BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİNDE SON VİRAJ: CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ

Ekin GÜN 22 Nis 2018

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
Devlet Bahçeli'nin erken seçim çağrısına, AK Parti olumlu yanıt verdi ve Türkiye 24 Haziran'da sandık başına gidiyor.

Her ne kadar bu durum sürpriz gibi görülse de Bahçeli’nin konuşmasında belirttiği iç ve dış tehditlerle birlikte mevcut sistemde yaşanan belirsizlikler bu seçimin bir an önce yapılması yönünde bize birtakım işaretler veriyordu. Aslında Türkiye’de azımsanmayacak bir kesim seçimlerin 2019’dan önce yapılacağını da tahmin etmişti. Tek tahmin edilemeyen seçimlerin kısa bir zaman sonra yapılacak olması oldu.

Erken seçim, hatta çok erken seçim son derece olumlu bir karar. Türkiye 16 Nisan referandumundan sonra yeni bir sisteme geçerek artık vesayet odaklarının tarihe gömülmesi noktasında önemli bir ivme kazandı. Kazandı kazanmasına ama bu sistemin fiiliyata geçmesi açısından belirsizliklerde mevcuttu. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı sisteminin hayata geçmesiyle bunu fiiliyata sokmanın en önemli unsuru seçimdi. Hele hele FETÖ’yle mücadele, Zeytin Dalı Harekâtı ve dolar üzerinde oynanan uluslararası kur operasyonları 2019 seçimlerinin öne çekilmesinde başlıca unsurlar olarak söylenebilir.

Son birkaç aydır, Türkiye Afrin harekâtını başlattıktan sonra dolar üzerinde uluslararası kur operasyonları devreye sokuldu. Bu sadece Türkiye’ye karşı yapılan bir operasyon değildi, aynı şekilde Rusya ve İran da bu operasyona maruz kaldı. Kur üzerinde oynanan oyunların akabinde Brezilya’da seçim anketlerinde birinci çıkan ve 17-25 Aralık darbesi gibi bir operasyonla itibarsızlaştırılan Brezilya’nın eski devlet başkanı Lula’nın hapse tıkılması aynı zamanlara denk geliyor. Dünya üzerinde bağımsızlığı amaçlayan ve küresel merkeze meydan okuyan ülkelere karşı sistematik bir operasyonun düğmesine basılmış durumda. Bu durum ivme kazanarak devam ediyor. Aynı şekilde kur operasyonları Türkiye’ye karşı yapılırken Merkez Bankası’nın faizleri düşürmemesi de faiz lobisine yarayan bir durum olarak göze çarpıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her fırsatta ifade ettiği faizlerin düşmesi yönündeki sözleri Merkez Bankası tarafından dinlenmedi, dolayısıyla bu duruma da bir nevi davetiye çıkarılmış oldu.

Erken seçim kararının alındığı gün Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli herkesi şoke eden bir açıklama yaptı. TSK içinde yuvalanan 3 bin kişilik kripto yapının tespit edildiğini açıkladı. Evet, 3 bin kişi! 15 Temmuz darbesinden yaklaşık iki sene sonra dahi TSK içinde FETÖ’cü yapılanma kripto özelliklerini kullanarak gizlenmeye devam ediyor. Bu noktada devlet FETÖ’yle mücadele kanallarını kullanarak temizlik çalışmaları yapsa da FETÖ’yle mücadelenin daha etkin ve daha hızlı olması şart. Özellikle yıllar boyunca gizlenerek varlığını sürdüren bu terörist yapının elbette bir an önce temizlenmesini beklemek doğru değil, lakin seçime gidilen süreçte ve seçimden sonra birinci gündem maddelerinden biri hız kesmeden FETÖ’yle mücadele olmalı.

Seçimlere yaklaşık 60 gün kaldı. Peki, AK Parti ne yapacak? Kongrelerini mayıs ayı başında tamamlayacak olan AK Parti’nin ilçe kongreleri bile seçim havasında geçti. Dolayısıyla bu 60 günde halka oy almak için bir şeyler söylemek zorunda. Çevreme baktığımda ve insanlarla konuştuğumda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a güvenin çok fazla olduğunu ve AK Parti’ye aynı oranda bir güvensizliğin oluştuğunu görüyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AK Parti arasındaki makasın açılması çeşitli handikapları beraberinde getirebilir. Şu anda bu durum halk açısından sandıkta şu şekilde beliriyor: Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’a, milletvekili seçimlerinde ise MHP’ye. Bunu birçok kişiden duydum. Duyduklarım da 90’lı yıllardan bu yana bu harekete gönül vermiş kişiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vermiş olduğu mücadeleyi aynı şekilde partiden göremiyorlar. Dolayısıyla bu durum oy olarak yansıyor. AK Parti 16 Nisan’da yaptığı hataya düşmeden, parti binalarından çıkarak, ev ev, mahalle mahalle dolaşmak zorunda. Halka da ikna edici vaatlerini tek tek anlatmalı. Her seçimde aynı şeyi söylüyoruz ama gerçekten bu seçimin kritik oluşu diğerlerinden başka. Belki de cumhuriyet tarihinin önemli seçimi, çünkü sistem değişiyor, vesayet odakları sandığa gömülüyor.

Erken seçime yönelik analizlerimize elbette devam edeceğiz. Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arkasında durmak Türkiye’nin yanında durmak demektir. Gezi darbesinden bu yana bu durum değişmedi, Türkiye’nin kaderi Erdoğan’la birlikte çiziliyor. Bağımsızlık mücadelesinde ise son viraja girdik, bundan sonrası artık geri sayım…

O kepaze yazıyı yazacak cüret nerden geliyor? 

