ASOSYALİTE PROBLEMİ

Berk MÜHÜRDAROĞLU
İlk önce şunu belirtmek isterim ki... Pek tabii içlerinde iyi olanları olsa da Z KUŞAĞI koskoca bir balon içi boş bir nesil olduğunu belirtmek isterim.

İlk önce şunu belirtmek isterim ki... Pek tabii içlerinde iyi olanları olsa da Z KUŞAĞI koskoca bir balon içi boş bir nesil olduğunu belirtmek isterim. Yüksek kesimli ailelerinin çocukları, ister dar gelirli ailelerin çocukları olsun bomboş bir kuşak olduğunu yoğun gözlemlerim, çoğu kişiyle yaptığım sohbetlerden aldığım sonuç bu... Peki bu kuşağın en büyük problemlerinden biri adap, edep, ahlak kurallarını hiçe saymakla birlikte psikolojik olarak en büyük problemleri sosyal gibi görünen asosyal olmaları.

Bir çocuğun asosyal olduğu nasıl anlaşılır?

Asosyal, sosyal olmayan insanların yapacağı davranışları sergileyen kişilere verilen bir isimdir. Bu kişiler kalabalık yerlere girmeyi tercih etmezler. Sakin, kimsenin bulunmadığı yerler onlar için daha tercih sebebidir. Kalabalıkta kendilerini rahat hissetmezler, kendilerini saklama isteği duyabilirler. Bu nedenle toplumun içine girmeyi istemeyip, böyle yerlerden uzaklaşırlar. Bu durum kişinin kendisini toplumdan izole etmesi olarak görülebilir. Asosyal kişiler çevresiyle uyum sağlamakta ve empati kurmakta zorlanma yaşayabilirler. Çocukluk döneminde de kendini arkadaşlarıyla oyun oynamakta zorlanma, çocukların arasına katılmak yerine kendi başına oyun oynama eğilimi gösterme, bireysel oyunları çoğul oyunlara tercih etme gibi belirtilerle izlemek mümkündür. Çocukluk döneminde duygu-durum/yapısal bozukluklar da asosyal davranışları beraberinde getirebilir veya yapısal bozukluklarla asosyal davranışlar birbirine karıştırılabilmektedir. Bu gibi durumlarda uzman desteği almak, erken müdahale açısından önemlidir.

İnsanlar neden asosyal olurlar?

Asosyal olan kişiler arasında yapılan bir araştırmaya göre; çocukluklarında başkaları tarafından sevilmediklerini, aile içi ilişkilerinde bozukluk olduğunu, sıkça evden kaçma eğilimi veya istediği taşıdıklarını, bu duruma gelmelerinde ebeveyn ilişkileri ve hayat şartlarının etkili olduğunu belirten açıklamalara ulaşılmıştır. Bu da çocukluk dönemi aile ilişkilerinin asosyal davranış gösteren bireyler ve sosyal uyumu kolay olan bireyler arasındaki fark açısından anlamlı olmaktadır.

İçe kapanık olmakla asosyal olmak aynı şey midir?

İçe kapanıklıkla asosyallik aynı şey olmamakla birlikte, birbiri ile ilişkili iki kavram olarak betimleyebiliriz. İçe kapanıklık kişilik özelliği, asosyal olmak ise bir davranış biçimidir. İçe kapanıklık kişilik özelliği gösteren bir çocukta asosyal davranışlar gözlenebilir, ancak asosyal her birey içe kapanıklık göstermeyebilir. Asosyal kişi bire bir ilişkilerde veya kendini rahat hissettiği ortamlarda iletişim kurabilir, kendini ifade etme problemleri göstermeyebilir, ancak içe kapanıklık kişilik özelliği gösteren birey kendini rahat hissettiği bir ortamda olsa dahi kendini ifade etmekte, iletişim kurmakta, ilişki geliştirme zorluk çekebilir. İçine kapanık kişiler, dışa dönük kişilerden daha çekingen olabilirler.

Asosyal birey evde kitap okumayı, bilgisayar oynamayı tercih ettiği için arkadaşlarıyla oyun oynamaya çıkmayabilir, içe kapanık kişilik yapısında ise dışarıda oyun oynamayı isteyip cesaret edemediği için evde bilgisayar oynamayı veya kitap okumayı seçen kişidir.

Belirli gelişim evrelerinde utangaçlık davranışı gelişimsel olarak gözlenebilen sosyal uyum aşamasında beklenen bir olgudur. Zaman içerisinde çocuğun yabancıları fark etmesi, iletişim kurma becerilerini geliştirdikçe, yetiştiği toplum yapısına özgün olarak bu davranışının da sınırlarının belirlenmesi beklenir.

