BU İŞTE BİR "POST"LUK VAR!

ERAY YAĞANAK 01 Kas 2021

ERAY YAĞANAK
Tüm Yazıları
Keşif nedir? Keşif daha önce varolan ancak gözün görme alanına henüz girmemiş olan şeyin bilince verili hale gelmesidir.

Yeni yerler görmek değil keşfetmek hem heyecan vericidir hem de korkutucudur. Heyecan vericidir; çünkü verili, şimdide mevcut olanı aşan bir gerçekliğin kapıları ilk kez açılır gözlerinizin önüne. Korkutucudur; çünkü kapının ardında neyle karşılaşacağınıza dair bir belirsizlikle baş başa kalırsınız. Hem heyecan hem de korku insanlık durumunun özetidir. İnsan bu iki duygu halinin görünümü olarak varolur. Bu nasıl olur? Bilgi değil de keşif ve korku insani varoluşun temeli olabilir mi? Olur. Çünkü bilgi keşiften sonra ortaya çıkar.

Keşif nedir? Keşif daha önce varolan ancak gözün görme alanına henüz girmemiş olan şeyin bilince verili hale gelmesidir. Biliyorum. Eksik bir tanım bu. Verili olmasa da bilince verili, varolma tarzı farklı da olsa, çeşitli varolanlardan bahsedebiliriz. Kanatlı İnsan mesela. Zihinde var ama zihnin dışında verili bir şey olarak henüz var değil. Dikkat ederseniz yok demedim. Henüz var değil diyorum. Kimbilir! İlerde o da olur belki.

Henüz var değil olan bilgi nesnesi olarak ortaya çıktığında keşif başlar. Keşif, var olanın varlık katmanlarının bilinir hale getirilmesi sürecidir. Bu heyecan vericidir. Bilinmez olanın değil, bilinmez olduğu varsayılan şeyin aslında hiç de öyle olmadığını keşfetmek heyecan verici değil midir? Tıpkı insan gibi.

İnsanı katmanlarına ayırma süreci ve dolayısıyla insani varoluşun neliğine dair süreç onunla ilişki haline girdiğimizde başlamaz mı? İnsan bizim için ne zaman insan olur sorusunun yanıtı bu değil mi? Bir beden olmakla bir zihne ve bir bedene sahip olan bir insan olmak arasındaki fark bu süreçte ortaya çıkmaz mı? Çıkar. Bu nedenle, keşif görme değil, süreçtir. Görülenin gören için bilinir hale getirilme süreci.

Keşif sadece zihne dışsal olana değil zihnin neliğine ilişkin bir süreçtir aynı zamanda. Zihin dışsal olana etkirken kendisi için de etkimiş olur. Bu nedenle, bu süreç hem keşfi hem de korkuyu bir ve aynı şey için görünür kılar. Zihin insanın hem dışa hem de içe açılan kapısıdır.

Korku, keşif sürecine içkin, ondan bağımsız ortaya çıkması olası olmayan bir duygu durumudur. Korku zihnin sadece kendisine dışsal olana yöneliminden değil, aynı zamanda, kendine yönelim sürecinden ortaya çıkar. Diğer ucunu göremediğimiz karanlık bir tünelde yol alırken yaşadığımız belirsizliğin yarattığı hisse benzer bu korku. Bu nedenle, keşif sürecinin ortaya çıkardığı belirsizlik korkunun kaynağıdır. Bu bağlamda, korku da insanlık durumunun göstergesidir.

Zihnin dehlizleri tıpkı karanlık tünel gibi keşif sürecini belirsizliğe doğru götürür. Bu nedenle, şimdide mevcut olanın ortaya çıkardığı keşif ve korku süreci hem şimdide olmayanın tasavvur ve tahayyülüne bir kapı açar hem de yeni bilinmezler ortaya çıkarır. Bu olumlu bir şeydir. Ancak bu da başka bir bilinmezliğin bilinir hale getirilmesine olanak sağlayacak bir keşif ve korku sürecini gerektirir. İnsanlığın durumu budur. Ve ben bu durumun insani varoluşun özü olduğunu, bu sürecin dışına çıkılmaması, insani varoluşun geleceğini insanı aşan postlara eklemlenmemesi gerektiğini düşünüyorum.

İnsana eklemlenen her “post” dile getirdiğim keşif, heyecan ve korku döngüsünün dışına çıkmak, mevcut olanı aşmak, onun ötesine geçmek için çıkışı belirsiz karanlık tüneller yaratıyor. Tehlike! Her gün yeni bir “post” çıkıyor. Mevcut olanın keşif sürecinin sona erdiğinin göstergeleri olarak ortaya çıktığını iddia eden “post”lar mevcut olanın değerini zihne hiçbir şekilde verili olamayacak var değil için hiçleştiriyorlar. Var ama var’ı hiç’e dönüştürüyorlar. Bu tehlikeyi sezmek için dışsal bir mevcut olana ihtiyacımız yok. Kanatlı insan’ı düşünebiliyorsak “post”ların bizim için hazırladıkları tehlikeleri de düşünebiliriz. Descartes’ın bir ifadesini son sözümüzü söylemek üzere dönüştürelim ve kullanalım.

Güçlü oldukları kadar hilekâr aldatıcılar olan ve bütün güçlerini bizi aldatmak üzere kullanan “post”ların bizim için hazırladıkları post-dünyanın karşımıza çıkaracağı tehlikelerin neler olacağını bekleyip görmek yerine olası tehlikeleri açığa çıkaracak keşif sürecine girmek insanlık durumunun geleceğini sadece korkuya bağlı olmaktan kurtaracaktır. Aksi durumda postumuzu yitirmek işten bile değil.