ÇARESİZLİK ÖĞRENİLİYOR MU?

Esra TANRIVERDİ 10 Oca 2022

Esra TANRIVERDİ
Tedavisi olmayan hastalık karşısında çaresizsiniz.

Bu aralar çok fazla duyuyoruz bu iki kelimeyi: Öğrenilmiş çaresizlik.

Tedavisi olmayan hastalık karşısında çaresizsiniz. Karşılıksız aşk karşısında çaresizsiniz. Ölüm karşısında çaresizsiniz. Ödeyemediğiniz borçlar karşısında çaresizsiniz. İstemediğiniz birileri tarafından hiç de hak etmediğiniz şartlarda yönetilirsiniz çaresizsiniz… Kısacası elinizde olmayarak gelişen olaylar karşısında çözüm bulamaz ve içinde bulunan bir durumun değişmeyeceğine ve değiştirilemeyeceğine inanırsınız.

O halde çaresizlik çok sayıda başarısızlığa uğrayarak, bir şey yapılsa da hiçbir şeyin değişmeyeceğini, o konuda bir daha asla başarıya ulaşılamayacağını düşünüp, bir daha deneme cesaretini gösterememek. Bir başka deyişle çaresizlik, geçmişteki acı deneyimlerden çıkarılan negatif şartlanmaların bugünkü davranışları belirlemesidir.

Başlığımızdaki sorunun cevabını verelim o halde: Çaresizlik öğreniliyor.

Bu durumda yaşam size ağır gelmeye başlar, adeta yaşamaktan zevk almazsınız. Yolun sonuna geldiğinizi düşünürsünüz. Yapacak bir şey yokmuş gibi gelir. Terk edildiğinizde, kaybedişinizde, ayrılık yaşadığınızda farkında olmadan çaresizliği öğrenirsiniz. Eğer kişi daha önce bir davranışta bulunmuş ve bu davranışın sonucunda olumsuz bir tepki almış ise bir daha benzer bir davranışta bulunmaz. Çünkü biliyor ki hiçbir şey değişmeyecek. Olayların kendi kontrolünde olmadığını, o konuda bir daha asla başarıya ulaşamayacağını düşünüp bir daha deneme cesaretini kaybeder. İçinde bulunduğu durumu kabullenir.

Öğrenilmiş çaresizlik hepimizin içinde az ya da çok var.

Bir şeyleri defalarca deniyor, yanılıyor ve başaramıyorsunuz. Ezberlediğiniz gibi yaşamaya devam ediyorsunuz. Böylece başarısızlığı öğrenmiş oluyorsunuz. Özgüveniniz kayboluyor, cesaretinizi kırılıyor.

Öğrenilmiş çaresizlikte kişiye neleri yapmamaları gerektiği o kadar güçlü bir şekilde öğretilir ki, o kişi o alanda yeni bir denemede bulunmayı aklından bile geçirmez. Kaybetmeyi kabul etmiştir artık. “Yapabileceğiniz ya da yapabileceğinizi düşlediğiniz şey neyse, cesaretle harekete geçin. Cesaret; deha, güç ve sihir içerir” der, Goethe.

Kaçmak yerine ya da hareketsiz kalıp bir şeylerin olmasını beklemek yerine harekete geçmek her şeyi çözmenin başlangıcıdır.

Peki insan niçin denemekten korkar?

Kaybetmekten korktuğu için bir daha başarısızlığa uğramamak için öyle değil mi? Oysa korkunun kendisi korkulan şeyden daha fazla zarar verir, korku en büyük başarısızlıktır.

Çaresizliği değil karanlıkta dahi ışığı bulabilmeyi öğretelim birbirimize.

Gerçek bir kurtuluşun birinci koşulu; hiç kuşkusuz, insanın kendisine inanmasıdır.

Biliyoruz ki aralıksız damlayan su, taşı deler.