niye.

Valla, şu dönemde, ülkemizin çocukları, Afrin'de savaşan, anaların çocukları, çocuklarımız yani.

Ne alaka demeyin.

Benim için alaka.

Ben şu anda, o çocukların dışında kendiminki dahil, başka çocukları, duymaz, bilmez, görmez ve anlamaz haldeyim.

... Sosyal medyasında, birileri, kadın erkek fark etmez, daima özlü sözler paylaşıyor ise.

Aman beğeni yapmayın

Vallahi ne kadar doğru demeyin.

İnanın yazdıkları ile kendini, kendinde olmayanı, sana bana tavsiye ediyor.

Aynaya baksa, yazdıkları satırların suratını görecek de, aynaya bakan yok.