Kendisine ulaşamadıklarından şikâyet eden milletvekillerine geçmişte Recep Tayyip Erdoğan şöyle manidar bir sözle cevap vermişti:

“Arayan değil, aranan olun!”

Haklı mıydı Tayyip Bey?

Veya ne kadar haklıydı?

Liderliği ve gücü, bir açıdan yol gösterici ve herkesin işini en iyi şekilde mazeretsiz yapmasına yönelik ışık tutuyordu bu ikazla…

Belki “aranan” olarak da bir rol modeldi.

Diğer taraftan kolay iş değildir her zaman “aranan” olmak.

Mesela şimdi Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı iken Almanya’nın bakanlarımızı konuşturmamasını bu bakış açısıyla nasıl yorumlayacağız?

Almanya kıvırıyor. İçeride topu birbirlerine atıyorlar güya. Teröre kucak açarken, legal ilişkilere leke süren bu tavrı tarih kaydediyor. 

Ama demek ki güç ve liderliğin uluslararası arenada tek kalemde çözemeyeceği durumlarla da karşılaşabiliyoruz.

Bu böyle sürmemeli ve sürmemesi için durumu iyi analiz etmeliyiz. 

Bu engelleme konuşturulmayan bakanlardan mı kaynaklanıyor; bakanların temsil ettiği gücün henüz arzu ve hayal ettiğimiz noktaya ulaşamamasından mı?

Dünyadaki dengelerin, menfaatleri doğrultusunda her türlü çirkinliği sergileyebileceğine şaşırmamak gerekiyor.

Elbette Türkiye’nin seçilmiş Cumhurbaşkanının, ülkesinin bakanlarının hiçbir şart altında bu tür engellemelere uğramasını kabullenmesini beklemeyiz.

Zaten kabullenmiş de değil. 

Bizi ister sevsinler, ister sevmesinler… 

Büyük Türkiye olabildiğimizde, ülkemizin bakanlarının bırakın engellemeler ve çirkinliklerle karşılaşmasını, aksine bir başka ülkeye ayak basmaları lütuf olarak algılanmalı. 

Cumhur“başkan”ı Recep Tayyip Erdoğan’ın da böyle bir Türkiye için çalıştığını, kendisinden böyle bir Türkiye beklediğimizi deklare etmeye gerek bile yok. 

Konuşması engellenen değil, konuşması için can atılan bakanlarımız olmalı…

O bakanların olduğu Türkiye “Büyük Türkiye”dir. 

Şimdi küçük değiliz.

Büyük mirasımızın bilinciyle, olmamız gereken yere gecikmeli de olsa ilerlemeye çalışıyoruz.

Ve bu büyüklüğü kabul ettirmek kolay olmayacak.

Tayyip Bey’in dediği gibi…

“Arayan değil, aranan olmalıyız…”