AYRIŞTIRMA DEĞİL FORMATLAMA

Faruk AKTAŞ 18 Eyl 2020

Faruk AKTAŞ
Tüm Yazıları
Washington ve Paris "birlik" planını nihayete erdirmek için çalışırken, Moskova'da bu "birlik"in Şam ile "uyuşturulması" çabalarına yoğunlaşmış görünüyor.

PYD’nin geçtiğimiz ay sonunda Moskova’ya yaptığı ziyaretin ardından Suriye ve Irak’ta terör örgütü PKK’nın uzantısı yapılar ile diğer Kürt oluşumlar arasında “birlik” sağlama çabaları hız kazandı.

Uzun süreden bu yana ABD ve Fransa’nın öncülük yaptığı bu çabalara Rusya da bir tarafıyla müdahil olmuşa benziyor.

Washington ve Paris “birlik” planını nihayete erdirmek için çalışırken, Moskova’da bu “birlik”in Şam ile “uyuşturulması” çabalarına yoğunlaşmış görünüyor.

Bu ziyareti konu alan 1 Eylül tarihli yazımızın başlığı “ABD ve Rusya PYD konusunda anlaştı mı?” şeklindeydi.

Söz konusu yazıda ziyaret ile ilgili bilgilerin bu sorunun yanıtının “Evet” olduğunu gösterdiğini dile getirmiştik.

Ziyaret sonrası yaşanan gelişmeler, yapılan açıklamalar ve yukarıda sözünü ettiğimiz çabalar da bunu teyit eder nitelikte.

Bu gelişmelerle bağlantılı olarak geçtiğimiz günlerde medyaya “ABD’nin YPG’den bundan böyle PKK flamaları ve Öcalan posterleri kullanmamalarını istediği” ve “YPG ile PKK arasında petrol kavgası başladı” mahiyetinde haberler yansıdı.

Eş zamanlı olarak özellikle Erbil merkezli yayın organlarında ENKS yetkililerinin ağzından “PKK’nın, Suriye’de PYD ile ‘birlik’ çabalarına karşı çıktığı” yönünde çok sayıda demeç yer aldı.

Yani birileri, PKK ile PYD arasında her ne kadar belirli bir bağ varsa da ABD’nin bunları ayrıştırmaya çalıştığı yönünde bir algı oluşturmaya çalışıyor.

ENKS yetkilileri de yaptıkları açıklamalarla PKK’ya karşı olduklarını, bu örgüt ile bağlarını kesmesi halinde PYD ile anlaşmalarında herhangi bir mahsur olmadığını dillendirerek bu algıya malzeme taşımaya çalışıyor.

Belki de PKK ile PYD’nin ayrışmasının mümkün olduğunu düşünecek kadar saflar, bilemiyorum.

Öte yandan bazı uzmanlarımız da aynı şekilde ABD’nin Türkiye’nin, PYD’nin varlığını tanıması için böyle bir ayrıştırma çabası içinde olduğunu dile getirmekteler.

ABD’nin yaratmaya çalıştığı algının bu olduğu konusunda kuşku yok ancak şahsen bu köşede aynı konuyla ilgili birçok yazımda dile getirdiğim gibi gerçeğin, yaratılmaya çalışılan bu algıdan çok farklı olduğu kanaatindeyim.

Esasında ne ABD’nin PKK ile PYD’yi ayrıştırma gibi bir amacı var ne de böyle bir çaba olsa bile bunun başarıya ulaşma şansı…

Zira PYD, kendisine bağlı tüm yapılanmalarla birlikte en alt kademesinden tepe yönetimine kadar tümüyle PKK’nın yönetiminde ve denetiminde.

ABD’nin yapmaya çalıştığı ayrıştırma değil bir nevi format atma.

Atılan formatın en önemli özelliklerinden birisi, PKK’nın İrancı unsurlarının pasifize edilmesi.

PKK’da yaşanan tartışmalar, bazı yetkililerinden yansıyan tepkiler de bu format atma sırasında çıkan arızalarla ilgili.

PKK’daki İrancı kesim bu nedenle plana karşı durmaya çalışıyor.

Ancak bu durum PKK’nın yönetim kademesinin ABD’nin bu planı ekseninde hareket ettiği gerçeğini değiştirmiyor.

Terör örgütünün, ABD’nin “Kürtler arası birlik planı”na başından bu yana “ulusal birlik” sloganıyla destek vermesi bunun en önemli kanıtı.

Öte yandan PKK, 12 Eylül’de “Tecride, Faşizme, İşgale Son; Özgürlüğü Sağlama Zamanı” sloganı yine “birlik” eksenli yeni bir girişim başlattı.

Bu da, Suriye’de PYD ile ENKS üzerinden yürütülen görüşmelerin aynısının Kuzey Irak’ta gerçekleştirilmesini hedefliyor.

Bu girişime ilk açık desteğin Kuzey Irak’ta İrancı diye bilinen Talabanilerin partisi KYB ile yine bu partiden kopanlardan oluşan Goran’ın destek vermesi örgütteki İrancı kanadın ayrışmasını önlemeye yönelik bir hamle olarak görülebilir.

Yani örgütün ABD ve Fransa güdümünde olan kanadı ile İrancı kanadı ayrı kollardan aynı hedefte birleştirilmeye çalışılıyor.

Kuzey Irak’taki söz konusu İrancı yapılar zaten uzun süreden bu yana oldukça Türkiye karşıtı bir pozisyon içindeler.

Burada önemli olan Barzanilerin KDP’sinin buna dâhil olmasını engellemek.

Şu an için KDP, PKK’ya karşı Türkiye’nin yanında duruyor.

Ancak bu pozisyonun yarın değişmeyeceğinin garantisi yok.

Kuşku yok ki tüm bu çabaların öncelikli hedefi gerek Suriye’de gerekse ve özellikle de Kuzey Irak’ta Türkiye’nin yürüttüğü operasyonlar karşısında can çekişen terör örgütünü yok olmaktan kurtarmak.

Terör örgütünü yok olmaktan kurtarmaya çalışmanın amacı da söz konusu bölgede kendi güdümlerinde kuracakları bir “terör devletçiği” üzerinden Türkiye’yi hırpalamaya çalışmak ve her istediklerini yaptırdıkları eski Türkiye’yi geri getirtmek.

Onlar bu şer planları için çabalaya dursun, bu kirli hesapları bilen Türkiye, gerek diplomatik, siyasi ve ekonomik gücü ile gerekse de sahada askeri gücüyle gösterdiği olağanüstü performansla bugüne kadar bunlarla başa çıkmayı başardı, bundan sonra da başaracaktır.