Birkaç gün önce Akit gazetesinde Yusuf Ziya Kavakçı imzasını taşıyan “Fethullah Gülen olsam?” başlıklı kepaze bir yazı çıktı.

Yazının hiçbir cümlesini buraya taşıyarak bu köşeyi kirletmeyeceğim, meraklı olanlar internetten okuyabilir.

Ama…

Son derece küstah…

Son derece ahlaksız…

Ve son derece kepaze bir yazı bu…

FETÖ teröristbaşı Fetullah Gülen’i aklama amacı taşıyan, 250 şehidimiz ve binlerce gazimizle alay eden bir yazı…

Her şeyi geçtim, darbenin üzerinden daha iki sene geçmemişken ve karar verilmeyen birçok FETÖ davası dururken böyle bir yazı yazma cüreti nerden geliyor?

Dolayısıyla FETÖ’yle mücadele gündemde tutulmadığı müddetçe bu tarz yazılarla bazıları niyetini belli edebilir, bizim aklımızla alay edip şehitlerimizin kemiklerini sızlatabilir.

O nedenle…

Akit, bu adamı derhal kovmalı ve böyle bir yazının nasıl gözden kaçarak gazete sayfalarında yer edindiğini sorgulamalıdır.

Yargı önünde de FETÖ propagandası amacı taşıyan bu yazının hesabı da ayrıca sorulmalıdır.

İlk milletvekili adayımı açıklıyorum… 

Türkiye’nin eğitim alanındaki ilk çarpıklıklarını o yazdı…

Herkesin sustuğu zaman diliminde, sadece eleştirmekle kalmadı, yerli ve milli eğitim modelini o önerdi, okul sıralarında okutulan rezalet kitapları ilk o gündeme taşıdı…

TGRT’de yayınlanan Fuat Uğur ve Cem Küçük’ün birlikte hazırlayıp sunduğu MedyaKritik programı dışında da medyamız bu konularda üç maymunu oynadı…

Yerli ve milli eğitim modelini savunduğu gibi, FETÖ’yle mücadele noktasında aslanlar gibi mücadele etti, denge gütmeden, sağa sola yatmadan ve en önemlisi bir hesabı olmadan neye inanıyorsa, neyi doğru buluyorsa onu söyledi.

Adeta, tek kişilik dev bir ordu gibi savaştı, Türkiye’nin eğitim ve siyaset alanlarındaki sorunlarını cesurca dile getirdi.

Kimden mi bahsediyorum?

Milat gazetesi yazarı Ufuk Coşkun’dan…

24 Haziran 2018 seçimlerinde iktidar partisi Ufuk Coşkun’u gözü kapalı bir şekilde aday göstermelidir, Coşkun’un mecliste yapacağı çalışmalarla yeni bir eğitim sistemimizin önü açılacağı gibi kültürel iktidarı sağlama yolunda da büyük yol kat ederiz.

AK Parti kurmaylarına açık çağrımdır…

Sokak olayları mı hedefleniyor? 

Hafta içi oynanan FB – BJK kupa maçı derbisine, sahada yaşanan olaylar damga vurdu ve maç tatil edildi.

Maç böyle bitse Fenerbahçe tur atlıyor, ayrıca Beşiktaş kırmızı kart görmüş ve dakikalar 60’ı gösterirken bu tarz olayların yaşanmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi “organize bir iş varmış” gibime geliyor.

Dolayısıyla seçim kararının alındığı ertesi gün bu tarz olayların yaşanması ve 3 Temmuz kumpasını yaşayan Fenerbahçe’nin stadının bu olaylara ev sahipliği yapması aklıma seçim öncesi bir kaos ortamı mı oluşturulmak isteniyor sorusunu getiriyor.

Pepe’nin kırmızı kartına üzülen ve kadraja yakalanan Fenerbahçe taraftarı olabilir mi?

Ama oluyor işte… Pepe’nin kırmızı kartından sonra başını ellerinin arasına alan taraftarları görüyorsunuz.

Bu olaylar enine boyuna araştırılmalı, sonuna kadar sorgulanmalıdır…

Çünkü sıradan bir çakmak atma hadisesi değil bu.

Hatırlayın… Gezi darbesinin ilk günü de çadır kuran 50 kişiden ne olur deniyordu, sonucunu hep birlikte yaşadık, şimdiden bu tarz olayların önü alınmalı, tedbirli olunmalı.

Aday adayları bu yazıyı dikkate almayın… 

Yeni Şafak gazetesinde Aydın Ünal imzasını taşıyan bir yazı yayınlandı.

“Aday adaylarına tavsiyeler…” başlıklı yazıyı yazan bu kişi aynı zamanda AK Parti milletvekili.

Yazıda aday adaylarına; mücadeleden kaçmayı, sevmeseler bile simit yemelerini, lüks arabalarını saklamayı, görünür olmak için omuz atmayı, tepeden bakmayı, kibri, Türkiye’nin önemli sorunlarına çözüm üretmek yerine suya sabuna karışmamayı, samimi olmamayı ama öyle görünmeyi, seçilene kadar halkın nazını çekmeyi, halkla iç içeymiş gibi görünmek için fotoğraf paylaşmayı “öğütlüyor” Ünal…

***

Aday adaylarına tavsiyemdir…

Bu yazının bir harfini bile dikkate almayın.

Çünkü AK Parti bu değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyaset tarzı bu değil.

Erdoğan, samimi olduğu için milletiyle beraber, mütevazi olduğu için millet yürüyor arkasından, mücadeleden kaçmadığı için 15 Temmuz’da milletiyle beraber sokaktaydı, milletin sorunların çözüm ürettiği için sadece Türkiye’nin değil, dünya mazlumlarının lideri oldu.

***

İnşallah 24 Haziran’dan sonra böyle milletvekilleriyle bir daha karşılaşmayız.