İlk olarak 8-9 ay civarı bebek yabancılardan korkmaya başlar. İnsan hayatında, bu çekingenliğin ilk örneğidir. Çocuk bu evrede yabancıyı ve tanıdığını ayırt eder. 2-5 yaş grubu çocuklar, birey olduklarını ve kendine özgün kişiliği olduğunu yavaş yavaş fark etmeye başlar. Tanımadıkları yaşıtlarına karşı çoğu zaman çekingen olmazlar. Fakat tanımadıkları yetişkinlere karşı utangaçlık en sık bu yaş gurubunda görülür. Tanıdıkları yetişkine beklenmedik bir durumda ya da ortamda rastlarlarsa çekingen davranışlar sergileyebilir. Örneğin, kreş öğretmenine çarşı da karşılaşan çocuk, annesinin arkasına saklanıp selam vermeyebilir, çünkü öğretmenin yeri ona göre kreştir. İlkokul çocuğu bireysel farklılıkları idrak eder ve toplum kurallarını öğrenir. Gelişim evrelerinde olan çekingenlikler, zamanla kendiliğinden geçecektir. Çocuk evde yakınlarıyla çok rahat konuşurken, okul gibi belirli ortamda hiç konuşmuyorsa iletişim kurma, sosyal uyum konusunda bir bozukluk söz konusudur. Sosyal uyumda bozukluk olan çocuk yabancı ortamlardan ya da yabancılardan aşırı korktuğu için yani aşırı çekingenlik nedeniyle konuşmaz ve beden diliyle isteğini bildirir. Genellikle 3-5 yaş arası çocuklarda belirgin olmakla birlikte, kız çocuklarında daha sık rastlanır. Bu çocuklarda dil gelişiminde sorun yoktur ve depresif değildir. Çocuk bir aydan daha uzun sürede ortama alışamayıp konuşmayı reddediyorsa bu sorun kendiliğinden geçmez ve bekledikçe sorun ciddileşir, burada aile mutlaka bir uzmandan yardım alması gerekir. Gelişim evrelerine bağlı çekingenlik çoğu zaman sorun teşkil etmemektedir. Ancak çocuk tanıdığı yetişkinden ve yaşıtlarından utanıyor ve belirli ortamlara girmekten kaçınıyorsa, belirli bir süre sonra alışamadıysa, (farklı) yoğun korkular gelişiyorsa, arkadaşlık edinemiyor ya da tek çocuğa bağımlı kalıyorsa ciddiye alınarak profesyonel yardım alınması gerekmektedir. Yoksa çocuk kısır döngüye girer, iletişime geçemez, dışlanır, yeni deneyimler kazanamaz, özgüveni azalır ve daha da çekingen olur. Asosyal olarak betimlediğimiz davranış tipindeki kişilik yönünde şekil almaya başlar.

Asosyal olmamak için ne yapılmalıdır, Ebeveynlere düşen görevler nelerdir?

Asosyal davranışları veya içe kapanıklık durumlarını ortadan kaldırmak ve kişinin sosyal becerilerini desteklemek için, kişinin kendisiyle zaman geçirmesi yerine sosyalleşmesi için zemin hazırlanması gerekir. Asosyal davranışlar gösteren veya içe kapanık olan çocuklarda yaşıt ilişkileri önemlidir.

Çocuğu istemediği iletişime zorlamak değil, ancak kendi haline de bırakmamak gerekmektedir. Girilen sosyal ortamlar konusunda çocuğa zaman verilebilir. Bu ayrılacak veya verilecek zaman 20 dakikadan az olmamalı, alışma evresindeyken de 2 saatin üzerine çıkılmamalıdır. Verilen zaman hakkında çocuğa bildirim yapılması önemlidir. “Şu an bu ortamda 30 dakika vakit geçireceğiz. Arkadaşlarınla oyun oynayabilirsin, onlara öğrendiğin oyunlardan öğretebilirsin veya onların bildiği oyunları öğrenebilirsin. Bu sayede eve gittiğimiz zaman sen de bana/kardeşlerine öğretebilirsin. Merak ediyorum neler biliyorlar acaba?” gibisinden hem çocuğun stresini azaltmak, iletişime nasıl başlayacağı konusunda tedirginlik yaşayan çocuğu yönlendirmek, ne yapacağını bilemeyen çocuk için güzel bir başlangıç olacaktır. Aynı zamanda ilgilendiğinizi de belirtmiş olacağınız için bir amacı olacak ve size yeni oyun öğrenebilmek için iletişime geçmiş olacaktır.

Çocuğun birlikte tiyatroya, sinemaya gitmesi, spor yapması da bireyin sosyal gelişiminde etkili olmaktadır. Bu sayede yeni arkadaşlar edinilebilir, sosyalleşme fırsatı sağlanabilir. Bilgisayar başında geçirilen sürenin azaltılması ve toplumun içine daha fazla girmesi desteklenmelidir.

Unutulmamalı ki çocuğun ilk sosyal çevresi ailesidir. Çocuğun ilk iletişim kurduğu bireyler ailesidir. o yüzden aile içi iletişimler, çocukla geçirilen zaman, etkili iletişim, sosyal uyumda dışa dönük bireyler olabilme açısından anlamlı olmaktadır. Aile içerisinde isteklerini rahatça belirten, saygı gören, kendisinin de isteklerinin önemsendiğini bilen, nerede konuşup nerede susması gerektiğini tepkilerle değil, ifadelerle anlatılan çocuklar, kendisinin dinlendiğinin, birey olduğunun farkında olarak yetişen çocukların sosyal uyum ve özgüven gelişimleri bir bozulma yaşamadan sağlıklı bireyler olarak yetişebilmeleri için en temel kuraldır.

GÜNÜN SÖZÜ: Z KUŞAĞI DÜNYAYI DEĞİŞTİREMEZ