BU ZİNA İŞİ BİRAZ SIKINTILI

Alican DEĞER 28 Şub 2018

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
Zina tartışması gündeme girdi.

Ancak biraz detaylı düşününce öyle kolaylıkla yazıya (yasaya) dökülemeyeceği de ortada. Çünkü bir sürü varyasyonu bulunuyor. Yani anlayacağınız çok çok dikkatli olmak gerekiyor.

Öncelikle zinaya karşı olmak başka, böylesi uygulamaların yaratacağı başka sakıncaların altını çizmek ise bambaşka. Yaşı yetenler yani bizim yaş grubumuz zinayı ev baskınları ile hatırlar. Polis nezaretinde girilen evler, tüm mahalleye rezil olunan zamanlar.

Önceki uygulamasında var olan kadın erkek arasındaki eşitsizlik de cabası. Şimdi kadına ayrı, erkeğe ayrı bir yasal düzenlemeyi düşünmek bile hayal. Aynı yasanın kadınlara uygulanan biçiminin erkeklere de uygulanacağını söylemek ise “Cesaret” ister. Anlaşılacağı üzere eşit bir düzenlemenin yasalaşsa bile uygulama şansı yok. Zaten bana sorarsanız “Eşit” haliyle yasalaşma süreci de sıkıntılı.

Öncelikle tanım üzerinden giderek cevaplandırılması gerekenlere bir bakalım. Türk Dil Kurumu zinayı “Aralarında evlilik bağı olmayan kişiler arasındaki cinsel ilişki” olarak tanımlıyor. Eğer bu tanımlama üzerinden gidilir ve yasa oluşturulur ise devletin yatak odasına girdiği eleştirileri bir yana ciddi şekilde kitlesel sıkıntılar üreteceği de açık. Cinsel ilişkinin kanıtlanmasının zorluğu da cabası. Bir anda yüzbinlerce “Suçlu” veya “Suçlu adayımız” olacak demektir. Hadi bunu yaptık. Peki turistlere nasıl uygulayacağız? Öyle ya bir şey yasaksa Türk’e de Alman’a da yasak olmalı.

Diğer bir tanım ise “Evli bir erkek ya da kadının, eşinden başka biriyle kendi isteğiyle kurduğu cinsel ilişki.” Sanırım kastedilen de bu tanım. Tabii ki eşler birbirlerini aldatmamalıdır. Ama bunun cezası adliye yoluyla verilmemelidir. Eşler arasına bir de mahkemeler sokulmamalıdır. Hadi diyelim ki bu oldu. Peki uygulama biçimi nasıl olacak?

Bir önceki düzenlemede evli bir kadının zina yapmış sayılması için bir kez dahi olsa başka biriyle birlikte olması yeterliydi. Erkek için ise süreklilik taşıması gerekiyordu. Yani erkeğin bir kadınla birlikte yaşaması lazımdı.

Ve karşılaşılan ev baskınlarının neredeyse tamamı da kadınlar tarafından eşlerine karşı yaptırılıyordu. O zamanki medeni kanun gereği insanlar 20 yıl bile geçse boşanamıyordu. Fiilen bitmiş evlilikler erkek başka biriyle yaşasa, çoluğa çocuğa karışsa bile kağıt üzerinde devam ediyordu. Yasa zoruyla yürütülen evlilikler, evlenemedikleri için gayri meşru hale düşmüş ilişkiler, nüfusa kaydedilemeyen çocukların zamanlarıydı. Ve bu durumun ne büyük sıkıntılar yarattığı da ortadaydı.

Zaten Anayasa Mahkemesi eski yasanın eşitliğe aykırı olduğunu birçok kez karara bağlamıştı. Yani kadına ayrı, erkeğe ayrı şekilde uygulanamazdı. Peki şimdi konuştuğumuz durumda eşitlik hangi düzlemde sağlanacak? Kadının zina yapmış sayılması için birlikte yaşama şartı mı getirilecek? Veya daha kolayı erkek bir seferlik de olsa zina yapmış mı sayılacak?

Ne dersiniz?