"BİZ BU ANI YÜZYILLARCA BEKLEDİK"

Neşe BERBER 06 Nis 2022

Neşe BERBER
Tüm Yazıları
Kosova ile Sırbistan arasındaki bitmeyen sorunlardan halk mutsuz. Kosova'da yaşayan Arnavut, Boşnak ve Türk halkı için huzur ancak 1999 yılında NATO müdahalesi ile Türk askerinin Kosova'ya ayak basması ile gerçekleşiyor.

Tito döneminin tek Türk milletvekili Kosova Türk toplumunu muhtelif alanlarda temsil etmiş, aydın siyasetçi, Kosova Türklerinin lideri olarak bilinen Süleyman Brina’ya 1970’lerin sonunda Sırp gazeteci soruyor, “Ne zaman bu topraklar bu halk huzura kavuşacak?” Süleyman Brina ‘Türk askeri Prizren’e ayak basmadığı sürece burada huzur bulamayacağız.’ cevabını veriyor. 

Kosova ile Sırbistan arasındaki bitmeyen sorunlardan halk mutsuz. Kosova’da yaşayan Arnavut, Boşnak ve Türk halkı için huzur ancak 1999 yılında NATO müdahalesi ile Türk askerinin Kosova’ya ayak basması ile gerçekleşiyor. Prizren meydanında büyük küçük herkes sokaklara dökülüyor. Halk büyük bir kalabalık coşku ve sevinçle karşılıyor Türk askerini. Kosovalı Türkler ‘Biz bu anı yüzyıllarca bekledik’ diyerek gözyaşlarını akıtıyor.

Geçenlerde Kosova’daydım. Halk ne olursa olsun bir kahve için mutlaka öğlen tatillerinde dışarı çıkıyor. Kafelerde öğlenleri yer bulmak imkansız. Hava çok soğuk. -13. Balkanlardan gelen soğuk havanın ne olduğunu daha net anladım. Prizren’de sokaklarda tabelalar dikkatimi çekiyor. Dil Türkçe ile birkaç harf değişiklik gösteriyor. Türkçe şive olarak bizim Karadeniz Rize’nin diline yakınlık gösteren bir ‘c’ ‘ç’ vurgusu ile beni şaşırtıyor. Neredeyse Rize ile Prizren’in bir akrabalık bağı olabileceğini düşündüm. Prizren’i ortadan bölen nehir iki tarafı birbirine bağlayan taş köprüsü ile mimarisi Amasya şehrine benziyor. Türk olduğumu duyduklarında inanılmaz bir ilgi sevgi ile karşılıyorlar. Kosova halkından duyduğum sözler beni çok ama çok duygulandırdı. Sanki Türkiye’nin bir ilinde kendimi hissettim. Prizren şehri Osmanlı’nın sancağı olmuş yıllarca. Nasıl hissetmeyelim ki. O ruh, o duygular yüzyıllardan beri günümüze gelmiş. Atalarımızın ayak seslerini duyar gibi oldum tüm sokaklarda. Osmanlı’dan kalan eserlere başka bir duygu ile her bir taşına dokundum. Dünyanın hangi ucuna gidersem gideyim hep bir iz buluyorum. Ne büyük bir zenginlik.

Kosova’da halkın bana söylediği sözler ben, çok ama çok duygulandırdı. “Siz iyi ki buradasınız. Hep gelin. Bizi yalnız bırakmayın. Türkiye olmasa biz burada yaşayamayız.” diyorlar ve bunları söylerken hala göz yaşlarına hakim olamıyorlar. “Söz” diyorum. “Hep geleceğiz. Her zaman sizin yanınızda olacağız.” diyorum.

Kosova’da yaygın olarak Arnavutça, Türkçe, Boşnakça konuşuluyor. Genç nesil ise Türk dilini unutmasın diye Yunus Emre Enstitüsü Priştina, Prizren ve İpek şehirlerinde Türk dilini ve kültürünü yaşatmak için merkezler kurmuşlar. Türkler, Arnavutlar ve Boşnak gençler bu merkezlere gelerek hem Türkçe derslerine giriyor hem de kitap okuyup, derslerine çalışabiliyor. Yunus Emre Enstitüsü iyi ki var diyorlar. Gençler ile konuşuyorum. Hepsi 15-16 yaşlarında Türkçe konuşmak için büyük çaba gösteriyorlar. Bunlardan bazılarının hayali Türkiye’ye gelmek ve Türkiye’de üniversite okumak.

Yunus Emre Enstitüsü Başkan Yardımcısı Abdullah Kutalmış Yalçın ile Priştina, Prizren ve İpek merkezlerinde sohbet ettik. Yalçın “Yunus Emre Enstitüsünün yurt dışında 63'den fazla kültür merkezi bulunuyor. Dilimizi ayakta tutmak ve kültürümüzü dünyadaki Türk gençlerine kazandırmak bizim en büyük hedefimiz. Türklerin birliğini sağlamak için buradayız.” açıklaması yaptı.

Türkiye’nin Priştine Büyükelçisi Çağrı Sakar Kosova’ya gelen herkese ev sahipliği yapıyor. Türk Milletvekili Fidan Brina Jılta Kosova’da Prizren Osmanlı’nın yadigarı Sinan Paşa camisinin yanında buluştuk. Brina “Bölünme lüksümüz yok. Biz Türk mirasını genç nesillere aktarmanın çalışmalarını yapıyoruz. Türkiye ile güzel ilişkilerimiz var. Türkiye hep yanımızda.” dedi. Fidan Brina aynı zamanda yazımın başında bahsettiğim milletvekili Süleyman Brina’nın da kızı. O yıllara ait hatıralarını gözyaşları ile anlatıyor. “Babam göremedi Türk askerinin Kosova’ya girişini ama istediği gerçekleşti.” ifadesini kullandı.

Prof. Dr. Şeref Ateş, Yunus Emre Enstitüsü Başkanı, Yunus felsefesi ile dünyanın her yerine gittiklerini ve Türk kültürünü ve dilini götürmeye devam edeceklerini vurguluyor.

Yazıma Yunus Emre Divanından “Yunus’ felsefesini anlamamız için bir söz eklemek istiyorum.

Birçok kişi söylüyor; “Yunus yaşlandın, aşkı bırak; (oysa) aşk zamanla sınırlı değildir, aşkın ne ayı ne yılı vardır! 

Türkiye; tıpkı ‘Yunus’ gibi büyük bir aşkla Türkçeyi Türk kültürünü dünyanın her yerine götürmeye devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünyaya bakış açısı ve arzusu da bu yönde. Geçtiğimiz günlerde Arnavutluk’a yaptığı ziyareti Kosova halkı yakından takip ederek paylaşımlar yaptılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Afrika’dan Balkanlara kadar ayak basmadığı ülke kalmadı ve gitmeye de devam ediyor. 

Kosova Yunus Emre Enstitüsü Türk Kültür Merkezleri Koordinatörü Mehmet Ülker, Prizren, Priştina, İpek ekibi Gazmend Kryeziu, Berk Kyçyk, Filiz Pasoma, Sedat Daka, Shenol Rexhebi Fatma Kryeziu, Visar Hapçiu, Urata Agagiyshi,  her birine ayrı ayrı teşekkür etmek isterim. Hem Türkçe dilinin yayılmasında hem de Türk kültürünü ve misafirperverliğini bize yaşattıkları için. Kosova’da Yunus Emre Enstitüsü’nün kalbi Türkiye aşkı ile dolu böyle bir ekibi var.