BU "BEYAZ ADAM" AFRİKA'YI SÖMÜRMEYECEK

Tuğba PUSA 11 Oca 2022

Tuğba PUSA
White Man's Burden, Rudyard Kipling'in 1899'da yayınladığı ünlü eserinin adıdır.

Avrupalı “beyaz adam”, Afrika ülkelerini sömürmeye giderken sömürüsüne kılıf olarak “Beyaz Adamın Yükü” (White Man’s Burden) sloganıyla gitti. White Man’s Burden, Rudyard Kipling’in 1899’da yayınladığı ünlü eserinin adıdır. Bu terim, Batılı sömürgecilerin dünya halklarına “medeniyet” götürmek adı altında emperyalist ideolojiyi simgeler. Zenofobik ve ırkçı anlayışın ideoloji ve siyaset üzerindeki etkisine iyi bir örnektir. Kendilerine biçtikleri bu “medeniyetleştirme” misyonu, hiçbir zaman gerçekçi olmamıştır.  Sömürgecilik anlayışının ortaya çıkışından itibaren Batı, medeniyet götürme bahanesiyle birçok toprağı işgal edip kaynaklarını sömürmüştür. Bunu insanlık adına kendilerine yüklenen bir yük, bir sorumluluk olarak göstermişlerdir. Fakat gitmelerinin gerçek nedeni bu ülkeleri kendilerine bağımlı yaparak kaynaklarını sömürmektir. Siyasal antropolojide beyaz adamın yükü sloganı çok kullanılır. Bu emperyalizmi meşrulaştırmak için icat edilmiş bir formüldür.

Birçoğumuzun aklına Afrika denilince açlık, kıtlık ve sefalet gelmektedir. Bu zamana kadar zihinlerimize bu kazınmıştır. FAO’nun verilerine göre Afrika kıtası, dünyadaki ekilebilir arazilerin yüzde 16’sına sahiptir. Buna rağmen gıda temini bakımından dünyada kendine yetemeyen tek kıta konumunda olması sömürünün boyutunu ortaya çıkarmaktadır. Dünya’da elmas üretiminin yüzde 46’sını karşılayan, birçok değerli maden ve işgücü bakımından zengin olan Afrika aslında hiç de fakir bir ülke değildir. Toprakları verimsizleştirilen ve köle ticaretiyle ünlenmiş hâle gelen bu kıta, sevimli gösterilen formüllerle yıllarca sömürülmeye maruz kalmıştır.

Tarihi mirastan yeni ortaklıkların başarısına: Türkiye’nin Afrika açılımı

2005’e kadar Afrika’daki Türkiye algısı ve Türkiye’deki Afrika algısı Avrupa’da şekilleniyordu.  Türkiye’deki bazı devlet adamları “Afrika’da ne işimiz var” derken, hâlâ siyasette ve halk nezdinde diyenler bulunmaktadır, Afrikalı devlet adamları da Türkiye’den gelen en ufak bir temasta Avrupa’nın oluruna bakıyorlardı.

Türkiye’nin son yıllardaki Afrika politikası eski düzendeki sömürgeci anlayışın çok uzağındadır. Yumuşak güç araçlarıyla faaliyete başlayıp günümüzde akıllı güç araçlarıyla Afrika’da ortaklık kuran Türkiye,  ilişkilerin stratejik boyuta gelmesini hedeflemektedir.

Siyasi ilişkiler

Ülkelerin 2015-2021 yılları arası karşılıklı yapılan üst düzey ziyaretlerin sayısı 500’ü aşmıştır. Bu ziyaretlerle birlikte Türkiye, son açılan Gine Bissau büyükelçiliği ile 44 büyükelçiliğiyle, Afrika’da en çok büyükelçilik açan ülke olmuştur.

THY 2002’de Afrika kıtasında 6 noktaya uçuş düzenlerken pandemiye rağmen 61 bölgeye uçuş düzenlemiştir. Türkiye, Afrika’yı dünyaya açan en büyük hava yolu ağına sahip konumuna yükseltmiştir.

Ekonomik ilişkiler

2021’de 26 milyar doları aşan Türkiye-Afrika dış ticaret hacmi, Türkiye-Afrika 3. Ekonomi ve İş Forumu ile yeni dış ticaret hacmi 50 milyar doları aşmıştır. Gelecek yıllarda hedeflenen ise 75 milyar dolardır. Bu artışta Afrika ülkelerinin son dönemde Türk savunma sanayii ürünlerine yönelik ilgisinin etkisi büyüktür. Libya’da kullanılan İHA ve SİHA’ların başarıları kıtada cazibe oluşturmaktadır.

Türkiye Afrika’da Çin, ABD ve Fransa’dan sonra en büyük 4. yatırımcıdır. Ancak, Türkiye’nin Afrika üzerindeki siyasi ve ekonomik etkisi, diğer bölgesel güçlerden daha fazladır. Türkiye pozitif bir duruş sergileyerek kendini güvenilir ortaklık olarak tanıtarak bölgede daha büyük nüfuza ulaşmıştır. Özellikle Afrika’daki yerel topluluklara olan desteği ve insan faaliyetleri sayesinde kıtadaki etkinliğini arttırıp halk nezdinde desteğini kuvvetlendirmiştir

Afrika’da niye işimiz var?

20’ye yakın devlet başkanı ve üst düzey temsilcinin katılımıyla 17-18 Aralık’ta İstanbul’da Türkiye-Afrika Ortalık Zirvesi düzenlendi. Gelecek 5 yıllık strateji ve yol haritası belirlendi. Bu zirve neden yapıldı? Kurulan iş birlikleri ve anlaşmalar gelecek için ne ifade ediyor? Bu konular gündemi meşgul etti mi? Maalesef. Gündeme gelse bile önemsenmedi hatta Türkiye’nin ekonomisini bu ülkeler mi düzeltecek diye alay konusu bile edildi.  Gündemdeki tek konu dolardı. Hiç kendilerine bu soruları sordular mı? Çin 190 milyar dolarlık yatırımı bu ülkelere neden yaptı? Çin, ABD, Almanya, Fransa neden her yıl defalarca kez Afrika’yı ziyaret etti? Neden bu ülkeler Afrika’da söz sahibi olmak için uğraşıyorlar?

Birçok kişinin yukarıdaki sorulara cevap vermek işine gelmese de,  Türkiye Afrika’nın en önemli stratejik ortağı olma yolunda ilerlemektedir. Türkiye 100 yıl öncesinde kendine biçilen dar gömleğe sığmayıp Asya ve Afrika’da ayak izlerini derinleştirip bu coğrafyalarda nüfuz sahibi olmaya devam etmektedir. Bu durum imparatorluk aklının 21. yüzyıldaki dönüşümüdür. Bu jeopolitik yükselişi okuyamayan hiçbir siyasi ittifakın Türkiye’yi yönetmeye hakkı yoktur.